İşte, ”Abdullah bin Atik kimdir? Abdullah bin Atik nerede doğmuştur? Abdullah bin Atik ne zaman doğmuştur? Abdullah bin Atik nasıl Müslüman olmuştur? Abdullah bin Atik nasıl hicret etmiştir? Abdullah bin Atik nasıl evlenmiştir? Abdullah bin Atik’in cesareti, Abdullah bin Atik’in hayatı, Abdullah bin Atik’in vefatı…” sorularının cevapları…

İslâm nurunun yayılması Mekke müşrikleri yanında Yahudileri de endişelendiriyordu. Bilhassa Benî Nadîr Yahudileri bir türlü Resulullahın peygamberliğini hazmedemiyorlardı. Resulullaha karşı kin, haset ve adavet besliyorlardı. İzlerindeki âlimleri Resulullaha göndererek zor durumda bırakmak istiyorlardı. Fakat Kur'ân onları susturuyordu. İşte, Beni Nadir Yahudilerinin en azılısı ve Resulullaha karşı en çok düşmanlık besleyen Sellâm bin Ebî Hukeyk, Resulullahı sık sık rahatsız ettiği gibi, Müslümanları da dâimâ tehdit eder, etrafındakileri Resulullah Efendimizin aleyhine kışkırtarak onu öldürme teşebbüsünde bulundu.

Resulullahın Ashabı onun bu zulüm ve tehditlerine artık tahammül edemiyordu. Bir gün kendi aralarında konuşuyorlardı. Resulullahın düşmanlarını sayıyorlardı. En büyük düşmanları arasında şüphesiz Sellam bin Ebî Hukeyk de vardı. Düşmanların en azılısı idi. Bunun öldürülmesi şarttı. Çünkü o Resulullahı öldürmek için uğraşıyordu. Bu hususta geldiler, Resulullahtan izin istediler. Resulullah da onlara izin verdi. İşte bu azılı düşmanın katli Abdullah bin Atik'e nasip oldu. Sahabelerin kahramanlarından olan Abdullah bin Atik, Hazreç Kabilesine mensuptu.

Bir gün yanına dört Sahabi daha alarak Yahudilerin kale şehri olan Hayber'e gitti. Bu peygamber düşmanını öldüreceklerdi. Beş kişiydiler: Abdullah bin Enis, Ebû Katade, Esved bin Huzaſ, Mes'ud bin Sinan ve Hz. Abdullah'ın kendisi. Komutanlığı Abdullah bin Atik yapıyordu. Gece vakti Hayber'e girdiler. Sellam bin Ebî Hukeyk'in bulunduğu bölgedeki bütün evleri dışardan kilitlediler. Sellâm'ın bulunduğu ev yüksek bir yerde idi. Ancak merdiven ile çıkılıyordu. Yukarı çıktılar ve kapıyı çaldılar. İçeri girdiler. Sellâm ile kavgaya tutuştular. Sellâm'ı öldürdüler.

Sellâm'ı o halde bırakıp çıkarken Abdullah bin Atik gözleri iyi görmediğiden merdivenden düştü. Ayağı şiddetli bir şekilde burkuldu. Arkadaşları onu omuzlarına alıp, şehrin dışında bir yere götürüp sakladılar. Fakat Sellâm'ın gerçekten ölüp ölmediğinden emin değillerdi. Yaralı da kalmış olabilirdi. İçlerinden birisi geri döndü. Hadise üzerine toplanan kalabalık arasına girdi. Sellâm'ın hanımının "Öldü" dediğini duydu. Sevinçle geri döndü ve arkadaşlarını müjdeledi .

Abdullah bin Atik Resulullaha geldiğinde Peygamberimiz onu taltif etti. Sonra da mübârek elini yaralı ayağına sürdü. Hz. Abdullah'ın ayağı sanki hiç burkulmamış gibi iyileşti.

Hicretin 9. senesinde Peygamber Efendimizin (a.s.m) Tayy Kabilesinin putlarını kırıp parçalamak için Hz. Ali kumandasında gönderdiği 150 kişilik kuvvet içerisinde Hz. Abdullah da vardı. Peygamberimiz, onu birliğin silah ve teçhizatını temin etmekle vazifelendirilmişti.

Onun Yemâme Savaşında gösterdiği kahramanlık da dillere destandır. Bu savaş Hz. Ebû Bekir zamanında cereyan etmişti. Yalancı Peygamber Müseyleme, Müslümanları rahatsız ediyordu. Hz. Halid bin Velid başkanlığında bir ordu üzerine gitti. Çünkü hem irtidat hareketini teşvik ediyordu, hem de Müslümanları rahatsız ediyordu. Artık Müslümanları onlardan kurtarmak bir zaruret haline gelmişti. Halid bin Velid ile Müseylimetü'l-Kezzâb kuvvetleri arasında şiddetli çarpışmalar oldu. Hz. Abdullah Da bu savaşta büyük kahramanlıklar gösterdi. Ağır şekilde yaralandığı, vücudundan kanlar fışkırdığı halde kılıcını elinden bırakmadı. Sonunda şehitler kervanına o da katıldı. Böylece ömrünü İslâmın hizmetinde sarfeden bu büyük Sahabî, Hicretin 12. senesinde en çok arzu ettiği şehitlik mertebesine nail olarak ebediyet alemine göçtü.