Kıymetli okuyucularım! Bir süredir basın, yayın ve sosyal medyada yaratılış konusunda ciddi tartışmalara şahit oluyoruz. Bir kesim yaratılışa karşı çıkarken, Bilimler Işığında Yaratılış üzerine yıllardır çalışan bir ekip de yaratılışın varlığı üzerine çalışmalarını devam ettiriyor. Bu günkü köşe yazımızda yaratılış konusunu yıllarca bu alanda çalışan ve bilimsel kongrelerde bildiriler sunan Prof. Dr. Kazım Uysal’ın yaratılış ile ilgili fikirlerine yer vereceğiz.

Adnan Kalkan: Hocam yaratılışla ilgili farklı kesimler farklı düşünceler ortaya atıyor. Bu da gençlerimizde düşünce bunalımına sebep oluyor. Yaratılışı anlamayı teşvik mi edelim karşı mı çıkalım? Konu hakkında bizi bilgilendirirseniz memnun oluruz.

Prof. Dr. Kazım Uysal: Yaratılışa karşı çıkmak ideolojik bir körlüktür
Bilim insanı bir fikrin veya ideolojinin esiri olmamalıdır. Olaylara bütüncül bakabilmeli ve yorumlayabilmelidir. Bilim insanı taraflı yani indirgemeci bakarsa hata yapar. Materyalist felsefe taraftarları ilmi verileri indirgemeci bir bakışla değerlendirirler. Sadece maddeye bakarlar, manayı ihmal ederler. İnsanın cesedini incelerler, ruhunu görmezden gelirler. Taraflı ve indirgemeci bakışlarının neticesi olarak da maddenin ifade ettiği manayı göremezler ve yaratıcıyı bulamazlar. Hâlbuki ilmi verileri bütüncül değerlendiren bir bilim insanına göre, içinde yaşadığımız bu muhteşem sistemin yoktan var edilmesi ve sürdürülmesi, bir yaratıcının varlığını zorunlu kılar. Varlık âlemindeki hikmetli organizasyon ve varlık âleminden çıkarılan tüm ilmi veriler bir yaratıcıyı gösterir. Varlık alemindeki tüm sanatlar ilahi sanatkarı, tüm eserler ilahi ustayı açıkça bildirir. Hal böyleyken, yaratılış hakikatine karşı çıkmak hele de bunu bilim adına yapmak tam manasıyla ideolojik bir körlüktür. 

Yaratılışa karşı çıkmak insani değildir
Canlılar içinde sanattan sanatkârı, eserden ustayı anlayabilen tek canlı insandır. Olaylar arası ilişki kurarak ve mantık yürüterek problem çözebilen ve sonuca gidebilen tek canlı insandır. O halde içinde yaşadığımız bu muhteşem sistemin sahibini, bu harika sanatların sanatkarını anlamak da insani bir görev ve sorumluluktur. Görmezden gelmek veya sadece maddeye odaklandığından görememek ise en hafif ifade ile insani görevini ihmal etmektir. İlahi eserlerden ilhamla yaptığı küçük icatlarına patentler alan ve övünen bilim insanlarının, ilmi verileri alet ederek yaratılışa karşı çıkması ve yaratıcıya savaş açması gerçekten şaşılacak bir durumdur. Bütünsel bakan, saplantı içinde olmayan, ideolojilerde boğulmayan hür, akıllı ve vicdanlı insanların yapabileceği iş değildir.  

Yaratılışa karşı çıkmak emperyalizme hizmettir
Ateizmi esas alan materyalist felsefe, emperyalizmi ve sömürgeciliği desteklemiş ve güçlendirmiştir. Çünkü materyalist felsefe tüm semavi dinlerin öğretilerine zıt olarak insanı hayvanlar aleminde değerlendirir, hayvanlar aleminde geçerli olan kural ve davranışların insanlar arasında da geçerli olması gerektiğini savunur. Bu anlayışa göre hayvanlar aleminde doğal olan sömürmek, asalak yaşamak ve güçlü olanın zayıfı öldürmesi gibi davranışlar, insanlar arasında da olmalı ve doğal karşılanmalıdır. Bu anlayışa göre, zaten bazı insanlar hayvana yakın konumdadırlar! Medeni olan kendilerinin (!) hayvanlara yakın insanları sömürmesinin ve öldürmesinin herhangi bir mahsuru yoktur, üstelik bu bir gerekliliktir! Tüm semavi dinlerin insan ile ilgili yaklaşımına taban tabana zıt olan bu çarpık anlayış, emperyalizme ve sömürgeciliğe destek vermiş ve insanlık âlemini perişan etmiştir. Bundan dolayı yaratılış hakikatine karşı çıkmak, emperyalizm ve sömürgeciliğe hizmet etmektir. Ne hazindir ki insan fıtratına zıt olan materyalist çarpık fikirler, bilim ambalajı içinde takdim edilmiştir. Zehir, altın tas içinde sunulmuştur. İşin en garip olanı ise sömürülen ülkelerdeki bazı insanların materyalist felsefeye gönüllü sahip çıkması ve desteklemeleridir. Celladına âşık olmalarıdır. Sömürülerek ölmeyi gönüllü kabul etmeleridir.

