Kişi hangi mesleğin erbabı ise dikkatini o çeker. Herkesin nazarı marifetinin yönüne tabidir. Eğitimcinin dikkatini çeken, hurdacının dikkatini çekmez.

Bir seçim oldu,

Seçmen sayısı artmış.

Lakin sandığa gidenlerin sayısı seçmen sayısına eşit değil.
Birileri evinde kalmış.
Çok da haksız sayılmaz.
Gidenlerin de tercihi Menderes rahmetliyi tekrar ipe götürecek cinsten.
Bir eğitimci olarak siyaset asıl konumuz değil.
Milletin eğitimi, eğitim seviyesi ve usulü konumuz.
Her meseleye o cihette bakarız.
Herkes kendi gözünden çoktan değerlendirmesini yapmıştır.

Biz de yaparız.

İster istemez.

Yaklaşık 22 senedir değişmeyen bir sağ parti var. 
Altmış yıl önce bitmesi gereken alt yapı inşasını yüzde seksen tamamlamış.
Devam da ediyor.

Yüz yıllık geri kalmışlık hissini ve ümitsizliği önemli ölçüde tamir etmiş.
Maddeten yaptıkları küçümsenecek şeyler değil.
Lakin mevcut manzara bu noktanın göz önüne alınmadığını gösteriyor.
Menderes’i asan parti altmış yıl sonra birinci olmuş.
Nenemin öve öve bitiremediği Menderes’i demokrasi namına asanlar ve tüm darbeleri destekleyenler, doğu insanını küçümseyenler, doğu insanının desteği ile birinci tercih olmuş.

Başta Tunceli gibi tarihte eşi görülmemiş zulmü yapanlar, zulme uğrayanların desteğiyle birinci tercih olmuş.
Daha da garibi siyaseten ve maddeten hiçbir başarısı ve becerisi olmayanlar da tercih edilmiş.

Tercih edilir veya edilmez.

Bizi ilgilendirmez.

Bizim baktığımız nokta başka.
Şarkın insanı ile garbın insanının fıtratı farklıdır.
Şarktan kastım devletin doğusu değil, tüm Anadolu.
Garp malum.
Biz şarklıyız.

Hissiyatımız aklımızı yönlendirir çoğunlukla.
O yüzden seversek kalpten severiz.
Sevmenin nedeni olursa o sevme değil, menfaate muhabbettir.
Bizim milletimizin ölçüleri farklıdır. 
Kalbimiz daha nazik, daha hassastır.
Fakat hassas kalpler, hassas saatler gibidir. 
Yere düşerse bir daha çalışmaz.
Garplılar gibi, lağıma düşse de yine çalışanlar gibi olamayız. 
Bizdeki bozulma garba rahmet okutur.
Ucuz yoğurt bozulsa yine işe yarar,
Fakat pahalı tereyağı bozulursa zehir olur.
Müslüman tereyağı gibidir, bir kez bozulursa onu hiçbir kanun zapt edemez.
Niye bunları söyledik?
Yirmi iki yıldır iktidarda olan ve maddi eksiklikleri gidermek için çalışan bir sağ partiye, ne kadar aklı başında vatansever bağırmış çağırmış ise de eğitimde bir karış yol aldıramadı.
Her seçime ilave olan genç takım, Menderes’i asanların kim olduğunu bilmiyor bile.
Hatta Menderes’i bile bilmiyor.
Camilerin genelev yapıldığını bile bilmiyor
Veya bugün Çanakkale’de kefensiz yatanların torunları bu ülkeyi kurtaracak diye bağıranların, Çanakkale’ye milleti sokmadığını da bilmiyor.
Milletin varlık nedeni olan manevi kültüre düşman bir grubun tahribatından haberi yok.
O grubun çok ses çıkarmamasının nedeninin şimdilik güçsüz olması olduğunu, güçlenince Müslümana köpek muamelesi yapacağını da bilmiyor.
Bilse ne olurdu ki?
Ateizm ve deizm gibi çağdaş masalların, LGBT gibi sapıklıkların, kadının beyanını esas kabul etmeyi medeniyet zannedenlerin, zinayı suç olmaktan çıkaran zihniyetin revaç bulmasına engel olmayan eğitimin mamulü olan yeni nesiller üzerine nasıl bir gelecek hesabı olabilir acaba?
Eğitim, nesli istikbale hazırlamak için yapılır.
İstikbale hazırlarken, bir yandan milletin değerlerine taban tabana zıt anlayışlara ses çıkarmamak ve hatta karşı koyanları ötelemek nasıl bir eğitim hedefidir acaba?
Dilipak’a mahkeme yolu açan zihniyet, kendisinin nasıl tahrip olduğunu neden görmez?
Ve tahrip ettiğini.
Taviz vererek ayakta kalmış sultanlık bile yokken tarihte, bu milletin manevi değerlerine muhalif olan fikirlere tavizle yaklaşmak hangi var olma kanununa uyar acaba?
Sağ iktidarın eline davulu veren millet, ne hikmetse tokmağı hep muhalifin elinde gördü.
Onlar davulu alınca tokmağı da alıyor.
Sağ iktidar davulu alınca yine tokmak onların elinde kalıyor.
Seçimi kazanınca Menderes, ne demişti İnönü?
“Hükümet seninse, iktidar bizim”.
İktidar da olundu ama gençliğin eğitimi ikinci plana atıldı.
Gayretimizi görürler, bizi takdir ederler zannedildi…
Edilmez, hem de hiçbir zaman.
İstediğin kadar iha siha yap.
Şark’ın halkı; ekonominin, sanayinin iyi idare edilmesine oy vermez, bununla da düzelmez.
Ekser peygamberler şarkta, ekser filozoflar garpta gelmiş.
Garpta cari olan hüküm, şarkta geçmez.

