İkinci Dünya Savaşı yıllarında neredeyse tüm Türk coğrafyası Sovyetler tarafından işgal edilmişti. Komünist rejim kendisine karşı tehlike olarak gördüğü her şeyi yok ediyordu. Özellikle Türklerin yaşadığı ülkelerde taş üstünde taş bırakmayan ve insanları sürgün eden komünist rejim Azerbaycan’daki Türkleri de hedef almıştı. Sovyet rejiminin katliamlarından kaçarak kendilerine “anayurt” olarak gördükleri Türkiye’ye sığınmak isteyen 146 Azerbaycanlı aydın üzücü bir şekilde tarihe geçti.

İSMET İNÖNÜ'NÜN TALİMATI: ÜLKELERİNE İADE EDİN

Azerbaycan’daki Sovyet komünist birliklerinden kaçmayı başaran Azeri Türkü aydınlar, Iğdır’daki sınır kapısına yakın bölgedeki Aras Nehri üzerinde bulunan Boraltan Köprüsü’nü geçerek Türkiye sınır karakoluna sığındı. O dönem Türkiye’de tek adam olan 'Milli Şef' İsmet İnönü, 146 Azerbaycanlı’nın Türkiye’ye sığınmasının ardından SSCB'ye iade edilmesini istedi. Türkiye’ye sığınan Azerbaycan Türkleri, komünist rejime iade edileceklerini düşünmüyordu. Azerbaycanlı sığınmacılar Türkiye’ye sığınarak kurtulduklarını düşünüyorlardı. Karakoldaki askerler Ankara’dan gelen cevabın ardından ne yapacaklarını şaşırıyor. Bu korkunç cevap, herkeste bir korku ve şaşkınlık uyandırıyor ve Ankara’nın cevabı tekrar isteniyor. Fakat sonuç aynı “Ülkelerine iade edin!” oluyor. Bu olay hakkında İnönü'nün 'Türkiye dışında Türk yoktur' ifadesini de kullandığı söylenmektedir.

KOMÜNİSTLER TÜRK ASKERLERİNİN GÖZÜNÜN ÖNÜNDE AZERİ TÜRKLERİNİ KURŞUNA DİZDİ

Azerbaycanlılar, bu cevap karşısında “Lütfen bizi o azılı düşmanlara teslim etmeyin, bizi siz öldürün. Kendi vatanımızda, kendi bayrağımızın altında ölmüş oluruz” deseler de, karakol komutanı kahrolarak 146 sığınmacıyı yeniden komünist Sovyetler'e teslim etmek zorunda kalıyor. Ruslara zorlukla teslim olan 146 Türk evladı, hemen elleri ayakları bağlanarak oracıkta, Türk askerlerinin gözleri önünde kurşuna dizilerek öldürülüyor!

Komünist rejimden kaçan Türkler kurşuna dizilmeden önce söyledikleri ağıt:

Boraltan bir köprü, aşar geçer Aras’ı,
Yuğsan Aras suyuyla, çıkmaz yüzün karası.

Karası, karası, merhamet fukarası,
Karası, karası, merhamet fukarası,

Düşman bekler karşıda, önüne kattı beni,
Can alınan çarşıda, kardeşim sattı beni.

Dönüp seslendim geri, merhametsiz birine,
Beni siz vursaydınız, şu gavurun yerine.

Azerbaycan’ın büyük milli şairi Almas Yıldırım, bu olayı “Dönek Kardeş” adlı şiirinde de dile getirmiştir:

Türk denince özü, sözü mert olur,
Dost deyince ayrılmaz bir fert olur,
Kardeş deyip dara düşsem, sığınsam,
Şimden geru bu bana bir dert olur.
Ben ne diyem bu vefasız dağlara,
Öz kardaşı dönek olan ağlara!

Türk; o Altayların dünkü eri mi?
Yolunda can koydum, verdim serimi,
Düştüğü ağlardan kurtulsun diye,
Serdim ayağına doğma yerimi…
Kardaş armağanı, dökülen kanlar,
Bana mükâfat mı giden kurbanlar?

