5gvirusnews Platformu sözcülerinden, gazeteci-yazar Abdurrahman Dilipak'la son günlerde alevlenen 'zorunlu aşı' tartışmalarını konuştuk. İşte o çarpıcı röportajın tamamı:

Habervakti: Geçen gün bir paylaşımınızda zorunlu aşı konusunun MEB’de bir kırılmaya sebeb olabileceğinizi yazdınız. Ne demek istediniz, açıklar mısınız?

Dilipak: Yeni bakan için zor bir sınav. İnşallah bu konuda daha ilk günden halkla inatlaşma olmaz. Milli Eğitim  deyince sadece okullardan, çocuklardan söz etmiyorsunuz. Anne baba, kardeşler, öğretmenler, öğrenciler çok büyük bir camia. Eğitim kurumunda yaşanacak bir tartışma doğrudan aileye yansır. Anne-Baba, kardeşler ve öğretmenler, okul yöneticileri bu tartışmanın tarafı olurlar. Bu tartışma her tarafa sirayet eder. Bu stres ortamında eğitim de olmaz. İnşallah böyle bir tartışmaya zemin oluşturacak BİR DAYATMA, MOBİNG uygulanmaz.

Habervakti: Ne gibi bir tartışmadan söz ediyorsunuz?

Dilipak: Öğretmenler, öğrenciler kendi arasında tartışacaklar. Öğretmenler okul yönetimi ile, okul yönetimi velilerle tartışacak. Bu tartışmada herkes birbiri ile, herkes devletle mahkemelik olur.

Habervakti: Aşı olmak istemeyenlerin, idareye karşı hukuki dayanakları var mı?

Dilipak: Olmaz olur mu? Tabi, ben bir derleme yaptım, bu konuda itirazı yasal delilleri neler diye. İr zamanlar benim de avukatım olan Hacı Ali Özhan’ın mesajlarından yararlandım büyük ölçüde.

Önce şunu not edelim: Kişilik bilgilerimin gizliliği çerçevesinde, sağlığımla ilgili durum ve tercihlerim hakkında benden ve çocuklarım hakkında bilgi isteyemezsiniz. Buna hakkınız yok, bu insan haklarına ve hasta haklarına aykırıdır. 

Bu arada Cumhurbaşkanı iradesi, zorlama olmayacağı, tercihe dayalı olacağı yönündedir. Aksi halde mobing yapıldığı anlamına gelecektir ve bu suçtur. Cumhurbaşkanı  Erdoğan, Küresel Sağlık Zirvesi’ne gönderdiği 21.05.2021 tarihli video mesajında "aşılanmış ve aşılanmamış olanlar arasında yeni duvarlar örülmesine ve yeni tür bir ayrımcılığa yol açılmamalıdır." demiştir.

Ayrıca Sağlık bakanı ise aralık 2020 tarihinde "Türkiye bu kadar zavallı mı? Sonuçlarını bilmediğimiz aşıyı 83 milyona yapacağımızı mı düşünüyorsunuz? Türkiye bu kadar mı sorumsuz davranacak? (TİTCK) ve Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü laboratuvarı var. Hangi aşı olursa olsun, laboratuvarlarımızda incelemelerimizi yapmadıkça (aşılara) ne ruhsat veririz, ne vatandaşımıza kullandırırız. Kim olursa olsun, BioNTech dahil." denmişti.

ZORUNLU AŞI ANAYASA ULUSLARARASI SÖZLEŞME VE YASALARA GÖRE SUÇ OLUŞTURUR

Şimdi gelelim yasal mevzuata:  

1-TABABET VE ŞUABATI SAN´ATLARININ TARZI İCRASINA DAİR KANUN Madde: 70 : “Tabipler... yapacakları her nevi ameliye için hastanın ... evvelemirde muvafakatını alırlar….” hükmününe göre PCR testide bir işlem olduğuna göre kişinin rızası olmadan yapılamaz. 
2-Hasta Hakları Yön. Madde:5/d- Tıbbi zorunluluklar ve kanunlarda yazılı haller dışında, rızası olmaksızın kişinin vücut bütünlüğüne ve diğer kişilik haklarına dokunulamaz. Madde:4/h) Rıza: Kişinin tıbbi müdahaleyi serbest iradesiyle ve bilgilendirilmiş olarak kabul etmesini kapsamaz.
3-Hasta Hak. Yön. Madde: 32- ... kendi rızası bulunmaksızın, tecrübe, araştırma veya eğitim amaçlı hiçbir tıbbi müdahale konusu yapılamaz. ... toplum menfaati, ... rıza gösteren gönüllünün hayatından ve vücut bütünlüğünün korunmasından üstün tutulamaz. 
4-Hasta Hakları Yönetmeliği Madde:25- Kanunen zorunlu olan haller dışında ve doğabilecek olumsuz sonuçların sorumluluğu hastaya ait olmak üzere; hasta kendisine uygulanması planlanan veya uygulanmakta olan tedaviyi reddetmek veya durdurulmasını istemek hakkına sahiptir. 
5-Hasta Hakları Yönetmeliği Madde 22- "Kanunda gösterilen istisnalar hariç olmak üzere, kimse, rızası olmaksızın ve verdiği rızaya uygun olmayan bir şekilde tıbbi ameliyeye tabi tutulamaz " hükmüne göre PCR testine dolaylı zorlama rıza koşulunu ihlaldir 
Hasta hakları yönetmeliği "Tababetin ilkelerine ve tababet ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı veya aldatıcı mahiyette teşhis ve tedavi yapılamaz." PCR testi yanlış sonuç vermesi bir yana hastalık tespiti yapamaz. 
6-bir suça ilişkin delil elde etmek için şüphelinin beden muayenesi veya örnek alınması savcının talebi ile mahkemece karara bağlanır. (CMK m. 75, 76) hasta olup olmadığını ıspatla denilerek PCR testi istenemez. ancak kişinin isteği ile yapılabilir. 
7-Çocukların okula gitmesi için aşılı olması veya anne babasının aşılı olması şartı getirilemez. Aksi halde TCK Madde: 112 hükmü hukuka aykırı bir davranışla eğitim faaliyetine engel olunmasını suç olarak düzenlemiştir. 
8-Zorla PCR testi yapılması eziyet niteliğinde olup TCK Madde: 96 uyarınca eziyet çekilmesine yol açacak davranışları gerçekleştiren kişinin hareketi suç olarak düzenlenmiştir. Buna dolaylı olarak zorlayan kişinin eylemi de suça iştirak sayılır. 
9-Aşı Faz3 deney aşamasında olduğu için TCK Madde: 90/3 fıkrası çocuklar üzerinde deney yapma koşullarını yazmış ve anne babanın rızasını aramıştır. Rızayı baskılayan dolaylı olarak zorlayan fiiller suç olur. Çocuklar hakkındaki karar anne ve babaya aittir. Anne-Baba, çocuğu hakkında karar verme yetkisine sahiptir.
10-PCR testide vücut bütünlüğüne müdahale olup ancak kişinin rızasıyla yapılabilir, dolaylıda olsa zorlayarak yapılması Anayasa Madde:17 hükmüne aykırıdır .

