Hanım sahabilerden biri olan Esmâ bint-i Ümeys hakkında “Esmâ bint-i Ümeys kimdir? Esmâ bint-i Ümeys’in hayatı, Esmâ bint-i Ümeys’in vefatı” gibi soruların cevapları tüm detaylarıyla haberimizde…

İşte, "Esmâ bint-i Ümeys kimdir? Esmâ bint-i Ümeys’in hayatı, Esmâ bint-i Ümeys’in vefatı…" sorularının cevabı.

ESMÂ BİNT-İ ÜMEYS KİMDİR?
ESMÂ BİNT-İ ÜMEYS’İN HAYATI

İslâmiyet’in ilk yıllarıydı. Müşrikler dayanılmaz işkencelerle Müslümanları dinlerini terketmeye, Müslüman olma temayülünde olanları da korkutup sindir meye çalışıyorlardı. Fakat güçlerini imanlarından alan Sahabiler, zerre kadar taviz vermiyorlar, inançlarında sebat ediyorlardı. Bu durum Peygamberimizi üzüyordu. Bir gün Sahabîlere isterlerse Habeşistan'a hicret edebileceklerini söyledi. Bu teklif üzerine 15 kişilik bir gurup Habeşistan'a hicret etti. Habeş hükümdarı muhacirlere çok iyi davrandı. Onlara izzet ve ikramda bulundu. Peygamberimiz bunu haber aldığında çok sevindi. Diğer Müslümanlara da hicret etme tavsiyesinde bulundu. Böylece 82'si erkek, 10'u kadın olmak üzere 92 kişi daha Allah yolunda yurtlarından, yuvalarından ayrılarak hicret ettiler.

İşte bunlardan biri de Hz. Esmâ bint-i Ümeys'di. Esmâ (r.a.) Peygamberimizin amcasının oğlu Hz. Cafer ile evliydi. Bu bahtiyar ailenin Habeşistan'da üç tane çocukları dünyaya geldi. Hz. Esmâ ve Cafer (r.a.) diğer muhacirlerle beraber uzun müddet orada kaldılar. Hicretin 7. yılında da Medine'ye hicret ettiler. Böylece iki hicret sevabı birden kazandılar.

Hz. Esmâ, Peygamberimizin hanımlarını sık sık ziyaret eder, onlarla sohbette bulunurdu. Bir gün yine bu maksatla Hz. Hafsa'nın ziyaretine gitmişti. Biraz sonra, Hafsa'nın babası Hz. Ömer geldi. Hz. Esmâ'ya, "Biz sizi hicrette geçtik" diye latife yaptı. Esmâ (r.a.) çok üzüldü. Ömer'e şu mukabelede bulundu: "Hayır ya Ömer, öyle değil. Çünkü, siz Resulullahın yanındaydınız. O aç olanlarınızı doyuruyor, câhillerinize de nasihat ediyordu. Fakat bizler düşman toprağındaydık. Bu da Allah ve Resulü uğrundaydı." Bu arada Resulullah geldi. Hz. Esmâ üzgündü. Hz. Ömer'in sözünü söyledi. Peygamberimiz (a.s.m.) onu sevindiren şu müjdeyi verdi: "Ömer ve arkadaşlarının bir hicreti, sizin ise ey gemi yolcuları, iki hicretiniz vardır." Hz. Esmâ için Peygamberimizin bu müjdesinden daha büyük bir şey düşünülemezdi. Duygulandı. Sevinçten gözleri yaşardı."

Hz. Esmâ, bir şey yapacağı zaman onu mutlaka Peygamberimize sorar ve o meselede Resulullahın emri üzere hareket ederdi. Bir gün, "Ya Resulallah, çocuklarıma nazar değiyor. Şifa niyetiyle birisine okutayım mı?" diye sordu. Peygamberimiz, "Evet, okut. Eğer kaderin önüne geçen bir şey olsaydı, göz değmesi olurdu" buyurdu.

Hz. Esmâ'nın dokuz tane kız kardeşi vardı. Hepsi de Müslüman olmuştu. Peygamberimiz onlara "imanlı kız kardeşler" ünvanını vermişti. Onlar bu ünvanı çok sevdiklerinden, devamlı öyle çağrılmayı arzu ederlerdi. Hz. Esmâ, Cafer ile (r.a.) birlikte örnek bir aile hayatı geçiriyordu. Bir eşin yapması gereken bütün vazifeleri eksiksiz olarak yerine getiriyor, saygıda kusur etmiyordu. Birlikte mesud bir hayat yaşıyorlardı. Günler böyle geçiyordu.

