İşte Sivil Toplum Gönüllüsü Yunus Emre Soyyiğit'in Afganistan izlenimleri;

Allah ile aralarında bir öğün yemekten başka dünyalık olmayan adamların memleketindeyim!

Doğru bildiniz burası izzetli insanların ülkesi Afganistan. İmparatorluklar çöplüğü, terlikle dünyanın süper iblislerini dize getiren, karınları aç, gözleri ve gönülleri tok adamların yurdu. Coğrafyası gibi insanları var buranın. Dosta sahraları gibi geniş yürekli, düşmana dağları gibi vakur ve izzetliler. Kurban kesmeye geldik kurban olanlara. Kurbanlık bir koç kadar adanamadığımız dünyada, onlara bakıp adamlığı öğrenmeye geldik. 

Milletlerarası anlaşmalar Resmi Gazete'de yayımlandı Milletlerarası anlaşmalar Resmi Gazete'de yayımlandı

Yüzümüze vuran sıcak rüzgarı karşıladı bizi önce. “Ahdarun mubarek şah” sözcükleri ile bayram kutlarken, sağ el karşıdakinin kalbine, sağ taraftan sarılma ve en sonunda gözlerinin içine derin derin bakarak musafaha.. iki metreyi bulan sarıkları , hiç kesmedikleri sakalları , heybetleri, iman edene güven inkar edene korku veriyor. Bir meclise girdiğinizde vali kim, belediye başkanı hangisi ayırt edemiyorsunuz. Herkes aynı tabaktan, aynı kıyafetle.. 1400 yıl önceden esen bir rüzgar var sanki burada . Sanki köşeyi döndüğümde Ebul Kasım karşıma çıkacak gibi. Tanımayanın peygamber olduğunu anlayamayacağı kadar sade ve standart. 

Öyle diyordu emir el-müminîn Ömer B. Hattab, onu toprağın üstünde başını hurma yapraklarına koyup uzanırken gördüğünde. Ya Rasulullah; ben kisranın beyaz saraylarını, kayserin altından ve ipekten tahtlarını gördüm, sen Allahım peygamberisin, bunu en çok sen hakediyorsun.. Ömer’in göz yaşlarına göz yaşlarını katarak Rasulullah; “istemezmisin dünya onların ahiret bizim olsun ey Ömer” diyebilecek bir anlayış miras bıraktı bize. Evet dünya bizim ahiret onların. Hayat bizim cennet onların. Ölüm bizim ölümsüzlük onların. Geçecek olan bizim, sonsuz olan onların. 

Şehitlerin efensisi Hamza’nın kokusu var buralarda. Mus’ab gibi genç delikanlılar medreselerde yetişiyor. Naishat edilecek yaştaki çocukların içinden imam Ebu Hanifeler çıkıyor, şaşırıp kalıyor insan. Yüksek binaları, ışıltılı caddeleri, bangır bangır müzikleri yok evet; kayaları, toprağı, rüzgarı ve insanı var. Yemekleri şifa, muhabbetleri derin, sözleri çalımsız, bakışları samimi. Harcamak için kazanmıyorlar hiçbirşeyi. Tüketmek için biriktirmiyorlar, sabahları kursağı boş evlerinden çıkan kuşlar gibi, aç dönmeyeceklerine eminler. Çünkü alemlerin rabbine güveniyorlar. 

Parayı ve insanı düşünmeden harcayan bizlerin onları anlaması hayli zor. En kolayı ellerinde izzetlerini ve namuslarını korumak için tuttukları sikahları görüp onlara terörist demek. Sahi ya; çocuklarımızın zihinlerini, kadınlarımızın iffetlerini, bizlerin yaşama sebebini sömüren parlak yüzlü adamlarmıydı terörist, onları korumak için savaşan diğerleri mi? 10 bin km uzaktan gelip, ülkelerinde kan dökenler miydi terörist, ölmemek için savaş veren gençler mi?! Zamanın firavunlarının sihirbazları medyanın; hakikati saptırıp, bizim yerimize güzeli çirkini belirlemeye başladığından beri; Rambo kurtarıcı, onun öldürdüğü sakallı sarıklılar terörist…

Sahi ya Ne anlatıyorum gene ben, sayın seyirciler- iyi seyirler, iyi seyirler!