O zaman, Çocuklarda hastalanma ve ölüm oranı çok düşükse ki öyle, o zaman aşılamanın anlamı nedir?  Tüm teorileri bir kenara bırakın sadece 10 dakika Biontech’in web sayfasına göz atın. Orada şunu göreceksiniz: 

10.1- Aşı değil Deneysel Gen Terapisi 
10.2- Henüz yasal ve ruhsatlı değil, 
10.3- Faz-3 çalışmasının devam ediyor, 
10.4- Ceo’su “faz 2-3 denemesi için mRNA AŞISI ADAYINI seçtikleri” söylüyor!
11-Türk Ceza Kanunu Kamu hizmetlerinden yararlanma hakkının engellenmesi başlıklı suç; TCK Madde 113- (1) Cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla; 

a) Bir kamu faaliyetinin yürütülmesine,
b) Kamu kurumlarında veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarında verilen ya da kamu makamlarının verdiği izne dayalı olarak sunulan hizmetlerden yararlanılmasına, engel olunması hâlinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

12-Yasalarımızda MOBİNG suçtur. Mobing/Bezdirme genel olarak şu şekilde tanımlanır: Mobbing, çalışan bireyi pasifleştirmek, yıpratmak ve yıldırmak gibi amaçlar için huzursuz etme, aşağılama, dışlama, önemsememe gibi bilerek ve belirli bir şekilde yapılan baskıcı yönetim ve psikolojik şiddet olarak tanımlanabilir.

Bakın bu konuda bir Yargıtay kararı da var. “Yargıtay mobbingin ispatı hususunda Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 2013/693 E, 2013/30811 K ve 27.12.2013 tarihli kararı önem arz etmektedir. Karara göre; mobbingin varlığı için kişilik haklarının ağır şekilde ihlaline gerek olmadığı, kişilik haklarına yönelik haksızlığın yeterli olduğu, ayrıca mobbing iddialarında şüpheden uzak kesin deliller aranmayacağı; davacı işçinin, kendisine işyerinde mobbing uygulandığına dair kuşku uyandıracak olguların ileri sürmesinin yeterli olduğu, işyerinde mobbing gerçekleşmediğini ispat külfetinin davalıya düştüğü; tanık beyanları, sağlık raporları, bilirkişi raporu, kamera kayıtları ve diğer tüm deliller değerlendirildiğinde mobbing iddiasının yeterli delillerle ispat edildiği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir…” denilmiştir.”

Şikayeti olan önce adli yargıya gider. Daha sonra için duruma göre isitinaf ve Yargıtay aşaması var. İdare Mahkemesi ve Danıştay ayrıca gerekebilir. Sonra AYM’yekişisel başvuru konusu olabilir. Tesbit, Hukuk, Ceza mahkemesi için suç duyurusu sözkonusu olabilir. Konuyu TBMM ve Cimere , CB İnsan Hakları Başkanlığına, Ombudsmanlığa taşyabilirsiniz. Daha sonra AİHM ve BM İHK ya da gidilebilir.

Habervakti: Bu konu, yani Aşı konusundaki dayatmalar, ya da “Onam” konusundaki, işi kaybedebilirsin, mecbursun imzalamaya gibi caydırıcı baskı bu durumda Mobing olarak değerlendirilebilir yani.

Dilipak: Evet, “Mobbing’e maruz kalanlar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına, Anayasa Mahkemesi, CİMER, Alo 170, Kamu Görevlileri Etik Kurulu, Kamu Denetçiliği Kurumu, Türkiye İnsan Hakları Kurumu ve İl, İlçe İnsan Hakları Kurulları’na başvuru yapabilirler.”

İş Kanunu çevresinde değerlendirildiğinde, Kanun’un 5. maddesi işverenin eşit davranma borcunu ve buna aykırı yaptırımları düzenlemektedir. Mobbing kapsamında işveren işçiye sürekli ve sistematik şekilde farklı ve olumsuz davranışlarda bulunduğunda işçiye eşit davranma borcunu ihlal etmiş sayılır. Bu durumda mağdur dört aylık ücreti tutarında ayrımcılık tazminatı ve yoksun bırakıldığı haklarını talep etmek üzere dava açabilir. Ayrıca işçi kötü niyet tazminatı da talep edebilir. Bu davalarda zamanaşımı süresi on yıldır.

Kanunun 77. maddesi ise işverenin işçiyi gözetme borcunu düzenlemektedir. İşverenin işçiye mobbing uygulaması veya mobbinge göz yumması işçiyi gözetme borcuna aykırı düşer. Mobbing karşısında işçi maddi ve manevi tazminat isteme hakkına sahiptir. Bu davaların zamanaşımı süresi on yıldır.