Hicretin 8. yılıydı. Peygamberimiz Rumlarla savaşmak üzere bir ordu hazırladı. Ordunun başına Zeyd bin Harise’yi (r.a.) kumandan tayin etmişti. O şehid edilirse kumandayı Hz. Cafer alacaktı.

Cafer (r.a.) hanımıyla vedalaştı, çocuklarını öptü, okşadı. Sonra da ayrıldı. Ordu Medine'den ayrılırken, Hz. Esmâ sanki bir daha hiç görüşmeyeceklerini hissediyordu. Haftalar sonra, İslâm ordusu Bizanslılarla Mûte mevkiinde karşılaştı. Düşman sayı ve silahça çok üstündü. Fakat Medine'den ayrılırken şehid olma düşüncesiyle yola çıkan mücâhidler buna ehemmiyet vermediler. Kahramanca hücuma geçtiler. Büyük bir savaş oldu. Sonuçta zafer Müslümanlarındı. Fakat Hz. Cafer şehid düşmüştü. Vücudunda doksanın üzerinde kılıç ve mızrak yarası vardı. Ayrıca iki kolu da kesilmişti. Cenab-ı Hak, Sevgili Habibine savaş meydanını olduğu gibi gösterdi. Resulullah (a.s.m.), Hz. Cafer'in şehid düştüğünü, Cenab-ı Hakkın kesilen kollarına bedel iki kanat verdiğini ve onlarla Cennete uçtuğunu Ashabına haber verdi. Bundan böyle Hz. Cafer, "Tayyar [uçan]" ve "Zülcenâheyn [iki kanatlı]" ünvanı ile anıldı.

Hz. Esmâ ve çocukları Hz. Cafer'in yolunu gözlüyorlardı. Şehid olduğundan haberleri yoktu. Peygamber Efendimiz Hz. Cafer'in evine gitti. Hz. Esmâ'dan çocukları sordu. Hz. Esmâ çocukların ellerinden tutarak Peygamberimize getirdi. Yüzlerini yıkamış, saçlarını taramıştı. Resulullah (a.s.m.) onları bağrına bastı, öptü, kokladı. Bu arada mübarek gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Onun bu hali Esmâ'yı (r.a.) şüphelendirdi, "Annem babam size feda olsun, niçin ağlıyorsunuz ya Resulallah? Yoksa Cafer ve arkadaşlarından size acı bir haber mi geldi?" diye sordu.

Peygamberimiz (a.s.m.), "Evet, onlar bugün şehid oldular" buyurdu. Hz. Esma bu haber karşısında kendini tutamadı. Ağlamaya ve dövünmeye başladı. Peygamberimiz (a.s.m.) onun bu halini hoş karşılamadı ve "Ey Esmâ, ağzından uygunsuz ve kaba söz kaçırma. Göğsünü de dövme" buyurdu. Kadınlar Hz. Esmâ'nın başına toplandılar. Resulullah da kalkıp evine gitti.

Hanımlarına, "Onlar yemek yapabilecek durumda değillerdir" buyurdu. Yemek yapıp Cafer'in evine göndermelerini söyledi. Bunun üzerine Hz. Cafer'in evine üç gün yemek yapılıp gönderildi. İslâm tarihinde cenaze evine gönderilen ilk yemek bu oldu." Peygamberimiz (a.s.m.) üç günden sonra tekrar Hz. Cafer'in evine uğradı. Yetimleri himayesi altına almak istiyordu. Hz. Esmâ'yı sevindiren şu müjdeyi verdi:

"Bu günden sonra artık kardeşime ağlama. Bu çocukların giyim ve bakımı hakkında da hiç endişelenme. Dünyada ve âhirette onların velisi benim." Hz. Esmâ altı ay kadar dul kaldı. Hz. Ebû Bekir İslâm davâsı uğnunda çile çekmiş bu kadını himayesi altına almak istiyordu. Ona evlenme teklifinde bulundu.

Hz. Esmâ bu teklifi kabul etti. Böylece âile kendisine hayırlı bir hami buldu. Peygamberimizin duâsına mazhar olan ve "Amellerim içerisinde en güvendiğim şey bu duâdır" diyen Hz. Esma, birkaç tane de hadis rivayet etti. Bunlardan birisi şu meâldedir:

"Resulullah (a.s.m.) kendisini üzen bir durumla karşılaştığında veya sıkıntı ve keder geldiğinde 'Benim Rabbim Allah'tır. Ona hiçbir şeyi ortak koşmam derdi."

Hz. Ebû Bekir'in vefatından sonra Hz. Ali ile evlenen Hz. Esmâ (r.a.), Hicretin 40. yılında vefat etti.

Allah ondan razı olsun.