habervakti.com yazarlarından davranış bilimleri uzmanı Yiğit, güvensiz olmaya olan talebi, "Çoğu insan tuzak ve blöf ile dolu dünyada, söze sadakati gerekli gibi görmediğinde ve sadakatsizliği normal (olması gereken) gördüğünden güvenilir olmaktan çıkar." ifadleriyle anlattı.
Güven kaybının müsebbibinin en büyük zararların muhatabı olacağına dikkat çeken Yiğit, "Güvensizlik sarsılmaya başlayınca hayat çekilmez bir yalnızlığa bürünür. Kendi etti kendi buldu mantığıyla terk eder. Güven kaybına sebep olandır asıl yalnızlaşan ama bunu fark etmez çoğu zaman. Gerçek kaybı yaşayıp yalnızlığın acı tadını hissedene kadar..." dedi.
İşte Yiğit'in söz konusu yazısının tamamı:
Güven kaybı kayıpların en kötüsüdür. Büyük travmaların başlangıç noktasıdır. Arkadaşlıklarda olsun ilişkilerde olsun güven kaybı halinde samimiyet zedelenir, hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Bundan dolayıdır ki bir insan için güven kaybı sevdiği bir insanı kaybetmesi gibidir. Güven duydukça gereksiz sorgulamaz samimi olur ve hep birlikte yürümek ister. Güven duygusu sarsılmaya başlayınca, yıkılır bu samimiyet fazlası olmaz, olamaz istese de. Kendisine bir adım daha yaklaşmak isteyenlerin karşısına, kendi ördüğü duvarları çıkarır.
Güvensizlik sarsılmaya başlayınca hayat çekilmez bir yalnızlığa bürünür. Kendi etti kendi buldu mantığıyla terk eder. Güven kaybına sebep olandır asıl yalnızlaşan ama bunu fark etmez çoğu zaman. Gerçek kaybı yaşayıp yalnızlığın acı tadını hissedene kadar...
Çoğu insan tuzak ve blöf ile dolu dünyada, söze sadakati gerekli gibi görmediğinde ve sadakatsizliği normal (olması gereken) gördüğünden güvenilir olmaktan çıkar. Samimiyeti yitiren bir insan veya grup-topluluk(siyasî parti, dernek, vakıf) güvenilir olmadığını her hali ile belli eder. Soru sorduğunuzda, eleştiri yaptığınızda gülümsemesi, mimikleri ile ağzından çıkan ifadenin çok da bel bağlanılası hal olmadığı hissedilir. Gündelik politikalar üzerinde bir düşünce biçimi geliştirdikleri için ve hayatı çelişkili ve dolambaçlı olarak gördüklerinde insan ilişkilerine de gerektiği yerde centilmenliği bir kenara bırakan sporcu gibi bakarlar. Bu grubu "kamuflaj" olarak adlandıralım. Güven onlar için süslü iki cümle ile inşa edilebilir gibi görülür.
Diğer bir grup(benim en tehlikeli bulduğum) kendi motivasyonlarını her şeyden üstün gördükleri için ve kendilerini vazgeçilmez gibi gördükleri için karşısındakini asla anlamazlar. Ne söylediğinizi ve neler kaybedeceklerini irdeleyemediklerinden kendi kararlarının nedenlerini sorgulayamaz ve anlayamazlar. Bozulduğunuz bir durumda kendilerine serzenişte bulunursunuz. Serzenişin haklı yönünü göremezler. Sergilenen davranış aşırı "fevrilik" gösteriyor diye yorumlarlar... Haklı olduğunuzu kabul etmemek için bin dereden su getirirler. Fakat kendileri ne kaybettiklerinin değildirler. Bu gruptakiler kendilerine karşı yeterince ( en azından sizin kendinize olduğunuz kadar) dürüst değillerdir. Egoya esir olduklarından dolayı dürüst insanı ister-istemez hayal kırıklığına uğratırlar. Güzel ve süslü cümleler kullanmaları maalesef hakikaten "net" oldukları anlamına gelmez. Hakikat şudur ki yaşanılanı anlayamayan canlı, anlayamadığı şekli ile ifade edecektir. Durum böyle olunca daha önceleri değer kattığınız bu kişilere veya gruplara karşı, güvenip güvenemeyeceğinizi tekrardan sorgulamaya başlarsınız.
Güvensiz kişi ya da gruplar anlaşmalı evliliklere benzer. Onlar için günlük politik yaklaşımlar önemlidir. Bu kişi ya da gruplar çıkarcı tipler ile çok iyi anlaşırlar. Çıkar endeksli ilişki geliştiren insanlar veya gruplar mutualist ve iletişime oldukça açıktır. Karşılıklı yarar sağlama olasılığınız yüksektir.
İhale tüccarı birinin sözü bu durumu çok iyi açıklıyor:
"Açıkçası en başarılı projelerimi kamuflaj karakterli güruhla gerçekleştirdim. işimiz bittikten sonra evlere dağıldık ve birbirimizi bir daha hiç aramadık; win-win, kimse üzgün değil."
SONUÇ:
Güvensizlik hissi veren ne mi kaybeder?
Tüm uyarılara ve yalvarmalara rağmen olmuyorsa yolunuza gitmeniz gerekir.
Dramatize etmeyip, kimseyi üzmemek gerek. Başta kendinizi.