“Mobing nedir? Nasıl ispatlanır? Mobbing’e uğrayan çalışanın yasal hakları ne?” başlığı ile Dr. Hakkı Demirci ve Merve İlbay’ın bu konuda (https://www.ey.com/tr_tr/tax/sosyal-guvenlikte-gundem/makaleler/ekonomist-makaleleri/2021-yili/mobbing-nedir) sayfasında ayrıntılı bilgiler vermişler. Mobing konusundaki bilgileri bu sayfadan derledim ve özet olarak aktarıyorum.

İş Kanunu çevresinde değerlendirildiğinde, Kanun’un 5. maddesi işverenin eşit davranma borcunu ve buna aykırı yaptırımları düzenlemektedir. Mobbing kapsamında işveren işçiye sürekli ve sistematik şekilde farklı ve olumsuz davranışlarda bulunduğunda işçiye eşit davranma borcunu ihlal etmiş sayılır. Bu durumda mağdur dört aylık ücreti tutarında ayrımcılık tazminatı ve yoksun bırakıldığı haklarını talep etmek üzere dava açabilir. Ayrıca işçi kötü niyet tazminatı da talep edebilir. Bu davalarda zamanaşımı süresi on yıldır.
Kanunun 77. maddesi ise işverenin işçiyi gözetme borcunu düzenlemektedir.

İş Kanununun 83. Maddesi ise işçiye sağlığını bozacak bir durumla karşılaştığında gerekli tedbirler alınıncaya kadar çalışmama hakkı vermiştir. (…) Mobbing belli durumlarda İş Kanununun 24/II hükmüne göre ihbar süresini beklemeden iş akdini haklı sebeple derhal feshedebilir. 

Medeni Kanun “Dürüst Davranma” başlıklı 2’inci maddesindeki “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır” şeklindeki temel ilkeden başlayarak; kişiliği vazgeçme ve aşırı sınırlamaya karşı koruyan 23’üncü madde, saldırılara karşı koruyan 24’üncü madde ve bu konuda açılacak davaları düzenleyen “Davalar” başlıklı 25’inci madde kapsamında kişilik haklarına saldırı olarak ele alınabilmektedir.

Yeni Borçlar Kanunun 417. Maddesi “İşçinin Kişiliğinin Korunması” başlığı ile “İşveren, hizmet ilişkisinde işçinin kişiliğini korumak ve saygı göstermek ve işyerinde dürüstlük ilkelerine uygun bir düzeni sağlamakla, özellikle işçilerin psikolojik tacize uğramamaları için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür. İşveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almakla yükümlüdür.

Türk Ceza Kanunu kapsamında değerlendirildiğinde ise, kanunun amaçları arasında yer alan “kişi hak ve özgürlüklerinin korunması” kapsamında, psikolojik tacize konu eylemlerin işleniş biçimleri ve sonuçlarına göre her biri ayrı ayrı değerlendirilmek üzere, CK 84. Md. İntihara Yönlendirme Suçu,TCK 86–87 Md. Kasten Yaralama Suçu,TCK 96. Md. Eziyet Suçu ,TCK 105. Md. Cinsel Taciz Suçu,TCK 106. Md. Tehdit Suçu,TCK 107. Md. Şantaj Suçu,TCK 108. Md. Cebir Kullanma SuçuTCK 117. Md. İş ve çalışma hürriyetinin ihlali Suçu,TCK 122. Md. Ayırımcılık Suçu,TCK 125. Md. Hakaret Suçu,TCK 123. Md. Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma Suçu,TCK 124. Md. Haberleşmenin Engellenmesi Suçu,TCK 132. Md. Haberleşmenin Gizliliğini ihlali Suçu,TCK 133. Md. Kişiler Arasındaki Konuşmaların Dinlenmesi ve Kayda Alınması Suçu,TCK 134. Md. Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu,TCK 135. Md. Maddesindeki Kişisel Verilerin Kaydedilmesi Suçu maddeleri mobbing kapsamında değerlendirilebilir. Ek olarak, 19.03.2011/27879 sayılı İş yerlerinde psikolojik tacizin (Mobbing) önlenmesi konusunda genelge yayımlanmıştır.

MOBBINGE MARUZ KALANIN HAKLARI NELERDİR?

Ayrıca, mobbinge uğrayan çalışanın, istifa ederek işten ayrılmak zorunda kalması gibi sebeplerle maddi bir zarara uğraması halinde, çalışan maddi zararını da talep edebilmektedir. Ancak burada belirtilmesi gereken en önemli nokta, mobbing davası ile tazminat talep eden kimse işyerinde psikolojik baskı veya tacize uğradığını ispat etmek ile yükümlü olmasıdır. Bu nedenle olayın ispatlanması için somut deliller bulundurulması davacı açısından oldukça önemlidir. Yargıtay’a göre, mobbingin varlığını göstren olgulaırn mahkemeye sunulması halinde, işyerinde mobbingin gerçekleşmediğini ispat külfeti davalıya düşer.

Mobbing’in adli bir suç olduğu gerçektir. Yine aynı kanunun 109. maddesinde “Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir. Kişi; fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu suçun kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi halinde yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat artırılır.” denmektedir.
Gerek işverene gerekse de diğer bir işçinin mobbingine maruz kalan işçinin talep etmesine rağmen gerekli önlemleri almayan işverene karşı mobbing davalari iş mahkemelerinde görülür.
Sonuç olarak, kasıtlı, sistematik ve sürekli bir şekilde gerçekleştirilen ve çalışanın iş yaşamı dışına itilmesini, yılmasını veya sinmesini amaçlayan mobbing olgusu, Türk Hukuku’nda kavramsal olarak tam bir açıklamaya kavuşturulamamış ve bunun neticesinde de kendi içerisinde çelişkili kararlara hükmedilmiştir. Bu sebeple, mobbing cezası yapılan fiile göre değişkenlik gösterdiğinden ve her olay kendi şartları ile değerlendirileceğinden çalışanın mobbingi ispatlamak adına tüm somut delilleri mahkemeye eksiksiz bir şekilde sunması davanın çalışanın lehine sonuçlanması ihtimalini arttıracaktır.

