Derin Gerçekler

Grace Hallsell’in “Tanrı’yı iktidara zorlamak” isimli kitabı 2000’li yıllarından başına yayınlandı. Mesihi anlamda yeni bin yılın başlangıcı “millenium”u ifade ediyordu. Biz de Sultanahmet’teki “Millenium Taşı”nı ilk o zamanlar konuşmaya başladık. Eskatoloji (Büyük son) sonrası yeni dünya düzeni için 2000 yılı bir milad olacaktı. Yahudiler, Meşiahı beklerken Hristiyan kıyametçiliği, dünyanın sonunu getirecek olan bir savaş olan Argemedon için dua ediyordu. “İlginç bir soru” değil mi? “Niçin Milyonlarca İnsan, Yeryüzü Gezegenini Yoketmesi ve Hemencecik Kendilerini Semaya Yükseltmesi için Tanrı'ya Dua Ediyor?”

Grace Hallsell, Evanjelistlerle İsrail aşırı sağı arasındaki derin ittifakın dini temelleri ve dünyada barış sürecinin sona ermesini istemeleri ile ilgili inancın hikayesini anlatıyor. Bu kitab ile ilgili olarak Allan C. Brownfeld, (Amerikan Yahudi Konseyi Müdürü) "ABD Hristiyan Sağı ile İsrail arasındaki tuhaf birlikteliğin muhteşem bir şekilde gözler önüne serilmesi. İkisi de birbirini sevmiyor fakat birbirlerini kullanıyorlar. Mesele din değil, siyaset. Bu ikiyüzlülüğün ortaya konması açısından bu kitap önemli" diyor.

Sonuçta siz neye inanırsanız inanın, birileri buna inanıyor ve bu durum sizin hayatınızı etkiliyor. Mesela Menachem Mendel Schneerson, “Maşiah hâlâ gelmedi. O halde gelişini hızlandırmak için bir şey yapın.” diye çağrı yapıyor. Bu takımdan Jerry Falwell, “Çocuklarımın ömürlerinin sonuna kadar yaşayacağını zannetmiyorum. Armagedon’da son çatışma olacak ve sonra Tanrı evreni yok edecek” derken, James Mills, “Reagan’ın politik kararlarının çoğu İncil kehanetlerinin lafızcı yorumları üzerine bina edilmiştir. Bu durum Reagan’ı, ‘Şayet Tanrı ipotek altındaki bütün dünyayı yakında geri alacaksa, o zaman devlet borçları konusunda tasalanmak için hiçbir sebep yok’ gibi bir düşünceye sevk etmiştir” diyordu. Trump’da bunlardan farklı değildi. Biden de başka bir kehanete inanıyor. Edmond de Rothschild’u heyecanlandıran bakın neymiş: “Bunu yapmamın sebebi, size baktığımda İsrail’i diriltecek insanları görmemdir ve o ideal hepimizin yüreğindeki kutsal tutkudur: Atalarımızın vatanı, yuvamız İsrail’e dönüş.”

Bu onların inancı, ‘’bundan bize ne’’ diyebilirsiniz? Ama onların bu inancının sonucu insanoğluna dayatacakları siyasi, iktisadi kararlar herkesin dünyasını yakından etkileyecek, tıpkı aşı ve iklim politikalarında olduğu gibi.

Peki biz ne yapıyoruz? Biz de “Tanrıyı iktidara zorlamıyor muyuz?” Aslında ikisinin de birbirinden bir farkı yok. Allah’ın kimsenin yardımına ihtiyacı yok. O “ol” der ve o şey olur. O bizleri “Mallarımız, canlarımız ve sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan etmektedir.” O Kadir-i Mutlaktır. Yani mutlak iktidar sahibidir. O kadere, rızka ve ecele hükmektektedir. ABD’de de, AB’de, İngiltere’de, Rusya’da, Çin’de, İsrail’de O’nun iradesi içindedir.

