Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın önceki gün Yunanistan'a yönelik yaptığı 'Adaları silahsızlandırın' açıklaması, uluslararası antlaşmaları yeniden gündeme getirdi. Uluslararası hukuk uzmanları, antlaşmaların ihlal edilmesiyle Türkiye'nin Yunanistan'la sınırları yeniden müzakere etme hakkı doğduğuna vurgu yaptı.

Yunanistan'ın Ege'deki asırlık ayak oyunları karşısında Londra, Lozan, Montrö ve Paris antlaşmaları adaların silahlandırılmaması gerektiği şartını içeriyor. Uzmanlara göre Türkiye'nin, devletler hukukuna aykırı hareket ederek bütün bu antlaşmaları ihlal eden Yunanistan'la sınırları yeniden müzakere etme hakkını kullanması gerekiyor.

Son dönemde ABD'nin desteğini arkasına alarak Ege'deki adaları silahlandırma faaliyetlerini hızlandıran Yunanistan'ın, düşmanca politikaları bölgedeki tansiyonu yükseltiyor. Başta Lozan ve Paris antlaşmalarında yer alan silahsızlandırma şartıyla kendisine bırakılan adaları Türkiye'ye karşı bir saldırı üssüne çeviren Yunanistan'ın ihlallerinin sonu gelmiyor. Cumhurbaşkanı Rrdoğan'ın Efes Tatbikatı'nı izlediği törende Yunanistan'a yaptığı 'Adaları silahlandırmaktan vazgeçin' çağrısı sürecin nereye doğru ilerleyeceği sorularını gündeme getirdi. Konuyla ilgili Diriliş Postası'na konuşan Uluslararası Hukuk Uzmanı Prof. Dr. Yüksel Acer, Türkiye'nin elinin hukuki olarak oldukça güçlü olduğuna dikkati çekti.

"ANLAŞMA METİNLERİ AÇIK NET!"

Prof. Dr. Yücel Acer, mevcut şartlarda Yunanistan'ın bütün devletler arası antlaşmaları çiğnediğine vurgu yaparak şunları söyledi:

"Doğu Ege adalarının silahsız tutulması yükümlülüğü Yunanistan için nereden kaynaklanıyor diye bakarsak, bir tanesi Lozan Barış Antlaşması diğeri de Paris Barış Antlaşması. Lozan Barış Antlaşması biliyorsunuz 1923 tarihli. Lozan Barış antlaşmanın 12 maddesinde daha önce alınmış bir kararı teyit ediyor ve ayrıca 13'üncü maddesinde diyor ki Midilli, Sakız, Sisan ve İkeria adalarında hiçbir deniz üssü kurulmayacak, hiçbir istihkâm yapılmayacak. Birde Türkiye'nin taraf olmadığı ama Yunanistan'ın taraf olduğu 10 Şubat 1947 tarihli Paris Barış antlaşması var. Bu İkinci Dünya Savaşı'na katılmışların taraf olduğu bir antlaşma. Bu antlaşmanın 14. maddesi de Güneydoğu Ege adaları olarak bize yakın olan Rodos, Karpotos ve Meis'inde içinde yer aldığı 12 adayı Yunanistan'a veriyor. Ama şunu söylüyor askerden arındırılacak ve öyle kalacaktır diyor. Şimdi dolayısıyla Yunanistan'ın hukuki yükümlülükleri çok açık."

"ASKER ÇIKARAMAZSINIZ"

Adalara hiçbir şekilde asker çıkarılamayacağını belirten Yücel Acer, şöyle devam etti:

"Adalarda Yunan askeri kuvvetleri askerlik hizmetine çağrılmış ve bulundukları yerde eğitilebilecek normal asker sayısından çok olmayacak diyor. Sadece jandarma polis kuvvetleri bulunacak diyor. Birde şunu diyor o adada yaşayanlardan askeri eğitim verilmek istenen varsa onlar alınıp orada eğitilip terhis edilecek diyor. Yani dışarıdan asker getirilmeyecek anlamına geliyor. Şimdi Lozan Antlaşması bunu söylüyor."

"YUNANİSTAN TEYİT EDİYOR"

Yunanistan'ın adalardaki tahkimatlarının 1950'lerde ortaya çıktığını ifade eden Yücel Acer "İlk defa 29 Haziran 1964'te Türkiye Yunanistan'a resmi bir nota vererek Rodos ve İstanköy'de yapıldığı saptanan tahkimatların uluslararası antlaşmalara aykırı olduğunu söylüyor. Yunanistan cevabi notada bu antlaşmalara uygun davrandığı ve adalarda tahkimat yapmadığını söylüyor. Yani antlaşmaların geçerliliğini teyit ediyor aslında. Fakat yine de bu seferde Kuzeydeki Doğu Ege adalarında Limni adasında mesela 1969 yılında havaalanı inşa ederek bazı askeri faaliyetleri tespit ediliyor" diyor.

"VİYANA ANTLAŞMALAR HUKUKU İŞLİYOR"

Acer, Türkiye'nin son bir yıl içerisinde bu tablo karşısındaki itirazlarına yeni bir boyut kazandırdığına vurgu yaparak şu ifadeleri kullandı:

"Dışişleri Bakanımız dedi ki: 'Eğer siz bu antlaşmaların silahsızlandırma hükmünü uygulamıyorsanız o zaman biz de bu adaları sana veren hükümleri tartışmaya açıyoruz.' Yani adaların hâkimiyeti meselesini bu 18 adanın hâkimiyeti üzerinde kimin egemen olduğu konusunu düzenleyen Lozan Antlaşması'nın ilgili hükmünü ve Paris Barış Antlaşması'nın ilgili hükmünü tartışmaya açıp tekrar belirleyeceğiz diyor. Bu hükmü tanımıyoruz diyor Türkiye. Uluslararası antlaşmaları düzenleyen Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi var. Bu sözleşmeye Yunanistan ve Türkiye'de taraf. Bu sözleşmenin 60. maddesi diyor ki, eğer taraflardan birisi çok taraflı veya ikili bir antlaşmayı esaslı ihlal ediyorsa, bundan zarar gören taraf ilgili hükümleri tanımadığını beyan edebilir yani tanımayabilir!"