Habervakti: Bu CoVİD PCR, Aşı, ilaç konusunda doktorlar da, akademisyenler arasında derin bir görüş ayrılığı var. Ne olacak böyle?

Dilipak: Bizim görüşümüz tüm dünyada giderek güç kazanıyor. Onlar Devleti ve uluslararası sistemi arkalarına almışlar, sermaye, siyaset, bürokrasi, meslek odaları, akademi, media arkalarında. Buna rağmen giderek zayıflıyorlar. Geçen gün bir arkadaş şöyle bir Tvit atmıştı “Bazı meslektaşlarım tweetlerin altına "tıbba ihanet ettğimizi" yazıyorlar. Ben doğrusunu söyleyeyim; Tıp yüz yıldır dünya güçlerinin oyuncağı idi, ancak hiç bu kadar alçalmamıştı. Son yıllarda maskara haline getirildi. Asıl ihanet bunu görememek ve bağnazca desteklemektir.” Doktorlara bu süreçte güven giderek azalılıyor. Onlar DSÖ ve FDA’nın dikte ettikleri şeyleri tekrarlamaktan başka bir şey yapmıyorlar. Bakın, basın da bu konuda dürüst davranmıyor. Geçen gün biliyorsunuz BBC binasına baskın oldu. İngiltere'nin başkenti Londra'da koronavirüs konusunda "doğru bilgi vermediği" gerekçesiyle BBC binasına bir grup baskın yaptı. Haberlere göre, BBC binasına girişlerini engellemeye çalışan polis ile öfkeli kalabalık arasında arbede yaşandı. 

Habervakti: Bunlar bir zamanda tereyağı, zeytinyağını zararlı ilan etmişlerdi.

Dilipak: Evet.. Dün hayat kurtaran mucize ilaç diye sattıkları bazı ilaçları daha sonra toplattılar. Bunlar 1 aşı, iki aşı derken 3’e çıktılar Şmdi “yerli milli diye ayrı gruptan yeni bir aşı daha dayatacaklar. 2şer defadan zaten 4 aşı 8 ay ediyor, aşıların ömrü 6 ay, sonra yeniden başlayacaksınız. Yarın göreceksiniz, bizde her tür yerli-milli diye aşı piyasaya sürülecek, Türk Malı diye İslam dünyasına, Türk dünyasına bunları bizim üzerimizden servis etmeye çalışacaklar.

Habervakti: Siz yerli aşıyı da mı olmayacaksınız?

Dilipak: Evet. Geçen gün “HazarDuman6 (@Hazar Duman) bir mesaj Tweetledi:. Diyor ki, “1,5 yıl önce de demiştik: Aşılara karşı tepki olunca önce Türk birileri üretti denilecek ki oldu. O da olmadı, içerikleri aynı olan fason aşı üretilerek yerli aşı denecek. Onam Formu olacak mı? Olacaksa da sorumlu belirlenecek mi? https://twitter.com/hazarduman6/status/1425124444159320074?s=27
“ahmet_tanman23” (@Ahmet Tanman)da şöyle bir Tweet attı: “Şu sıralar görüyorum da Yerli Aşı diye yeni bir gündem oluşturulmaya başlandı. Yerli aşıyı hangi şartlarda ve teknik imkanlarla yapacağınız bir yana dursun: Yerli Aşı için "ONAM FORMU" olacak mı? Sorumluluk kimde olacak?” İnsanlar bu işi sorgulamaya başladı, bu önemli.”

BU İŞİN FATURASI AK PARTİ'YE ÇIKACAK

Habervakti: Siz geçenlerde televizyonda “bu işin bir de siyasi maliyeti olacak” dediniz. Gerçekten olacak mı?

Dilipak: Evet seçime yakın bunu daha açık ve net bir şekilde göreceğiz. AK Parti bugünkü aşı uygulamaları sebebi ile bu işten çok büyük zarar görecek. Özellikle MEB’de aşı uygulaması bu konuda çok belirleyici olacak.

Milli Eğitim'de aşılı aşısız bilgileri isteniyormuş. Bakın yarın bu iş Üniversitelerde Boğaziçindeki olaylardan daha büyük olaylara sebeb olabilir. Bu iş ilkokul seviyesinde sorunlara yol açar.Bu iş herkesi birbirine düşürür. İnşallah bakanlık bu tuzağa düşmez.

Yurttaş sosyal mediada soruyordu: “Çocuklarda risk çok düşükse ve hatta yok gibi ise aşı neden? çocukları kuduz köpeğin ısırma ihtimali var, bütün çocuklara kuduz aşısını zorunlu olsun mu? çocukları aşılamanın bundan farkı var mı?”. Aşı olan olmayan ayrımı ,öğretmen, öğrenci bu tartışma okullara sokulmamalı. 

mRNA aşı değil aslında. Bu ilk kez deneniyor. Bazı doktorlar aşının gen terapisi olduğunu yani genetiğe müdahale edildiğini böylece bitkilerden ve hayvanlardan sonra genetiği değiştirilmiş insan oluşacağını söylüyor. İnsanlar “Deneysel Gen Terapisinin kobayı olmak istemiyorum” diyor. Biri “sorumluluk sana aid, olacaksın” diyor.

İNSANLAR  ŞU SEBEBLERLE ÇOCUKLARININ AŞI OLMASINA KARŞI ÇIKIYOR

Habarvakti: İnsanlar, maske, aşı, PCR, ilaç tartışmasından bıktı. Bunaldı. Artık maske neredeyse kullanılmıyor. Zaten hiçbir zamanda kuralına uygun kullanılmadı.

