– Ah şu her şeye çabucak inanan mütedeyyin/muhafazakar Müslümanlar.. İlla ki birileri bizzat şahsınıza/değerlerinize karşı hakarette bulunacak, sizleri aşağılayacak değil mi? Geçmişe bakıp ders alma gibi bir eylem içinde bulunmayacaksınız değil mi?

Nasıl düşünebilirsiniz ki Türkiye Solu’nun İslam ile arasını düzeltebildiğini? Ya da terörist destekçisi partinin insan hakları/kadın hakları gibi değerleri savunabileceğini? Nasıl?

– Nereden tutarsanız oradan elinizde kalıyor. Seçim zamanı camide yatıp kalkanlar, mushafı yüzünden Arapçasıyla okuyanlar seçimden sonra ezanı ve Kur’an-ı Kerim’i Türkçe okuttular. Çünkü artık istediklerini almış ve rol yapmalarını gerektirecek bir durum yoktu. Unutmayın ki er ya da geç her şey bir gün aslına döner. Döndü de..

– Bu ülke de Kültür Bakanlığı yapmış bir şahsın Başörtüsüne ve Başörtülülere canlı yayında yapmış olduğu hakaret aslında Türkiye Solu’nun hiçbir zaman değişmediğinin ve değişemeyeceğinin göstergesidir. Ve hemen akabinde Sözcü gazetesinin, Ayasofya’nın aslına döndürülerek camileşmesini “2020’nin felaketleri” başlığı altında duyurması..

İslam dinine karşı peş peşe yapılan bu hakaretler sizleri hala gafletten uyandırmayacak mı? Cemil Meriç’in de dediği gibi: Olimpos Dağı’nın çocukları Hira Dağı’nın evlatlarını asla kabullenmeyecek. Kendinizi kabullendirmeyi beklemeyin…

İslam korkusunun İslam karşıtlığına dönüşmesi ve daha sonrasında İslam düşmanlığına dönüşmesi elbette İslam’ı terörizm olarak algılamanın farklı bir boyutudur. Mütedeyyin Müslümanların zihinsel ve kültürel olarak dönüşümü tamamlandığında o zaman bu dediğimi daha net anlayacaksınız. Bir yandan ezilirken diğer yandan kınadığınız ne varsa misliyle yapıldığını izleyeceksiniz. O zaman iş işten geçecek, keşkeler fayda etmeyecek.

– Bu söylediklerim İslam’a bir şey olacağından falan değil; İslam Allah’ın koruması altında. İslam bozulmadan yaşayacak ve nurunu tamamlayacak. Asıl mesele her şey oluyordu ve sen neredeydin?