TÜRKİYE NE DİYOR?

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'Şaka yapmıyoruz' sözlerine de değinen Acer, "Bugün de aslında bu konuda şaka yapmıyoruz derken saldırıp adaları alacağız demiyor Cumhurbaşkanı. Egemenliği tartışmaya açma konusunda ciddiyiz diyor eğer böyle yaparsanız bizde haklarımız koruruz. Bundan sonra atılacak resmi adımları diye anlıyorum ben. Yoksa hani 'Adalar bize aittir' demiyor. Bu adaların kime ait olduğunu tekrar konuşmamız lazım diyor" diye konuştu. "TÜRKİYE adalara asker çıkartacak gibi algılamamak lazım. Bu doğru bir yaklaşım olmaz" diyen Yücel Acer mevcut gerilimde Türkiye'nin takındığı çözüm odaklı tavra karşılık Yunanistan'ın samimi yaklaşım sergilemediğine işaret etti. Acer, "Türkiye'de böyle bir şey planlamıyor zaten. Türkiye'nin planladığı daha çok Yunanistan'ı barışçıl yollarla bu şeyinden vazgeçirmek aslında. Birde şu var şunu da ekleyelim; Yunanistan Türkiye ile görüşmeye başlamıştı tekrar. 2021'in Ocak ayında istişari görüşmeler tekrar başlamıştı. Fakat Yunanistan, Türkiye tehdidi algısını o kadar yerleştirmiş ki insanların kafasına. Bir Yunan hükümeti Türkiye ile görüşmeye başlayınca o Yunan hükümeti kendini rahat hissedemiyor. Çünkü Yunan kamuoyu acaba Türkiye'ye taviz mi verecek diye düşünmeye başlıyor bu hükümet ile ilgili olarak. Aslında Yunan hükümeti görüşmeleri ciddi ve samimi yapmıyordu. Öteden beri olduğu gibi. Daha çok uluslararası kamuoyu basınında Yunanistan görüşüyor, barışsever bir ülke imajını da korumak için veya güçlendirmek için görüşüyor Türkiye ile ama samimi ve ciddi değil." ifadelerini kullandı.

TÜRKİYE HANGİ ADIMLARI ATABİLİR?

ULUSLARARASI Hukuk Uzmanı Prof. Dr. Yüksel Acer, Yunanistan'ın uluslararası hukuku hiçe sayan şımarıklıkları karşısında Türkiye'nin ne tür adımlar atabileceği konusunda ise şu adımları sıraladı:

"Türkiye bu işi daha da yukarıya taşımak isterse resmi adımlarını yoğunlaştırabilir. Mesela BM Güvenlik Konseyine bence başvurabilir. Yunanistan'ın yaptığı bir tehdittir aslında. Adaları silahlandırmak barışa tehdittir. Türkiye'ye karşı bir tehdittir. Güç tehdididir. Bu güç tehdidi durumunda BM antlaşması 39. Maddeye göre güvenlik konseyi konuya dahil olarak tavsiye niteliğinde ya da bağlayıcı karar alması gerekir. Dolayısıyla Türkiye'nin başvuracağı bir adım bu olabilir. Güvenlik konseyine durumu bildirmek. Bir başkası Lozan Antlaşması'na taraf olan ülkelere resmi beyanda bulunabilir Türkiye bu maddenin tekrar görüşülmesini talep eden bir resmi beyanda bulunabilir."

"TÜRKİYE'NİN MÜDAHALE HAKKI VAR"

ULUSLARARASI Hukuk Uzmanı Doç. Dr. Emete Gözügüzelli ise mevcut tabloyu söyle değerlendirdi:

"Uluslararası anlaşmalara göre, Türkiye'nin kıyılarının dibinde aşırı silahlanma karşısında, önleyici ya da ön alıcı müdahale hakkı bulunmaktadır. ABD de benzer gerekçelerle Irak'a müdahale etmişti. Yunanistan, 'mevcut anlaşmalar eskidendi' diyerek ihlallerini sürdürürse, Türkiye Adalar'ın durumunu uluslararası mecralarda tartışmaya açma hakkı var. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne karşı yapılan saygısızlığın en başta anlaşmalara saygısızlık yani bölge barışını bozucu nitelikte arz etmesinden ötürü burada yapılması gereken Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kendi ulusal güvenliğini sağlayıcı adımlar atmasıdır. Şimdi burada Yunanistan'ın temel hedefi ise ortaya koyduğu argümanlarla sanki Türkiye anlaşmaları aykırılık teşkil eden saldırganlık içinde gibi göstermek. Bir yaygara çıkararak uluslararası kamuoyunu Türkiye'ye karşı harekete geçirme ve Türkiye'nin bir müdahalesi karşısında bir uluslararası sorumluluk yükleme çabası içindeler. Eğer Yunanistan bu şekilde anlaşmaya ve Lozan hükümlerine silahlandırma yönde saygısızlık gösterirse o zaman Türkiye'nin Paris'teki anlaşmaya taraf olmamasından ötürü bizzat bu Adalar üzerindeki Yunanistan'ın egemenliğinin de artık tartışmalı olduğunu konuşması gerekmektedir.

DİRİLİŞ POSTASI