Dilipak: Evet NATO zirvesinde de gördük, askeri şura öncesi anıkütkabirdeki törende de. Tam bir komedi. PCR zaten skandal. 24/48 devir meselesi var bir de. 48 devir uygularsanız herkes pozitif çıkar. Bu konudaki itirazlara bakıyorum, herkesin itiraz ettiği bir nokta var. PCR testi alınıyor kişinin bilmediği bir laboratuvara gidiyor orada nasıl bir işlem yapılıq yapılmadığı bilinmediği gibi önemli olduğu söylenen kaç döngü yapıldığı bildirilmeden pozitif-negatif deniyor. Bu yöntem yeterli ve doğrumu? PCR testi dışında başka bir test ile güya varsa virüsü anlamak mümkün değil mi? test çubuğu dışında başka bir çubukla mümkün değil mi?  PCR test çubuğunun ucundaki kıl parçaları hareket ediyordu, maskelerdeki kıl parçaları gibi...bununla bir şey mi ağıza, buruna konuluyor endişesi makuldur. Basit bir test çubuğu tüm dünyaya bir merkezden hazırlanıp dağıtılmış,. hemde 2018 yılında gümrük vergileri kaldırılarak...bunun bir anlamı olmalı...  PCR testinin ölü hücre parçalarını gördüğü, bunun hasta anlamına gelmediği, bunlara eksozom denildiği ve bulaşıcı olmadığı konuyu bilen doktorlar tarafından söylendi, yazıldı, çizildi... daha bir çok soru var, cevabını arayan. 
 
VE DAHA BİR ÇOK SEBEB SAYABİLİRİM.

Habervakti: Bu gidişle herkes aşı müptelası olacak bu durumda.

Dilipak: Evet aynen öyle.

"6 ayda bir aşı olmanız gerek" demişler. Bunun tercümesi: "Uyuşturucu müptelası gibi aşı müptelası olacak insanlar. Aşı’yı “ana sütünden daha değerli” bulanlar var, akademik çevrelerde. Halk onlara “Bill’in adamları” adını taktı. Bana da gelen mesajlara göre; Şu an itibariyle en çok aşı baskısına maruz kalanlar: 1)- Öğretmenlerimiz 2)- Polislerimiz 3)- Özel Sektör çalışanlarımız Resmi kurumların aşı olmayan memurlarımızı fişlemesi kabul edilemez..!

-En yüksek aşılama oranına sahip İsrailde Kanal 13’ün haberine göre: Ağır hastaların %95'i aşılı. Hastaneye düşen insanlar %85-90'ı aşıları tamamlanmış olan kişilerdir. Halk resmi açıklamalara inanmıyor. Çinin açıklamaları insan zekası ile alay eden türden. ABD’deki rakamlarda inandırıcı değil. Kime neyi anlatacaksınız bu ortamda. Denek olmak için onam verilir. Ortada ruhsatlı bir aşı olmadığı için onam veren bu çalışmanın bir parçası olur denektir! Birileri hem suç işliyor hem de başkalarını bu suça ortak olmaya zorluyor ve sorumluluk da üslenmiyor. Sorumluluğu mecbur bıraktığı kişilere yüklemek için onam istiyor. Bu kurtlar vadisindeki zaza dayının malına çöktüğü adama hakkını helal etmesi için işkence yapmasına benziyor. Biz bu işleri filmlerde olur zannediyorduk, oluyormuş meğer.
İnşallah birileri askerimize, polisimize Öğrenciye de öğretmene de deneysel sıvıyı dayatmayı aklından geçirmez. 
Milli Eğitim Bakanlığı okullarda aşı olan/olmayan öğretmenlerin isimlerini liste halinde talep ederek fişleme yapmaya çalıştığı iddiası var. İnşallah bu doğru değildir. Bir işgüzar bir bürokratın işidir, ya da yeni bakanı daha ilk gündem köşeye sıkıştırmak isteyen bir lobinin komplosu ile karşı karşıyayız. 

Habervakti: Uzun bir söyleşi oldu. Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederiz.

Dilipak: Ben teşekkür ederim.

GÖRSEL BELGELER


Mobing nedir? Nasıl ispatlanır? Mobbing’e uğrayan çalışanın yasal hakları ne?
     
Dr. Hakkı Demirci Direktör Sosyal Güvenlik ve İş Mevzuatı Hizmetleri

Merve İlbay Uzman Sosyal Güvenlik ve İş Mevzuatı Hizmetleri

Küreselleşen dünyada, iş hayatı koşullarının sürekli ve hızlı bir şekilde değişmesi ekonomik ve sosyal koşulların iş çevresinde değişikliklere yol açmış, bunun neticesinde iş yaşamında rekabetin ön plana çıkmasına neden olmuştur. Rekabetin artması bireylerin iş ortamında bulunduğu ilişkileri zorlaştırmış, bu durum da yeni sağlık ve güvenlik risklerini beraberinde getirmiştir. İş sağlığı çalışmalarında fiziksel, biyolojik ve sağlık riskleri anlaşılır bir şekilde tanımlanmış olsa da psikolojik riskler yeterince anlaşılır ifade edilmemiştir.

MOBBING NEDİR?

Öncelikle mobbing nedir? Demirci bu soruyu şöyle yanıtlıyor: İş hayatında psikolojik risklerin en başında gelen “Mobbing” (psikolojik yıldırma), son zamanlarda çok sık karşılaşılan ancak çeşitli nedenlerle gündeme getirilemeyen bir sorundur. Mobbing, psikolojik tacizi ifade etmekte ise de TDK ve Yargıtay’ın bazı kararlarında mobbing yerine “bezdiri” ifadesi kullanılmaktadır. Mobbing, çalışan bireyi pasifleştirmek, yıpratmak ve yıldırmak gibi amaçlar için huzursuz etme, aşağılama, dışlama, önemsememe gibi bilerek ve belirli bir şekilde yapılan baskıcı yönetim ve psikolojik şiddet olarak tanımlanabilir.

MOBBING ÖRNEKLERİ NELERDİR?

