İstanbul'da doğdu, 13 Haziran 1 965'te aynı kentte öldü. Düyun-u Müteferrika Kalemi Müdürü Hafız Mehmed Şemseddin Bey'in oğludur. Küçük yaşta babasını kaybetti, II.Abdülhamid'in mabeyncilerinden eniştesi Faik Bey'in evinde büyüdü.

Robert Kolej'de okudu, Galatasaray Sultanisi'ni bitirdi. On iki yaşında Tamburî Cemil'den tambur dersi almaya başladı. Bu dersler aralıklarla Cemil Bey'in ölümüne değin sürdü. 1909'da ailesiyle Mısır'a gitti, 1913'te teyzesinin kızı Fahire Hanım'la evlendi. Ertesi yıl kimya öğrenimi görmek amacıyla gittiği İsviçre'de dört yıl kaldıysa da öğrenimini tamamlayamadan yurda döndü.

Bundan sonra kendini bütünüyle müziğe verdi. 1917'de sınavla Darü’l-Elhan'a tambur öğretmeni olarak girdi. Besteci Levon Hancıyan'dan ( 1 857- 1 945) ders aldı, Hamparsum notası öğrendi. 1919' da gene sınavla Muzika-yı Hümâyûn'un Türk Musikisi Bölümü'ne girerek yüzbaşı rütbesiyle öğretmenliğe atandı. Cumhuriyet'ten sonra Muzika-yı Hümâyûn' un Riyaset-i Cumhur Musiki Heyeti'ne dönüştürülmesi üzerine, 1924'te Ankara'da Riyaset-i Cumhur İncesaz Fasıl Heyeti şefi oldu. 1927'de sağlığının bozulması yüzünden, binbaşı rütbesiyle görevinden ayrılıp serbest çalışmaya başladı. Gramofon plakları doldurdu, yeni açılan İstanbul Radyosu'nun yayınlarına katıldı. 1 938'de Ankara Radyosu Türk Musikisi Yayınları Başkanı oldu, 1 948'de sekiz ay süreyle Şam Konservatuvarı'nda uzman olarak çalıştı. Dönüşünde İstanbul Radyosu ile Belediye Konservatuvarı İcra Heyeti'ne girdi. 1 950'de, klasik yapıtların notalarını yayımlamakla görevli olan Konservatuvar Tasnif Heyeti'ne başkan seçildi, bu görevini ölümüne değin sürdürdü. Besteci Faize Ergin'in (1894-1956) kız kardeşi olan Refik Fersan'ın eşi, kemençeci Fahire Fersan da (1900) icrada gösterdiği duyarlıkla tanınmış bir sanatçıdır. Plaklar doldurmuş, İstanbul Belediye Konservatuvarı İcra Heyeti'nde ve radyolarda çalmıştır.

20.yy'da yetişen az sayıda besteciden biri olan Refik Fersan, çok çeşitli formlarda yapıtlar vermiştir. Sözlü yapıtları, fantezi türündeki şarkılardan, büyük formların en çok ustalık isteyeni " kar-ı nâtık"a kadar uzanan bir form çeşitliliği gösterir. Güftenin ele alınışındaki titizlik, bu yapıtlarının önemli bir niteliğidir. Bunlarda, gerek aruz vezniyle gerekse hece vezniyle yazılmış olsun, güfteye uymayan seslere, zorlamalara rastlanmaz. Fersan, aruz kalıplarının Türk müziğindeki usullere uygulanması üzerinde kuramsal çalışmalar da yapmış, ancak bu konudaki kitabını bitirememiştir. Bu çalışmalarına bağlı olarak unutulmuş "selmek" makamını canlandırmak amacıyla bu makamda bir Mevlevi ayini ile bir fasıl bestelemiş, ayrıca "sultanîbuselik" adında yeni bir makam düzenlemiştir. Refik Fersan asıl bestecilik gücünü saz musikisinde onaya koymuştur.

Saz eserlerinde kendisinden önce gelişen yenilikçi anlayışın izinde yürümüş ancak, öteki bestecilerinkinden oldukça farklı kişisel bir üslup geliştirmiştir. Sağlam, dengeli bir kuruluş, ezgi buluşundaki özgünlük, yaratıcılık, uzun müzik cümleleri, yapıtlarının temel özelliğidir. Makamları kendi döneminin zevki içinde işlemiş, geleneği, ulusal zevki daha iyi yansıtacak biçimde değerlendirmiştir. Aynı zamanda usta bir tambur ve lavta sanatçısı olan Fersan, öğretmeni Cemil Bey'in tambur tavrına getirdiği kıvraklığı daha da artırmaya çalışmıştır. Saz eserlerinde olduğu gibi seslendirdiği taksimlerinde de kişisel üslubu açıkça hissedilir. Fersan 400 eser bestelemişse de bugün ancak 1 50 kadarı bilinmektedir.

  • Yapıtlar (başlıca):

Peşrevler, saz semaileri, taksimler (taş plak), iki sirto, bir medhal; rast, selmek Mevlevi ayinleri; iki ilahi; rast kar-ı nâtık, rast beste, ağır ve yürük semailer; bir marş; şarkılar, fanteziler ("Rüzgâr uyumuş, ay dalıyor, her taraf ıssız", "Düştü enginlere bir İnce hüzün'', "Bekliyorum günlerdir, gelmiyorsun sen a güzel", "Canlandı hayalimde o şuh, sazı elinde", "Bir neş'e yarat hasta gönül, sen de biraz gül", "Ver saki tazelendi derdim bu gece", "Kirpiğine sürme çek kına yak parmağına", "Dün yine günümüz geçti beraber", " Kadıköylü")