Ben diyorum, Kayıhan’dır soyumuz,
Bir kaynaktan varlığımız, boyumuz,
Dilim dili, yolum yolu, emel bir,
Bir bayrakta, yıldız’ımız, ay’ımız.
Azerî, Türk, Türkmen; var mı ayrılık,
Nerden doğdu bu imansız gayrılık?

Alnımın yazısı, karadır kara,
Karadan bir mendil yolladım yara,
Yol uzun, el uzak, yetişmez eller,
Türklüğün kanayan kalbini sara.
Felek kıymış beslenen bu dileğe,
Lânet Türk’ü hançerleyen bileğe.

Bir suç mu düşmana göğüs gerdiğim?
Günah mı Türklüğe gönül verdiğim?
Rusların açtığı yaradan derin,
Anayurtta öz kardaştan gördüğüm.
Seslenseydim, ses çıkardı her taştan,
Ne beklersin sağırlaşan bir baştan.
Kaçtır, eli kanlı çıktı oyundan,

Ne bilem, kahpelik varmış soyunda,
Girdiğim öz yurttan döndürülürken,
Kanımın aktığı sınır boyunda
Açan lâlelerden bir çelenk örsem,
Türklük dünyasına armağan versem.

SOVETLER BİRLİĞİ ORDUSUNA ZORLA ALINAN AZERİ ASKERLER OLDUĞU DA SÖYLENİYOR

Bazı kaynaklara göre, Türkiye'ye sığınan 195 Azeri kökenli Sovyetler askerinin iadesi sonucu komünist rejim tarafından gerçekleştirilen katliam olarak belirtilmektedir. Bazı tarihçilere göre iade edilen Azeri Türklerinin sayısının 407 olduğu belirtilmektedir. 

İNÖNÜ VAKFI: SOVYETLERLE GERGİNLEŞEMEZDİK

Boraltan Köprüsü Katliamı'yla ilgili İnönü Vakfı da açıklamalarda bulunmuş, iadenin doğru olduğunu vurgulamaya çalışan ifadeler kullanmıştı.

İşte İnönü Vakfı'nın katliamla ilgili açıklamaları: ''İkinci Dünya Savaşı'nın sonlarına doğru Alman ordusu, Sovyet topraklarını terk ederken; savaş sırasında aslında Sovyet vatandaşı olan, fakat bir şekilde Alman ordusu saflarına geçerek onların yanında savaşan pek çok kişinin âkıbeti güçleşti. Bu kişiler, vatana ihanet suçlaması ile karşılaştılar ve yakalandıklarında da idam edildiler. Bazıları Türkiye’ye kaçabildi. Fakat savaşın galibi olarak Sovyetler Birliği, Türkiye’den bu kişileri geri istedi. İddiası, bu kişilerin savaş suçlusu ve vatana ihanetten mahkûm olan kişiler olduğu yolundaydı. Bu iddianın gerçek olup olmadığı belirsizdir; fakat o sırada ABD ile İngiltere ve Fransa’yı da yanında bulan Moskova’nın bu talebi; o sırada Birleşmiş Milletler olarak adlandırılan ve Almanya ile Japonya’ya savaş ilan eden bütün ülkelerin gündemini oluşturmaktaydı. Türkiye de, 1945 yılında savaş ilân etmişti zaten. Dolayısıya o da Birleşmiş Milletler üyesi olmuştu. Sovyetler Birliği’nin bu talebi Türkiye tarafından yerine getirildi. Aksi halde, o sırada neredeyse aralarında savaş olasılığı bulunan bu iki ülkenin ilişkilerini daha gerginleştirecek bir gelişme söz konusuydu. Moskova, talebin yerine getirilmemesini, Türkiye’nin Almanya’ya ve Alman ordusuna karşı yeni bir yardımı olarak değerlendiriyordu. Müttefiklerin ağır baskısı söz konusuydu. Bu düşünceler ışığında Türkiye, kendisine sığınan ve suçlu olarak ilân edilen kişileri Sovyetler Birliği’ne iade etti.''