Birey hakkında dedikodu yapılması ve bireyin bunu hissetmesi, kişinin özgüvenini sarsan davranışlar, görünüşü, dili ve dini ile ilgili olarak alay edilmesi veya bu sebepten dışlanması, bireyin susturulması ve aşağılanması, iş ile ilgili organizasyonlar konusunda haberdar edilmemesi, bireyin yapmış olduğu işin niteliğine uygun olmayan işler verilmesi, yapmış olduğu işe ilişkin sürekli olarak eksilik bulunmaya çalışılması ve mobbing dozu arttırılarak kişiye küfür, hakaret edilmesi, sarkıntılık, sözlü ve fiziksel cinsel imalar mobbing örnekleri olarak sıralanabilir.
Mobbing in etkileri çalışan açısından değerlendirildiğinde ise, çalışanın kendisini başarısız hissetmesine yol açacak ve motivasyonun düşmesine neden olacaktır. Bununla birlikte yoğun kaygı ve stres, görevine odaklanamama, işi yaparken kendine güvenmeme, psikolojik rahatsızlıklar gibi etkileri süreklilik haline gelecektir.

MOBBING TÜRLERİ NELERDİR?

Peki, mobbing türleri nelerdir? Genel anlamda mobbing türleri üç kategoriye ayrılmaktadır.
1- Yatay mobbing: Aynı kıdemde bulunan kişiler arasında gerçekleştirilen davranışlar, bu kapsamda değerlendirilmektedir. Bu tür davranışlar, eşit şartlarda bulunan ve rekabet halindeki kişiler arasında olmaktadır.
2- Dikey mobbing: Mobbing uygulayan kişi bireyin yöneticisi veya üst konumdaysa dikey mobbing söz konusudur. En sık rastlanan mobbing türü olarak bilinmektedir.
3- Dolaylı mobbing: Astın üstüne yapmış olduğu mobbing türüdür. Bu türde çalışan konumunda olan kimseler yöneticilerinin verdikleri görevlere uymayarak veya verilen işleri kötü daha yetkili bir yöneticiye şikâyet ederek onu zor durumda bırakmaya çalışırlar. Çok sık rastlanılan bir mobbing türü değildir.

MOBBING NE DEĞİLDİR?

İş yerlerinde gerçekleşen her olumsuz davranış mobbing olarak değerlendirilmemektedir. Tek sefere mahsus fiziksel şiddet, küfür ya da hakaret içeren davranışlar, belli kriz anları, stres, kaza gibi sebeplere dayanan ve süreklilik arz etmeyen davranışlar, işyeri sınırları dışında gerçekleşen davranış ve tutumlar mobbing olarak nitelendirilemez. Olumsuz nitelendirilen bu davranışın mobbing sayılması için, iş ile ilgili ve sistematik bir şekilde yapılması, tekrarlanarak süreklilik arz etmesi, bilinçli ve kasıtlı olarak yapılması, bireyin kişilik haklarının ihlal edilmesi, bireyi işten ve işyerinden uzaklaştırma, yıldırma, baskı altına almaya çalışması ve mağdur kişinin sağlığında ve çalışma performansında gözlemlenebilir zararlar ortaya çıkması gibi unsurları taşıması gerekmektedir. Ayrıca mobbing açıkça yapılabildiği gibi gizli ve üstü kapalı şekilde de yapılabilmektedir. Ancak mobbingin varlığı için kişilik haklarının ağır şekilde ihlaline gerek olmayıp, kişilik haklarına yönelik haksızlığın tespiti yeterlidir.

MOBBING NASIL İSPATLANIR?

Yargıtay’ın eski tarihli kararlarında mağdur işçinin mobbing iddiası mobbingin varlığı için yeterli görülmemiş ve mobbing ispat yükümlülüğü işçiye ait görülmüştür. Ancak yeni tarihli kararlarına göre gerçekçi biçimde ortaya konan mobbing iddiası yeterli olup, işveren işçiye mobbing uygulanmadığını ispat etmelidir. Yargıtay mobbingin ispatı hususunda Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 2013/693 E, 2013/30811 K ve 27.12.2013 tarihli kararı önem arz etmektedir. Karara göre; mobbingin varlığı için kişilik haklarının ağır şekilde ihlaline gerek olmadığı, kişilik haklarına yönelik haksızlığın yeterli olduğu, ayrıca mobbing iddialarında şüpheden uzak kesin deliller aranmayacağı; davacı işçinin, kendisine işyerinde mobbing uygulandığına dair kuşku uyandıracak olguların ileri sürmesinin yeterli olduğu, işyerinde mobbing gerçekleşmediğini ispat külfetinin davalıya düştüğü; tanık beyanları, sağlık raporları, bilirkişi raporu, kamera kayıtları ve diğer tüm deliller değerlendirildiğinde mobbing iddiasının yeterli delillerle ispat edildiği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir…” denilmiştir.

MOBBINGE MARUZ KALAN KİŞİ NE YAPMALI?

İş hayatında mobbingin ispatı olayın şartlarına ve işin niteliğine göre değişkenlik gösteren bir durum olduğundan çalışanın mobbing uygulanmaya başlandığı tarihten itibaren yapılması gerekenler aşağıdaki şekilde sıralanabilir.
– Çalışan iş yerinde; itibarını, saygınlığını, kurumdaki pozisyonunu zedeleyici nitelikte olan tüm yazışmaları kaydetmeli ve mümkünse kopyalarını da almalıdır.
-Mobbing uygulandığı düşünülen andan itibaren bir mobbing günlüğü tutularak, kendisine karşı yapılan tüm davranışların tarihini, yapılan mobbinge yönelik hareketi ve olaylara şahit olanları not ederek ileride oluşabilecek bir mahkeme sürecinde bu bilgileri işvereni aleyhine kullanabilecektir.
– Şirket yöneticileri tarafından atılan e-mail, sms, whatsapp konuşmaları da mobbing ispatında kullanılabilir. Mesai saatleri dışında geç saatlerde bu yollar ile iletişime geçilmesi de işin psikolojik taciz boyutunu oluşturmaktadır.
– Yapılan telefon görüşmeleri, mesai saatleri dışında uygunsuz zamanlar içerisinde gerçekleşmekteyse operatörlerden alınacak görüşme kayıtlarının dökümleri de ispat niteliği taşımaktadır.
– Sosyal medyada (facebook, twitter, instagram vs.) çalışanın aleyhine yapılan yorumlarda mobbing kapsamına girer. Ancak burada dikkat edilmesi gereken konu kişinin bu sitelerde yapacağı paylaşımların şirketin itibarını zedeleyecek nitelikte olmamasıdır.
– İş hayatında karşılaşılan mobbinge tanık olan kişiler varsa bunların mahkemede çalışan lehine tanıklık yapması da mobbing ispatı için oldukça önemlidir.
– Mobbinge maruz kalan kişinin, küçük düşürücü davranış ve kötü muamele nedeniyle sağlığı bozulmuş, psikolojik tedavi görmüş olabilir. Bu doğrultuda mobbing davasında hastane raporu, kullanılan ilaçlar, reçetelerin delil unsuru vardır.

