Türkiye “komşularla sıfır sorun” politikası izleyerek bölgesel kalkınmayı artırıp düşmanlıkları bitirirken başlamıştı saldırıları. Çünkü biliyorlardı ki, sınır komşuları ile güçlü ticari ilişkileri olan büyük devletlerin büyüklükleri devam ederdi.

Komşunun gücü senin de gücün olurdu. Ekonomisi bitik bir komşu ile ticaret yapamazdın ve bir süre sonra sen de güçten düşerdin.

Onun için sırayla tüm komşularımızı imha ettiler, ‘Arap Baharı’ adlı kışı başlattılar, tıpkı yüzyıl önce Osmanlı Devletine karşı ‘sarışın ve mavi gözlü Arap’ isyanlarını başlattıkları gibi.

Şimdi sarışın mavi gözlü Araplar gitti yerine ‘sarışın mavi gözlü Kürtler’ geldi.

Türkiye’yi yıkmanın yolu önce komşularını yıkmaktan geçiyordu. Ekonomik zayıflamanın ardından siyasî ve askerî yıkım gelecekti.

“Yanlış anlama olmasın” diye de bunu yüzyıl önce temellerini attıkları kukla Körfez emirciklerindeki adamlarına da son yıllarda sık sık söylettiler.

“Emperyalist Osmanlı bize zulmetti” dedirttiler, “Türkler bir daha Araplara hükmedemeyecek” dedirttiler. Dilin kemiği, kuklanın aklı olmadığı için verilen sufleleri dillendiren karikatür adamların demeçlerine Arap medyasında sıklıkla şahit olduk.

Ve tüm bunlarla eşzamanlı olarak bugün HDP Eşbaşkanı Sezai Temelli bir şeyler söylüyor. Cımbızlama olmasın diye cümlenin tamamını HDP’nin sitesinden alıyoruz:

“Bugün Türkiye’nin en bereketli toprakları burası. Buralar vaat edilmiş topraklar. Musa, bütün ömrünü bu toprakları arayarak geçirdi. Geldiler bu toprakları da kuruttular! Bütün Türkiye’ye yetecek bu bereketli topraklarda yanlış sulama, yanlış enerji politikaları, yanlış tarım politikaları nedeniyle bugün çiftçi mağdur, Türkiye mağdur. Ama sorsanız bekâa sorunu var. Sorsanız herkes terörist, çiftçiler de terörist.”

‘Mavi gözlü sarışın beyefendi’ hiç kusura bakmasınlar…

“PKK hendek savaşları ile “vaat edilmiş topraklarda” yıkım yapıp kendi terör derebeyliğini kurmaya çalışmışken,

Sözde Hz. Musa’nın kavmi olduğu iddiasındaki terörist İsrail, Amerika’ya Kudüs-ü Şerifi başkenti ilan ettirmişken,

Aynı İsrail ardından Suriye’nin Golan Tepeleri’ni Amerika aracılığı ile ilhak etmeye çalışırken,

Kanlı bir cani olan Netanyahu Gazze sınırına askerî yığınak yapıp seçim vaadi olarak Batı Şeria’yı ilhak edeceğini söylerken,

Amerikan Başkanı Trump 2020 seçimleri öncesi Siyonist lobi tarafından ekonomik krizi patlatma ile tehdit edilerek ellerinde oynatılırken,

15 Temmuz’da Kıbrıs üslerindeki askeri uçaklarını hazır bekleten İngilizler şimdi de Rum kesimi ile anlaşma yaparak en modern F35 savaş uçağı filolarını Kıbrıs’taki üslerinde konuşlandırmaya başlamışken,

Amerika Türkiye’nin kendini savunma hakkı olarak S400 füze sistemlerini almasına engel olabilmek için elinden geleni yaparken,

Amerikan başkanı Türkiye’yi ekonomik yıkıma uğratacağı twitleri atarken,

Amerikan Dışişleri Bakanı resmi hesabından bölünmüş Türkiye haritaları yayınlarken,

Yunanistan, İsrail ve Mısır her geçen gün askerî işbirliğini artırırken,
Filistinlileri sıkıştıkları son toprak parçasından Mısır ve Ürdün çöllerine sürmek için İsrail’in görüşmeleri sürerken,