O dilerse Hz. Yusuf’u 7 yaşında kuyuya attırır, 7 yıl kölelik yaptırır, 7 yıl hapse attırır, 7 yıl onu bollukla, 7 yılda yoklukla imtihan eder. Dilerse Eyyüb aleyhisselamı, önce zamanının en zengin kişisi yapar, sonra zamanının en yoksulu yapar, sonra tekrar eskisinin iki katı zenginlik verir ona. Dilerse, ‘’Tanrı Kral’’ Golyat/Calud’u, Talut Hz.lerinin 70 bin kişilik ordusu ile değil, (çocuk çoban) Davud’un (as) sapanı ile öldürür de ordusunu dağıtır. Talut’un 70.000 kişilik ordusunun 69700’ü ‘’içmeyin yada çok az için’’ denilen sudan, kana kana içtikleri nehir kenarında derin bir uykuya dalar.

Herkes liderini şöyle pazarlıyor, “bizim liderimiz gelmezse, sizin iki yakanız bir araya gelmez. Ötekiler gelirse, bu sizin için felaketin başlangıcıdır.” Öyle ya, (haşa) onlar Allah’ın yetmeyen gücüne güç, yetmeyen aklına akıl, yetmeyen parasına para yetirecekler. Zannedersiniz ki, Göklerin hazinelerinin anahtarı ve göklerin ordularının komutası onların elinde! Beka ve Zeval tartışması da buradan kaynaklanıyor. Kendilerinden sonrası tufan. Onlar kurtarıcı! Bakın kim Beka tartışmasına girerse, Allah onları o ihtirasla istedikleri şeyle imtihan eder. Onları okyanus ortasında fırtınalı bir gecede, rüzgarsız ve ışıksız bırakır da bir daha yollarını bulamazlar. Onların işlerini sarp dağlara sardırır. Kim neyi ihtirasla isterse, o onların imtihanı olur. Kim kimi mutlaklaştırırsa, onu idol haline getirir, onlar bir şey söyler de, onların peşinden gidenler, o şey üzerinde düşünmeden, o söylenen sözü, söylenen şekilde kabul ya da reddetmezler mi, işte o zaman o da onların İlahı ve Rabbi olur. Onun için bize din, devlet ya da Allah’tan başka her hangi birini İlah ve Rab edinmek haram kılınmıştır!

Hiç kimse Allah’ı, herhangi bir şekilde, belli bir şeyi yapmaya mecbur bırakamaz.  O bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde hayır murat etmiş olabilir. Herkes yaptığının karşılığını görecektir. O dilerse, kendi mabenini bukağılı şeytanlara ve cinlere yaptırır.

Şeytan insanları aldatmak için her yolu dener. Onun için kitap bize; “Şeytan sizi Allah’la aldatmasın” der. Resulullah “Keşke” konusunda bizi şöyle uyarır: “Eğer başına bir iş gelirse, ‘Keşke şöyle yapsaydım; o zaman şöyle olurdu.’ deme. ‘Allah’ın takdiri böyleymiş; O dilediğini yaptı.’ de. Zira,‘Keşke şöyle yapsaydım.’ sözü, şeytanın vesvesesine yol açar.” (Müslim, Kader, 34). Bugün iş işten geçtikten sonra ve yarın öldükten sonra bu tür sözlerin bir faydası olmayacak. “Âhireti inkâr edenlerden birine ölüm gelip çatınca, işte o zaman: ‘Ya Rabbî!’ der, ‘ne olur beni dünyaya geri gönderin, ta ki zayi ettiğim ömrümü telafi edip iyi işler yapayım.’ Hayır, hayır! Bu, onun söylediği manâsız bir sözdür. Çünkü dünyadan ayrılanların önünde, artık, diriltilecekleri güne kadar bir berzah vardır.” (Mü’minûn, 23/99-100)

“Tuttular, Allah’tan başka tanrılar peşine düştüler, ümit ettiler ki yardıma nâil olacaklar!” (Yasin, 36/74). Oysa Şeytan onları aldattı!

Dünya menfaati, iş, makam, para ve güç elde etmek için birilerinin peşine takılıp, onların ayak izlerinden ilerleyenler, dini ve toplum nazarında itibar atfedilen herşeyi kullanırlar. Onların bu yalanlarına inanarak onların peşlerine takılacak olanlar, onların varacakları yere varacaklardır. Onları yakan ateş, onlara da dokunacaktır.

Selam ve dua ile.