– İşyerinde yapılan psikolojik baskı, sözlü sataşmalar, görev kapsamı dışındaki emirler mobbing niteliği olan görüşmeler ses kaydına alınabilir. Başka yolla ispatı mümkün olmayan bir konuşmanın, ses kaydı altına alınması hukuka aykırı olarak görülmemektedir. TCK 132 maddesinde: ‘’Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları, taraflardan herhangi birinin rızası olmaksızın bir aletle dinleyen veya bunları bir ses alma cihazı ile kaydeden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.’’ demektedir. Burada genel kurala bakıldığında usulsüz olarak elde edilen bilgi ve belgeler mahkeme nezdinde delil olarak kullanılamaz. Ancak Yargıtay’ın mobbing özelinde istisnai bir kararı bulunmaktadır. İşçinin işvereni tarafından sözlü hakarete uğradığı, hakkında haksız yere soruşturma başlatıldığı, küçük düşürücü davranışlara maruz kaldığı bir durumda başka bir toplantı sırasında cep telefonu ile gizlice kayıt yapmış ve burada da çeşitli hakaretlere maruz kalmıştır. Yargıtay, verdiği kararda eğer kişi bu yoldan başka şekilde kendisine yapılan mobbingi ispat edemiyorsa yapılan gizli kayıtların geçerli delil olarak kabul edebileceğini ele almış ve bu yönde karar vermiştir.

MOBBING’E MARUZ KALANLAR NEREYE BAŞVURABİLİR?

Mobbing’e maruz kalanlar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına, Anayasa Mahkemesi, CİMER, Alo 170, Kamu Görevlileri Etik Kurulu, Kamu Denetçiliği Kurumu, Türkiye İnsan Hakları Kurumu ve İl, İlçe İnsan Hakları Kurulları’na başvuru yapabilirler.

MOBBING’E İLİŞKİN YASAL DÜZENLEMELER NELER?

Türk hukukunda mobbing kavramı henüz çok yeni olduğundan, önlenmesi ve yaptırımlarına ilişkin özel bir düzenleme mevcut değildir. Bu nedenle konu hakkında değerlendirme yaparken İş Kanunu, Medeni Kanun, Yeni Borçlar Kanunu ve Türk Ceza Kanunu’nun genel düzenlemelerin dikkate alınması gerekmektedir.
İş Kanunu çevresinde değerlendirildiğinde, Kanun’un 5. maddesi işverenin eşit davranma borcunu ve buna aykırı yaptırımları düzenlemektedir. Mobbing kapsamında işveren işçiye sürekli ve sistematik şekilde farklı ve olumsuz davranışlarda bulunduğunda işçiye eşit davranma borcunu ihlal etmiş sayılır. Bu durumda mağdur dört aylık ücreti tutarında ayrımcılık tazminatı ve yoksun bırakıldığı haklarını talep etmek üzere dava açabilir. Ayrıca işçi kötü niyet tazminatı da talep edebilir. Bu davalarda zamanaşımı süresi on yıldır.
Kanunun 77. maddesi ise işverenin işçiyi gözetme borcunu düzenlemektedir. İşverenin işçiye mobbing uygulaması veya mobbinge göz yumması işçiyi gözetme borcuna aykırı düşer. Mobbing karşısında işçi maddi ve manevi tazminat isteme hakkına sahiptir. Bu davaların zamanaşımı süresi on yıldır.
İş Kanununun 83. Maddesi ise işçiye sağlığını bozacak bir durumla karşılaştığında gerekli tedbirler alınıncaya kadar çalışmama hakkı vermiştir. Mobbing mağduru işçi sağlığı ve güvenliği kurumuna başvurarak durumunun tespitini isteme ve gerekli tedbirler alınıncaya kadar çalışmama hakkına sahip olmaktadır.
Mobbing konusu eylem işçinin kendisinin veya aile bireylerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak sözler ya da davranışlar şeklinde ise mağdur İş Kanununun 24/II hükmüne göre ihbar süresini beklemeden iş akdini haklı sebeple derhal feshedebilir. İşçi bu hakkının mobbing eyleminin sona ermesinden itibaren 6 gün içinde kullanmalıdır. Bu fesih aynı zamanda işçiye kıdem tazminatı isteme hakkını da verir.

Medeni Kanun kapsamında değerlendirildiğinde, mobbing kavramı açıkça düzenlenmemiş olmakla birlikte; “Dürüst Davranma” başlıklı 2’inci maddesindeki “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır” şeklindeki temel ilkeden başlayarak; kişiliği vazgeçme ve aşırı sınırlamaya karşı koruyan 23’üncü madde, saldırılara karşı koruyan 24’üncü madde ve bu konuda açılacak davaları düzenleyen “Davalar” başlıklı 25’inci madde kapsamında kişilik haklarına saldırı olarak ele alınabilmektedir.
Yeni Borçlar Kanunu çerçevesinde değerlendirildiğinde, Kanunun 417. Maddesi “İşçinin Kişiliğinin Korunması” başlığı ile “İşveren, hizmet ilişkisinde işçinin kişiliğini korumak ve saygı göstermek ve işyerinde dürüstlük ilkelerine uygun bir düzeni sağlamakla, özellikle işçilerin psikolojik ve cinsel tacize uğramamaları ve bu tür tacizlere uğramış olanların daha fazla zarar görmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür. İşveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdür.