İsrail eski Savunma Bakanı Avigdor Lieberman’ın tavsiyesiyle ‘Suriye ve Akdeniz’de Türkiye’ye set çeksinler ve İran’ı parçalasınlar’ diye Arap NATO’su kurulurken,

Kafası çalışan yabancı borsacılar “savaş çıkacak mı” sorusunun cevabını bulabilmek için F35 savaş uçaklarının da üreticisi olan “Lockheed Martin” firmasının Amerikan borsalarındaki hisse senetlerinin iniş çıkışını gözlerken,

Irak’ı ve Suriye’yi imha etmiş Amerika’nın son Başkanı Trump, İran ordusunun yarısı demek olan Devrim Muhafızlarını terörist ilan etmişken,

Libya, Sudan ve Kuzey Afrika başta olmak üzere tüm İslam coğrafyasında Arap Baharı II. senaryoları oynanırken,

Amerika Türkiye’ye parasını ödediği F35 uçakları için ambargo koymaya çalışırken,

Batının tüm Haçlı donanmaları Akdeniz’de sizin bahsettiğiniz kurutulmuş topraklara bir taş atımı mesafede yığınak yapmışken,

Suriye’ye de sizin “iyi çocuklara” tırlar dolusu silah sevkiyatları hız kesmeden devam ederken, Musa’ya vaat edilmiş toprakları kurutanlar söyleminiz bize hiçbir şekilde “tarım politikaları eleştirisi” olarak gözükmemektedir.

1 Kasım 2015 seçimlerinden bir hafta sonra 15 Temmuz darbe girişiminden 8 ay önce “Uyarıldınız” başlıklı bir makale kaleme almış ve şunları yazmıştık:

Taksim’de savaşınızı deklare ettiniz. Mekânın tarihî önemini biliyoruz, mesajı aldık ve kabul ettik. Bir iki çapulcu ve birkaç paralel robotla bu ülkeyi Irak gibi ele geçirebileceğinizi sandınız. Ama yanıldınız, erken davrandınız. Bu yanılgı size çok pahalıya mâl olacak. Çünkü kartlarınızı açtığınızda elinizi gördük. Ama siz bizim kartlarımızı bilmiyorsunuz. Kozmik odada aradınız ama bulamadınız değil mi? Aradığınız şey bu milletin genetiğine kodlanmış durumda. Vakti gelince çıkacak ve o gün geldiğinde bizi buna zorladığınız için kendinize lanet edeceksin. (…). O kartlar açıldığında sizi ve sahiplerinizi sadece bu ülkede değil, koskoca bir İslam coğrafyasında çok hazin bir sonun beklediğini göreceksiniz.

Aynı yazıda bir uyarı da bizi yönetenlere yapmıştık:

Birkaç cümlede milletin bağrının en derinlerine gömülmüş ve çok büyük tehlike anlarında açığa çıkıveren kodlar sayesinde iktidar bahşedilenlere. Kürt halkı barış süreci sayesinde nasıl PKK’nın aslında barış düşmanı kâfir bir örgüt olduğunu anladıysa ve bu yüzden PKK’yı temizlik harekâtına katılan askere polise bugün çay kahve ikram ediyorsa, Türk halkı da Gezi kalkışmasından sonra fotoğrafı görmüş ve aynı temizliği kendisine Türk diyen bu gafillerin elebaşlarına karşı da beklemektedir. Eğer çeşitli mazeretlerle bu görevden kaçarsanız bilesiniz ki seçim 2 sene sonradır. Ve bu milletin genetik kodlarının buna nasıl bir tepki göstereceğini hiçbir anket firması öngöremeyecektir.

Öyle ya da böyle seçimler bitti.

Bu süreçte dile gelen HDP Eşbaşkanı kendisini kimlerle eşleştirdiğine iyi bakmalıdır. Yarın arkasına saklanacak Garkad ağacı bile bulamayacak bazı kavimlerle eşleştiriyorsa şahsî tercihine karışamayız.

Sonuçta GAP ile kurutulmuş topraklarda kimseyi zorla tutmuyoruz!

“Herkes kendi cehennemini yaşar.”