Yemek duası Arapça okunuşu:

El-hamdü li’llâhi’llezî et‘amenâ ve sekânâ ve ce‘alenâ mine’l-müslimîne. Allâhümma’ğfir ve’rhâm va’hfez sâhi-be’t-ta‘âmi ve’l-âkilîn ve li-men se‘â fîhi ve li-cemî‘i’l-mü’minîne ve’l-mü’minât, ve’l-müslimîne ve’l-müslimât el-ahyâi minhüm ve’l-emvât bi-rahmetike yâ erhame’r-rahi-mîne.
Allâhümme nevvir kulûbenâ bi-envâri mehabbetike ve zikrike ve şükrike yâ zê’l-celâli ve’l-ikrâmi.
Allâhümme’hyinâ hayâten tayyibeten bi’s-sıhhati ve’s-selâmeti ve’l-‘afve ve’l-‘âfiyeti fî’d-dîni ve’d-dünyâ ve’l-âhireti. İnneke ‘alâ külli şey’in kadîrun.
Allâhümme innâ nes’elüke tamâmen ni‘meti ve devâme’l-‘âfiyeti ve’rzüknâ hüsne’l-hâtimeti. Allâhümme zid ve lâ-tenkus bi-hurmeti’n-nebîyyi sallâ’llâhu ‘aleyhi ve selleme ve bi-hurmeti sirri sûreti’l-fâtiha.

Türkçe Anlamı:

Bizi doyuran, içiren ve bizi müslümanlardan kılan Allâh’a hamd olsun. Allâh’ım! Beni affet, bana merhamet et, yemek sahibini, yiyenleri ve emek verenleri koru. Tüm inanan erkek ve kadınları, müslüman erkek ve kadınları, yaşayanları ve ölenleri rahmetinle koru Allâh’ım. Sen merhametlilerin en merhametlisisin. Ey celâl ve ikrâm sâhibi Rabbim, benim kalbimi sevgi nûrunla, zikrinle, şükrünle aydınlat.
Allâh’ım! Bize dünyâda, âhirette ve dînî yaşantımızda sağlık, sıhhat, âfiyet, selâmet dolu iyi bir hayat nasîb eyle. Şübhesiz Sen, her şeye kâdirsin.
Allâh’ım! Senden ni‘metin tamâmını âfiyetin devâmını istiyoruz. Bize iyi bir şekilde ölüm nasîb eyle. Allâh’ım! Nebî (s.a.v.)’in hürmetine, Fâtihâ’nın sırrı hürmetine bize ni‘metini artır, bize ni‘metini eksiltme.


Ebû Saîd (r.a.) anlatıyor: Hz. Peygamber (s.a.v.) bir şey yiyip içti mi şu duâyı okurdu: “Bize yedirip içiren ve bizi müslümanlardan kılan Allâh’a hamd olsun (Tirmizî, Da‘avât 75; Ebû Dâvûd, Et‘ime 53). Ebû Hüreyre (r.a.)’den Resûlullâh (s.a.v.) “İki kişinin ta‘âmı üç kişiye kifâyet eder, üç kişinin ta‘âmı da dört kişiye kifâyet eder” buyurmuştur.
Peygamberimiz (s.a.v.) zâhidâne bir hayat yaşadıklarından bulduğunu yerler ve kalabalıkla yemek yemekten zevk duyarlardı. Yemeği yere diz çöküp iki ayağı üzerine oturarak besmele ile yerlerdi. Sıcak yemek yemezler ve sıcak yemekte bereket olmayacağını söylerlerdi. Su içerken üç kerede içmeyi itiyat edinmişlerdi. Her def‘asında besmele ile başlar hamdele ile bitirirlerdi. İçtikleri kaba üflemezler, nefes vermezlerdi. Kabı uzaklaştırdıktan sonra nefes alır veya verirlerdi. Kendileri yemek istemezler, ancak sofra kurulursa yerlerdi. Ebû Seleme’nin oğlu Ömer (r.a.)’den rivâyete göre şöyle demiştir. Ben Resûlullâh (s.a.v.)’in terbiyesi altında bir oğlandım. Yemek yerken elim yemek kabının her tarafında dolaşırdı. Resûlullâh (s.a.v.) bana “Ey oğul (yemeğe başlarken) Allâh adını an, (Bismi’llâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm) de, sağ elinle ye ve sana yakın olan taraftan ye” buyurdu. Bundan sonra ben her zaman Besmele ile, sağ elimle, önümden yemek yedim. (Tecrîd-i Sarîh, 11.c., 379.s.)