Şarkın insanının maneviyatı sürekli takviye edilmezse, takviye edilecek tedbirler alınmazsa, alınacak tedbirler eğitime yansımazsa, öyle adama oy verir ki akıl mantık iflas eder.
Düşmanına âşık olur şarkın insanı.
Tarih şahit.
Garbı örnek alırsa eğitim sistemi, 
Öyle nesil yetişir ki,
Sen vatanın için gözünü kırpmadan can verirken, bir de bakarsın ki evdeki çocuk seninle aynı fikirde değil.
Uçak gemisi vatanseverlik aşılamaz.
Vatanseverlik varsa takdir edilir.
Kadrolar sırf vatanseverlerden oluşmazsa, 
Siyasi denge gereğidir deyip bazı köksüzlere yer verilirse, 
Seni önce senin elemanın terk eder.
Bu coğrafyada ortada olunmaz.
Hep aşırı uçlarda olunur.
Ortadaki kadro bu coğrafyada tutunamaz.
Ya coğrafyaya muhalif olur, zulümle tutunur.
Vaktiyle olduğu gibi.
Ya da bu coğrafyanın maneviyatına hizmet edilerek tutunulur.
Gerisi laf u güzaf.
Bu coğrafya siyasi dengeden anlamaz.
İnsandan anlar.
Gönüne dokunandan anlar.
Fikri alt yapı ya seni desteklemeli,
Ya da sen fikri yapıyı değiştirmelisin.
On yedinci yüzyılda Yahudiler bir karar aldılar;
Sülalelerdeki en zeki çocuklar felsefeye ayrılacaktı.
Ayırdılar da.
Çünkü insanlar matematikçinin peşinden, fizikçinin peşinden gitmezler. 
Sosyal bilim, insan bilimidir.
İnsanı yönlendiren bilim dalıdır.
Veya ilim dalı.
İman etmişiz değil mi?
İslam dünyaya hâkim olacak, ama dinsizlikten kıyamet kopacak.
Neden?
Çünkü Müslümanlar maddi terakkinin nesli ıslah edeceğini zannedip gençleriyle ilgilenmeyi önemsemeyecekler, bir de bakacaklar ki kıyameti koparacak kadar zıvanadan çıkmışlar,
Ki çıkacaklar.
Maddi azgelişmişlik bir şekilde çözülür.
Fakat manevi eksiklik gittikçe daha tahripkâr olur.
Eğitim çözülmeden hiçbir sorunu çözülmez milletin. 
Daha ne diyelim.
Malum,
Uzun ve huzurlu yaşamanın sırrı nedir diye sormuşlar bir bilgeye;
Ne demiş?
Tartışma…