Şu genel ilkeleri hatırlatalım…
“Usul esastan mukaddemdir.” Yani usul esastan önce gelir. Doğruyu söylememiz yetmez, doğruyu doğru bir biçimde söylemek gerekir. Hele de din adına konuşuyorsanız hassasiyeti, vakarı, murad-ı ilahinin ne olduğunu gözden uzak tutmamak gerekir. Amacınız kadar vasıtalarınız da güzel olmalı. Bizi tesir altına alan hakikat değil, nefsimiz olabilir; bu yüzden dikkatli olunmalı. İçinizdeki hükmetme, dikkat çekme, baş olma ihtirasının sizi ve değerlerinizi istismar etmesine karşı uyanık olunmalı. Unutmayalım ki nefsin en büyük hilesi kendini gizlemesindedir. Asıl mağlubiyetinizi tam “nefsimi yendim” dediğinizde alırsınız.
Bize aklı selim, kalbi selim, zevki selim lazım. Basiret kadar, meseleleri doğru terazide tartmak da zaruridir. Cüret tek başına hiçbir şeydir. Hatta o kötü niyetlinin elinde kaba bir silaha döner. Bilgisiz ve ahlaksız cüret hem kişinin, hem toplumun başına beladır. Allah bizi nefis ejderhasının şerrinden, nefsimize hizmet etmekten muhafaza etsin. Amin…
**
Şöyle bir akıl yürütme çok popüler hale geldi.
Birisi, bir haramdan, günahtan, yanlıştan, eksiklikten bahsedince; hemen onun o an bahsetmediği yanlışlar gündeme getiriliyor.
Mesela o birisi diyor ki: Eşcinsellik yanlış…
Karşısında mevzilenen kitle: Eşcinsellik yanlış da kul hakkı yemek doğru mu?
Diyor ki: Alkol içmek kötü bir alışkanlık…
Diyorlar ki: Alkol içmek kötü de ihale takibi iyi mi?
Diyor ki: Survivor izlemek caiz değil.
Diyorlar ki: Survivor izlemek caiz değil de iki maaş birden almak caiz mi?
Diyor ki: Kumar haram…
Diyorlar ki: Kumar haram da, kamu kaynağını kullanmak helal mi?
Alakasız şeyler mukayese edilmez. Size, iki maaş birden almak caizdir, diyen mi var? Neden bir kişi bir yanlışı ifade ettiğinde o an ifade etmediği diğer yanlışlarla ona karşılık verilip susturulmaya çalışılıyor…Bir insanı eleştireceksek bunu onun söylediği doğrular üzerinden yapmamalıyız…
Akıl yürütmeyi bu şekilde yapanlar yanlışları önemsizleştirmiş oluyorlar. Yani onlara göre, kul hakkı yeniyorsa, eşcinselliğe de laf edilmeyecek! İhale takibi yapılıyorsa alkol içmenin kötü bir şey olduğu da söylenmeyecek!
Bu kadar çarpık bir mantık olabilir mi?..
Öyle ya, ihale takibine laf edilmediği (zannedildiği) için, eşcinsellikle ilgili bir şey söylenemeyecekse hangi meseleyi nasıl konuşabiliriz. Konuşacak zemin kalmıyor ortada. Bu bakış açısı meseleleri konuşulamaz hale getiriyor, farkında mısınız?
“Sen ihale takibi yapmaya kötü demediğin için eşcinselliğe kötü diyemezsin!”, mantık bu. Öte yandan ihale takibine bir şey söylenilmemesi gibi bir durum da yok. İhale takibine, liyakatsizliğe, yolsuzluğa da itiraz ediliyor. Fakat fitnebaz medya her zamanki gibi bunları değil, sadece eşcinsellik ve teşhircilik ile ilgili olan yorumları gündeme getiriyor. O zaman da aynı kitle, neden şunları da eleştirmedin diye konuşanı susturmaya çalışıyor. Sadece o kitle de değil, bakıyorsunuz ilahiyat meseleleri ile toplumun gözü önünde olan adamlar bile aynı yüzeysel çarpıtmanın tesiriyle yorum yapıyorlar. Yazık…
Bu itiraz eden adamlar yol kenarında “Park yapılmaz” tabelası görünce “Park yapılmaz da hız sınırı aşırılır mı?” diye karşılık veriyorlar mı acaba, merak ediyorum doğrusu…
Hem aynı mantık örgüsünü kullanarak, yanlışları önemsizleştirmeye çalışanlara şunu da sormazlar mı?
Tamam dediğin gibi kul hakkı yemek yanlış da, eşcinsellik doğru mu? O halde sen neden onun yanlış olduğunu söylemiyorsun?!
Farz-ı misal o kişi sadece alkolü, teşhirciliği kötülüyor ama kamu hukukuyla ilgili günahlara ses çıkarmıyorsa ama sen de kamu hukuku ile ilgili günahlara ses çıkarıp, eşcinsellik, alkol gibi şeylere tek söz etmiyorsan, senin eleştirdiğin kişiden ne farkın kalıyor?
O halde şöyle demeliyiz: Oraya park yapmak da yanlış, hız sınırını aşmak da…
Eşcinselliğe de itiraz edelim, ihale takibine de…

Starbucks ve LGBT

Eşinsellik demişken 30 ülkede altı bine yakın şubesi bulunan Starbucks, eşcinsel evlilikleri desteklediğini duyurmuş. Dünyaca ünlü petrol devi Shell de akaryakıt istasyonlarını gökkuşağı rengine boyamıştı yıllar önce. Eşcinsel evlilikler yasallaştıkça LGBT’li bireylere yönelik pazarlama taktikleri de yaygınlaşıyor. Amaç giderek daha popüler hale gelen LGBT pazarını ele geçirmek.
Şirketler LGBT ile ilgili tutumlarını “farklılıklara saygı” olarak pazarlayarak ürünlerine siyasal-sosyal bir anlam vermeye çalışıyorlar. Böylelikle siz sırf LGBT desteği nedeniyle bir ürünü satın almayı reddettiğinizde, aynı zamanda “farklılıklara saygısı” olmayan bir yobaz haline geliyorsunuz…
Popüler kültürün anahtar teslim kanaatleriyle hayatını sürdüren kalabalıklar için "yobaz” gibi algılanmak kabul edilebilir bir şey değil. Aynı kalabalıklar ne anlama geldiğini derinlemesine düşünmedikleri "farklılıklara saygılı” insan imajına sahip olmak için bile LGBT destekçisi firmalardan ürün satın alabilirler. Özgür ve maskülen erkeğin sembolü gibi pazarlanan Malboro’nun insanlar üzerinde bıraktığı sembolik etkiyi ve bunun Malboro satışlarını zirvelere çıkaran yanını düşünün. Aynısı burada da geçerli olacak gibi. Yakın gelecekte LGBT pazarının burnumuzun dibine kadar geldiğini göreceğiz. Tek kaygısı cirosu olan şirketler için yeni, büyük ve iştah kabartıcı bir pazar bu. Ha bu arada geleneksel ailenin canı çıkmış kimin umurunda?