Siyasi partiler seçim atmosferine girdikleri günden itibaren, çeşitli konularda bildiriler, beyannameler ya da hedeflerini ortaya koyan açıklamalarda bulunuyorlar. Benim beklediğim manada açıklamalar henüz gelmedi. Ya da ben tatmin olmadım. Hangi konuda derseniz; insanların ahlaki değerlere bağlı, manevi değerlere saygı duyacak şekilde, yetiştirilmesi konusunda. Ahlakın bir değer olarak en önde tutulması, hususunda. Bunun çok önemli olduğuna inanıyorum. Yetişen ve ileride Devlet Kadrolarında görev alanların, bu ilkeleri benimsemiş insanlar olması şarttır. Çünkü, Dünyanın en iyi programlarını da yapsanız; uygulayacak olan insandır. Siz istediğiniz kadar yasa çıkarın. Onu uygulayacak insan değil midir?

Toplumda bunun o kadar çok örneği var ki; insan kendisini bir manada sorumlu hissetmezse, yapacağı hiçbir işi sağlam yapmaz.  Sahip çıkmasını istediğiniz değerlere de sahip çıkmaz. Ancak, bunları idealist bir şekilde yetiştirdiğiniz insanlar yapacaktır. Bunun o kadar çok olumsuz örneği var ki; İlim ehli dediğimiz bazı insanlar Cahil ve bilgisiz dediğimiz, Halkımızın aklının köşesinden bile geçmeyen çeşitli hilelerle, hurdalarla karşınıza çıkıyor.  Kendi elinizle yetiştirdiğiniz insanlar, kendi toplumunuza, Devletine, Milletine, bilerek ve isteyerek zarar veriyorlar.

Belki her alanda, her meslekten insan yetiştiriyoruz. Ancak, o yetiştirdiğimiz insanların bazıları diğer insanları aldatacak o kadar eylemlerle karşımıza çıkıyorlar ki, aklımız duruyor. Nutkumuz tutuluyor. İşte deprem sonrası yapılan binaların hatalarından dolayı tutuklanan insanlar. Yahut yeteri kadar denetim yapmadığı için, hesap vermek zorunda kalan insanlar. İşte dürüst ve ahlaklı sorumluluğunu bilmeyen yetiştirdiğimiz insanlar, karşımıza arızalı birer yaratık olarak çıkıyor. İnsanların iyi niyetlerini, samimiyetlerini, istismar ediyorlar. Öyle ya onlara göre, bu işleri becerirler ise, sorumlu tutulacakları bir makam yoktur. Öyle mi? Dünyada insanları aldatsanız bile;  o, halde mahşer gününün hesap anı sizleri bekliyor. Haram ve Helal kavramı ortadan kakmış. Alın teri ile para kazanmak yerini uyanıklıkla para kazanmaya terk etmiş. Bedavadan, emek sarf etmeden para kazanmak alışkanlığı nerde ise, genç nesillerin beyinlerine işlenmiş habis bir ur gibi. Çalışıp kazanmak yerine, çalışmadan birilerinin sırtından para kazanmayı uyanıklık zanneden birileri türemiş.

Bir de bakıyorsunuz, büyük masraflar vererek yetiştirdiğiniz, büyük yatırımlarla destek verdiğiniz,  sahip çıktığınız insanlar, sizlere farkında olarak veya olmayarak, zarar vermektedirler. Topluma ve Devlete yapılacak en büyük zararlar öğretim görmüş bazı insanlarımız tarafından yapılıyor. Demek ki; bir yerlerde hata yapıyoruz. Milli ve Manevi değerlerden yoksun bir şekilde yetiştirilen nesillerden ne bekliyoruz?  Değer yargılarını tanımıyorlar. Şimdi birileri diyecek ki; o kadar kusur olur. O kusurlar, bizlerde derin yaralar açıyor. Tamamen kendi Toplumuna zıt bilgilerle donatılan nesiller, kendi Toplumunun tüm değerlerine karşı çıkıyor. Hatta, onlarla çatışıyorlar.  

Genç nesillerimize Toplumun Manevi güçlerini öğretmeliyiz. ADALET,  DÜRÜSTLÜK, GÜVEN, EMANET EHLİ OLMAK,  AHLAKLI OLMAK,   İNANÇLI   OLMAK, DEVLETE   BAĞLI KALMAK, MİLLETE  HİZMET ETMEK, kavramlarının insanların en büyük özellikleri olması gerektiğini adları gibi öğretmeliyiz. HAYATLARINDA  UYGULANABİLİR   HALE  GETİRMELİYİZ.

Onlar yarın büyüyüp her alanda görev aldıkları zaman; ortalığı aydınlatsınlar. Siz ne kadar güçlü ve memleket sever insanlar yetiştirirseniz; her alandaki başarınız o kadar artar. Böyle inanmış ve güçlü kadrolar ancak sizi ayakta tutabilir. Yoksa kendi değerlerine tamamen sırtını dönmüş, nesiller hangi projeyi getirirseniz getirin, geri teper. Elinizde patlayan bir bomba gibi olur.

Gelecek nesillerimizin her alanda başarılı olması için, birinci öncül: Vatanını, Milletini seven Ahlaklı ve Maneviyatı güçlü nesiller yetiştirmektir. Tüm programlar bunun üzerine bina edilmelidir. Yoksa tamamen yabancı kültürlerin esiri olmuş, ahlak ve maneviyattan tamamen uzaklaşmış nesillerden ne beklenir. Dünyanın en iyi nimetlerini de verseniz, en iyi şartlarda tüm imkanlarınızı kullanarak onları yetiştirseniz de bizim söylediğimiz öncüller yoksa beyhude bir çaba olur. Sonuç alamazsınız ... Etrafınıza bakınız ne demek istediğimizi anlarsınız...

DEPREM    GERÇEĞİ

Şimdi İstanbul Depremi konuşuluyor. Ben İstanbul' da yaşayan bir arkadaşınızım. Şimdi bir sokakta sekiz metre ara ile karşılıklı olarak yapılmış dörder katlı binaların yıkılması anında, o sokak, yol artık kullanılamaz demektir. Zamanında bu kadar dar sokaklara kim dört kat izni verdi? Kim? Ta ki, oradaki molozlar kalkana kadar.  HANGİ YARDIM EKİBİ ORAYA GİREBİLİR. Üstelik bir de o, sokaklara park etmiş arabalar var. Belediyeler yılların birikmiş sorunlarını çözemediler. POPİLİST   POLİTİKLAR BU HALİ, SORUNLAR YUMAĞI HALİNE  GETİRDİ.

Bir de kentsel dönüşümde altmış yıllık dairelere sıfır aynı ayarda ev isteyenlerin, zorluk çıkarmaları her şeyi karıştırdı. İtirazalar, mahkemeler... Uzadı da uzadı...

Daha dün Fatih' te gözümüzün önünde bir yangına müdahale etmek için, itfaiye aracı yarım saate yakın yangın mahalline park etmiş arabalar yüzünden giremedi. Şimdi İstanbul' da bu özelliği taşıyan binlerce sokak var. Neyi konuşuyoruz, bilmiyorum. Hangi alt yapı, hangi arama kurtarma ekibi, hangi sağlık birimi, böyle olacak bir felaketin altından kalkar. ALLAH  korusun, Ülkenin dörtte biri durumundaki bu şehrin geçireceği ağır bir hasar, Ülkenin belini büker...