Ülkemizde sayıları   milyonlarla ifade edilen;  emekli vatandaşlarımızın haklı olarak, kulağı ve gözü Hükumet` in yapacağı, açıklamalardadır.  Bu sayı EYT sayesinde emekli olanlar ile birlikte nerede ise 13 milyona dayanmıştır. Emeklilerin,  Cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaşırken, böyle bir beklenti içerisine girmeleri doğaldır. Asgari ücret kesinlikle bir insanın ailesi ile birlikte, kimseye muhtaç olmadan hayatını devam ettireceği bir konuma getirilmelidir. Bu bir zorunluluktur. Son yapılan zamlar bu beklentiyi karşılar gibi gözükmektedir. Rakamlar tam memnun etmese de istenilen seviyeye yakın hale gelmiştir.

Ancak piyasada belki de yeteri kadar denetim yapılamaması, bazı büyük gıda şirketlerinin sorumluluk almamaları yapılan zamları eritme girişimi ile karşı karşıya kalmaktadır. Devlet son yaptığı uygulama ile Et Balık Kurumuna ait satış yerlerinde fiyat indirimine gidince, bu kurumların önlerinde kuyruklar oluşmaya başladı. Bence piyasanın durumunu anlatan en güzel görüntüdür. Yahut tüm şehirlerde Halk Ekmek satışlarının yapıldığı büfelerin önündeki kuyruklar, bu gerçeği göstermektedir. Bu anlaşılır bir durum değildir. Nerede ise, fırınlar halk ekmek fiyatlarının iki misline ekmek satmaktadırlar. Son yapılacak olan yasal düzenlemelerde fahiş fiyat uygulamasına dair caydırıcı tedbirler alınacağından söz edildi. İşte şimdi tam zamanı. Çünkü, Önümüzde Ramazan Ayı var. Bazı şirketler için bu ay avantadan para kazanmanın tam vakti olarak algılanmaktadır. Fiyatlar şimdiden ikiye katlanma girişimleri ile karşı karşıyadır. Devletin tüm denetim mekanizmalarının bu anlamda devreye girmesi gerekir. Yoksa çalışana, emekliye verilen zamlar erir, gider.   

Vatandaşımız hayırseverdir. Ekmeğini bölüşmeyi bilir. İnsanımızın anlamadığı nokta bu kadar nasıl fahiş fiyat olabilir? Diğer nokta ise, Devletin ilgili birimleri neden bu fahiş fiyat satıcılarına karşı yeteri kadar tedbir alamamaktadır? Merak edilen sorular budur. Yoksa deprem gerçeğinde olduğu gibi binalar yıkıldıktan sonra mı sorumluları bulup yargılayacağız. Bence piyasada deprem oluşturmaya çalışan tüm firmalara gerekli yaptırımların yapılması için, daha ne yapmaları gerekiyor. Denetimcilerin acil devreye girmesi lazım. Üstelik seçim atmosferi bu tür adamlar için, bulunmaz fırsattır. O halde Devletimiz de bu tür adamların tepesine binmek zorundadır.

Deprem olayını yeni yaşamış bir ülkede değişik yerlerde bina yapımlarında hala malzemeden çalma girişimlerinin  yaşandığı haberlerini, TV kanallarından takip ediyoruz. Bu insanlar nasıl bir insan? Yahut deprem olayını ranta çevirmeye çalışıp ev kiralarını iki ya da üç misli artıran yaratıklar hangi gezegenden geldi? Anlayamıyorum. Anlamak ta istemiyorum. Ramazan Ayı hazırlığını fırsat bilip fiyatları artıranlar hangi dünyadan geldiler? Bunlar bu coğrafyanın insanı mı? Bu nedenle her alanda fahiş fiyat uygulamasına giren bu tür insanları caydırmanın yolu, para cezası değil. Mutlaka hapis cezası gereklidir. Dün haber kanallarında araba satışlarındaki hileler  anlatılıyordu. Tespit edilen olaylara verilen cezalar. Onlar için çekirdek parası... Evet, ya o tür işletmeler ticaretten men edilmelidir. Ya da oranın sahiplerine ticaret yapma yasağı getirilmelidir. Ek olarak, mutlaka hapis cezasına çarptırılmalıdır. Yoksa bu tür olayların sonu alınmaz. Bir yerde uygulama yapıldı. Evini fahiş fiyatla kiraya vermeye çalışan adamın dairesi mühürlendi. Evini iki sene kiraya vermesi engellenmiş oldu. Bazı İnsanlar bu dilden anlıyor.

Bir makalemde söz etmiştim trafik cezaları insanların gelir düzeylerine göre belirlensin diye. İşte en güzel örnek son yaşananlar. Geliri üst düzeyde olan bir insan da kırmızı ışık ihlalinde aynı parayı ödüyor. Asgari ücret veya normal ücretle çalışan da aynı parayı ödüyor. Olay böyle olunca trafik ihlallerinin  ardı arkası kesilmiyor.

Devlet genel olarak iyi niyetlidir. Vatandaşını enflasyon karşısında koruma amaçlı girişimlerde bulunmaktadır. Ancak, piyasayı belirleyen güçler kendi kafalarına göre, piyasa şartları oluşturmaya devam etmek istemektedirler.  Hatta Devletin bu konudaki denetimlerini ciddiye almıyor görüntülerine bürünmektedirler. Hal gerçeği, zincir marketler gerçeği...