Bilim dili ile yaratılışı ve yaratıcıyı anlatmak zorundayız
Bilim, yaratılışı ve yaratıcıyı anlamanın en kolay ve en doğru yoludur. Bilim, yaratıcının eserleri olan varlık aleminden çıkardığımız kanun ve kurallar bütünüdür. O halde eserden eser sahibini tanımak kadar doğal ve gerçekçi bir yol olamaz. Bence İslam alemi bunu yapamadığı için bilim ve teknolojide geri kaldı. Yaratıcı, bilim dili ile anlatılamadığı için ihtilaflar oldu. Zamanla farklı dini yorumlar ve anlayışlar ortaya çıktı. Biyoloji, kimya ve fizik gibi fen dersleri ateizmi esas alan materyalist felsefenin indirgemeci bakışı ile taktim edildi. Sadece eser incelendi, usta gizlendi. Gençler, yaratıcıyı anlamanın en kolay ve en doğru metodundan mahrum bırakıldı. Din ve bilim çatışır gibi gösterildi. Bundan dolayı bir kısım insanımız bilime, bir kısım insanımız da dine mesafe koydu. Bu iki gurup devamlı çatıştırıldı, istikrarsızlığın temel malzemesi yapıldı. Sömürgecilerin ve emperyalistlerin ekmeğine yağ sürüldü.

Peki, şimdi ne yapmalı?
Zararın neresinden dönülürse kardır. Ülkemizdeki ve İslam alemindeki farklı dini yorum ve ihtilafları önlemenin tek yolu; bilim dili ile yaratıcıyı anlatmaktır. Bundan dolayı ülkemizin derdi ile dertlenen, aziz milletimizin yükselmesi için çalışan biz bilim insanları, yaratılış ve yaratıcıyı bilimlerin dili ile anlatmak zorundayız. Çok hazin ve çok garip bir durum var. Bir kısım çevreler hem Müslümana gerici diyor hem de bilim dili ile yaratıcının anlatılmasına karşı çıkıyor. Asıl gerici olan, ilmi verileri indirgemeci yorumlayan ve yanlı bakan bunlardır. Hamdolsun bilim dili ile yaratıcıyı ve yaratılışı anlamaya ve anlatmaya çalışıyoruz. Şimdiye kadar birçok üniversitemizde ‘Bilimler Işığında Yaratılış Kongreleri’ yaptık.  Yüzlerce bildiri onlarca kitap çıkardık. İnsan olarak en asli görevimiz olan yaratılışı ve yaratıcıyı anlamayı, bilimin verilerini kullanarak devam edeceğiz. Bu muhteşem sistemin sahibini merak ediyoruz. Eserlerini inceleyerek ve bilimin verilerini kullanarak merakımızı gidermeye çalışıyoruz. Hem öğrenmeye hem de bildiklerimizi paylaşmaya gayret ediyoruz. Merak edenlere adresimiz belli, kapımız açıktır.

Son olarak soruyoruz: Bir kitap varsa yazarı olmaz mı? Bir sanat varsa sanatçısı olmaz mı? Bir yapı varsa ustası olmaz mı? Bir kitabın yazarı, sanatın sanatçısı, yapının ustası olmak zorunda ise, fizik, kimya, biyoloji, matematik bilimlerinin her yönüyle muhteşem bir ölçü ve düzen içinde olduğunu kanıtladığı şu koca kâinat nasıl Yaratıcı’sız olur?
Adnan Kalkan
[email protected]
Twitter: @adnankalkan01
YouTube: Adnan Kalkan
instagram: adnankalkan01

Facebook: adnankalkan01