İşverenin yukarıdaki hükümler dahil, kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle işçinin ölümü, vücut bütünlüğünün zedelenmesi veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmini, sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tabidir” denmektedir. Bu madde nezdinde işverenin işçiyi koruma ve gözetme borcu işçinin vücut bütünlüğünün, onurunun, kişilik haklarının korunması olarak anlaşılmalıdır.

Türk Ceza Kanunu kapsamında değerlendirildiğinde ise, kanunun amaçları arasında yer alan “kişi hak ve özgürlüklerinin korunması” kapsamında, psikolojik tacize konu eylemlerin işleniş biçimleri ve sonuçlarına göre her biri ayrı ayrı değerlendirilmek üzere, CK 84. Md. İntihara Yönlendirme Suçu,TCK 86–87 Md. Kasten Yaralama Suçu,TCK 96. Md. Eziyet Suçu ,TCK 105. Md. Cinsel Taciz Suçu,TCK 106. Md. Tehdit Suçu,TCK 107. Md. Şantaj Suçu,TCK 108. Md. Cebir Kullanma SuçuTCK 117. Md. İş ve çalışma hürriyetinin ihlali Suçu,TCK 122. Md. Ayırımcılık Suçu,TCK 125. Md. Hakaret Suçu,TCK 123. Md. Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma Suçu,TCK 124. Md. Haberleşmenin Engellenmesi Suçu,TCK 132. Md. Haberleşmenin Gizliliğini ihlali Suçu,TCK 133. Md. Kişiler Arasındaki Konuşmaların Dinlenmesi ve Kayda Alınması Suçu,TCK 134. Md. Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu,TCK 135. Md. Maddesindeki Kişisel Verilerin Kaydedilmesi Suçu maddeleri mobbing kapsamında değerlendirilebilir.
Ek olarak, 19.03.2011/27879 sayılı İş yerlerinde psikolojik tacizin (Mobbing) önlenmesi konusunda genelge yayımlanmıştır.

MOBBINGE MARUZ KALANIN HAKLARI NELERDİR?

Yukarıda yer alan bilgiler paralelinde mobbing’e maruz kaldığını düşünen çalışan; iş sözleşmesini haklı nedene dayanarak feshedebilme, Borçlar Kanunu ve Türk Medeni Kanunu’na göre tazminat isteme, şartları sağladığı takdirde ayrımcılık tazminatı isteyebilme ve mobbing yapan yöneticiyi dava edebilme ve manevi tazminat talebinde bulunmak gibi hukuksal haklara sahip olmaktadır.

Çalışanın manevi tazminat talep edebilmek için öncelikle psikolojik tacizi teşkil eden davranışların kişilik haklarının ihlali boyutunda olması gerekmekte ve kişilik haklarının ihlal edilmiş olması gerekmektedir. Manevi tazminat talep edebilmek için psikolojik tacizi teşkil eden davranışların bireyin kişilik haklarına zarar vermesi şartı aranır. Psikolojik taciz olarak belirtilen her davranış manevi tazminat sonucunu doğurmayabilmektedir.
Ayrıca, mobbinge uğrayan çalışanın, istifa ederek işten ayrılmak zorunda kalması gibi sebeplerle maddi bir zarara uğraması halinde, çalışan maddi zararını da talep edebilmektedir. Ancak burada belirtilmesi gereken en önemli nokta, mobbing davası ile tazminat talep eden kimse işyerinde psikolojik baskı veya tacize uğradığını ispat etmek ile yükümlü olmasıdır. Bu nedenle olayın ispatlanması için somut deliller bulundurulması davacı açısından oldukça önemlidir. Yargıtay’a göre, mobbingin varlığını göstren olgulaırn mahkemeye sunulması halinde, işyerinde mobbingin gerçekleşmediğini ispat külfeti davalıya düşer.

Mobbing’in adli bir suç olduğu gerçektir. Bu sebeple mobbing uygulayanlar için; Türk Ceza Kanunu’nun 105. maddesinde “Bir kimseyi cinsel amaçlı olarak taciz eden kişi hakkında mağdurun şikâyeti üzerine, üç aydan iki yıla kadar hapis cezasına veya adli para cezasına hükmolunur. Bu fiiller; hiyerarşi, hizmet veya eğitim/öğretim ilişkisinden kaynaklanan nüfuzu kötüye kullanılmak suretiyle ya da aynı işyerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan yararlanılarak işlendiği takdirde, yukarıdaki fıkraya göre verilecek ceza yarı oranında artırılır. Bu fiil nedeniyle mağdur; işi bırakmak, okuldan veya ailesinden ayrılmak zorunda kalmış ise verilecek ceza bir yıldan az olamaz.” denmektedir.

Yine aynı kanunun 109. maddesinde “Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir. Kişi; fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu suçun kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi halinde yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat artırılır.” denmektedir.

Gerek işverene gerekse de diğer bir işçinin mobbingine maruz kalan işçinin talep etmesine rağmen gerekli önlemleri almayan işverene karşı mobbing davalari iş mahkemelerinde görülür.

Sonuç olarak, kasıtlı, sistematik ve sürekli bir şekilde gerçekleştirilen ve çalışanın iş yaşamı dışına itilmesini, yılmasını veya sinmesini amaçlayan mobbing olgusu, Türk Hukuku’nda kavramsal olarak tam bir açıklamaya kavuşturulamamış ve bunun neticesinde de kendi içerisinde çelişkili kararlara hükmedilmiştir. Bu sebeple, mobbing cezası yapılan fiile göre değişkenlik gösterdiğinden ve her olay kendi şartları ile değerlendirileceğinden çalışanın mobbingi ispatlamak adına tüm somut delilleri mahkemeye eksiksiz bir şekilde sunması davanın çalışanın lehine sonuçlanması ihtimalini arttıracaktır.