Her alanda insanına yardımcı olmaya çalışan, bu yolda hasta yakınlarına bakandan, Çocuğuna bakmaya yardımcı olana kadar, maddi destek sunan Hükumet politikalarının aynı özeni;  piyasa denetlenmesi konusunda da yapacağı ümidini taşıyorum. Sözleşmelileri kadroya geçirerek aslında kanayan bir yaraya çözüm üretilmiştir. EYT'  yi halletmiştir. Gıda da vergi dilimini yüzde birlere çekmiştir. Aynı duyarlılık Taşerona kadro çalışanlarında da beklenmektedir. Halkın tabanının, kimseye muhtaç olmadan hayatını devam ettirmesi kadar, önemli daha ne olabilir. Bu kimseye muhtaç olmama durumu, sosyal haklarla da desteklendiği zaman; insanımız geleceğe umutla bakacağı gibi, başı da herkese karşı daha dik olacaktır.

Gelelim, emekliler konusuna. Hükumet bundan önce, yapmış olduğu düzenlemelerle, iki bin yılı öncesi emeklileri üzerinde bir çalışma yapmış ve hayata geçirmişti. Tüm emekli derneklerinin beklentisi; Meclisin çalışmaya başlaması ile Torba yasa çıkarılırken, iki bin yılı sonrası emekli olanlara yönelik çalışma yapılmasıdır.  Bir başka beklenti de bazı emekliler asgari ücretin nerede ise yarısı kadar maaş alır durumuna düşmüşlerdir. Bu yakın zamanlarda ek ilave zam beklentisinin oluşmasına neden olmuştur.  Seçim ortamında olduğumuza göre, bu zamlar Nisan ayında hayata geçmelidir. Emekliler için Bayram İkramiyesinde de hatırı sayılır bir zam beklentisi vardır. Bunu acil bir durum olarak görüyorlar. Seçim atmosferi nedeni ile yapılacak bu zamların mutlaka yapılması şarttır.

Hükumet açısından baktığımız zaman ise; şu gerçekleri görmekteyiz.  Acaba, Devlet bu kadar emekliyi kaldıracak kadar güçlü müdür? Kimi zamanlarda;  Emeklilik yaşının kırklı yaşlarda başladığı bir Ülkede; hangi sosyal barışı yahut dengeyi sağlayacaksınız? O kadar karmaşık örnekler var ki; hangisini anlatalım. Adam genç yaşta örneğin 40 yaşında emekli olmuş 30 senedir maaş alıyor. Adam anca emekli olmuş, yaşı 65 hak ettiği ile; alabileceği para 25 senedir emekli maaşı alan adamın aldığına bile denk değil. Daha önceki iktidarların emeklilik politikaları bu konuyu içinden çıkılmaz bir hale getirmiş. Kimisi 15 yıl çalışmayı baz almış emekli etmiş, kimisi siyasi kazançlarını düşünerek; emeklilik üzerinden siyaset yapıp, memleketin geleceğini karartmış.  Emekli yapılanmasını idare etmek üzere kurulan; emekliliğe yönelik yapılanmalar, iyi idare edilemediği için; sıkıntılı durumlara düşmüştür.  O Yapılanmaların amacı:  emeklilik zamanlarında insanlara maaş olarak ödenmesi için biriktirilen prim miktarlarını iyi değerlendirmekti... Olmadı.  Bütün bunlardan sonra, Sosyal Devlet olmanın gereği budur. Devlet’ te süreklilik ve devamlılık esas olduğuna göre; Bugünkü Hükumetin de yapması gereken emekli vatandaşlarını para yönünden mutlu etmektir. Edebildiği kadar…

Çalışanlar için; yapmış olduğu zorunlu tasarrufların ödenmesi, memurun birikmiş bazı kesilmiş ödeneklerinin geri iadesindeki gayreti, 3600 gösterge konusundaki kararlılığını,  bu konularda göstermiş olduğu centilmenliği emekliler konusunda da göstermesini bekliyoruz. Yukarıda bir nebze olsun, bundan önceki hükumetlerin yapmış olduğu temel yanlışların birkaçından bahsettim. O zaman yapılan yanlışları halkımızın çoğu bilmektedir.    

Gelir dağılımındaki dengesizliğin azalmasına da katkı sağlayacağına inandığımız, emekli maaşlarının Nisan ayından itibaren yükseltilmesi olayının gerçekleşmesini, bekliyoruz. Sosyal hayatın daha dengeli olması için, bunun gerekli olduğuna inanıyoruz.

Bu alanda yapılacak ilave çalışmalarla; emeklinin beklentisine yakın bir ücretin takdir edilmesi dileğiyle… Unutmayalım, yaşlılarına güzel bakan toplumlar, geleceğe ümitle bakarlar. Arkalarından gelen genç nesil için; yaşlıların iyi olma durumu onları memnun edecektir. Hayattan ve gelecekten beklentileri yükselecektir.

Unutmayalım! Halkımızın büyük çoğunluğu; emekli ve asgari ücret ile çalışan insanlardan oluşmaktadır. Konunun her açıdan ne kadar önemli olduğu ortadadır. Yetkililerden, bu konular üzerinde daha titiz çalışmalar yapmalarını bekliyoruz.

O halde bu kadar duyarlı bir yapıya sahip olan insanımızın da bazı beklentileri vardır. Bu açıdan baktığımız zaman, halkımızın mali politikalarında, geçim endişesi bakımından yaşanması muhtemel sosyal deprem oluşturabilecek sinyallerine dikkat etmek gerekir inancındayım...