Sendikal mücadelede önemli kazanımlar elde etmek, hem kolay değildir hem de büyük çaba gerektirir. Bazen bir kazanım için yıllarca mücadele etmek gerekir. Israrla ve inatla işin peşini bırakmamak lazımdır.

3600 ek göstergenin alınması hiç de kolay olmadı. Yıllarca üzerinde durduk. Bizim için çok çok önemliydi, çünkü çalışanla emekli olan arasındaki makas açılmış, hiç kimse emekliliği istemez hâle gelmişti. 3600 ek gösterge, emekli arkadaşlarımıza biraz nefes aldıracaktı. Önemli oranda kamu görevlisi, emekli olabilmek için ek göstergeyi âdeta dört gözle bekler hâle gelmişti. Çok sayıda memurun emekli olması, aynı zamanda yeni istihdamların önünün açılması demekti.

Nihayet kamu görevlilerinin 1/3'ünden fazlası için ek gösterge artışı gerçek oluyor. Bu da ek gösterge kazanımıyla ilgili mücadelenin devam etmesi anlamına geliyor. Bütün kamu görevlileri için ek gösterge artışı hayata geçmeden, bu mücadele burada bitmeyecek. Ben inanıyorum ki ek gösterge artışı tüm kamu görevlilerini kapsar hâle gelecek.

Önümüzde en az ek gösterge artışı kadar önemli bir şey daha var: Vergi diliminde, yıllar içinde oluşan büyük adaletsizlik. Yıllardır vergi dilimlerini belirleyen matrah, âdeta yerinde sayıyor; memurlar vergi yükü altında eziliyor, alınan zamlar anlamsız hâle düşüyor. Örneğin öğretmenler ikinci vergi dilimiyle yılı tamamlarken artık üçüncü vergi dilimine de giriyorlar. Üçüncü vergi dilimi de %27'lik vergi anlamına geliyor. Bugün brüt maaşı 6000 TL olan kamu görevlisinin eline ancak bu miktarın üçte ikisi geçiyor. Burada bir anormallik yok mu? Bu kadar kesinti, başka nerede vardır?

Hangi kamu görevlisiyle konuşsak artık zulme dönüşen gelir vergisinden, vergi matrahından, vergi dilimlerinden şikâyet ediyor. Mesele, memurun en önemli sorunu hâline gelmiş; sorunun çözümü aciliyet kazanmıştır. Hükümet, bu haklı talebe daha fazla kulak tıkayamaz.

Bir sorun en önemli sorun hâline gelmişse, orada yapılacak şey bellidir: Sürekli o sorunu gündemde tutmak ve çözümü için mücadele etmek. Bundan sonra devleti yönetenler her vesileyle bu konuyu duymak durumunda kalacaklar ve çözüme mecbur olacaklar.

Bir taraftan ek gösterge artışının tüm kamu çalışanlarını kapsaması için mücadele verirken diğer taraftan gelir vergisinde maruz bırakıldığımız zulümvari adaletsizliği bertaraf etmek için var gücümüzle uğraşacağız. Mücadele edenler eninde sonunda kazanırlar.

Peki ne istiyoruz? Nihai hedefimiz; yıla birinci vergi dilimiyle başlamak, yılı aynı vergi dilimiyle tamamlamak. Yani %15 vergi ödemek. Çok şey mi istiyoruz? Hayır, asla. "Kaşıkla verip kepçeyle geri alma" devrini sona erdirmek istiyoruz. Hepsi bu!

Devletin bir varlık nedeni de haklı talepleri karşılamaktır. Sonuç itibariyle kamu görevlilerin vergi kaçırma diye bir şansı yoktur, zira devlet kamu görevlisinden vergiyi peşin almaktadır. Devlet, bizden alacağı daha az vergiden oluşacak açığı, vergi kaçaklarını önleyerek rahatlıkla kapatır, hatta daha fazlasını kasasına koyabilir. İşin kolayına kaçılmamalıdır. Kazanan vergisini de ödemelidir. Kaçağa müsade edilmemelidir.

Bundan sonra gündemimizin en başında %15'lik vergi vardır. Sürekli aynı noktaya vura vura hedefe ulaşacağız. Unutmayalım ki; mermeri delen suyun şiddeti değil, damlaların sürekliliğidir. Vaz geçmek yok, pes etmek yok.