İşte, “Abdullah bin Cübeyr kimdir? Abdullah bin Cübeyr nerede doğmuştur? Abdullah bin Cübeyr ne zaman doğmuştur? Abdullah bin Cübeyr nasıl Müslüman olmuştur? Abdullah bin Cübeyr nasıl hicret etmiştir? Abdullah bin Cübeyr nasıl evlenmiştir? Abdullah bin Cübeyr’in cesareti, Abdullah bin Cübeyr’in hayatı, Abdullah bin Cübeyr’in vefatı…” sorularının cevapları…

Hz. Abdullah İkinci Akabe Biatında bulunmuş, hicret ettiği takdirde Resulullahı hayatı pahasına koruyacağına dair söz vermişti. Putları hiç sevmezdi. Sehl bin Hüneyf (r.a.) ile birlikte geceleyin müşriklere ait tahtadan yapılmış putları kırarlar, yakmaları için Sahabîlere getirirlerdi.

Hz. Abdullah İslâmın kahraman bir mücâhidiydi. Iyi ok atardı. Peygamberimize itaatte kusur etmezdi. Peygamberimiz (a.s.m.) bunu bildiği için Uhud Savaşında onu elli kişilik okçu birliğinin başına kumandan tayin etti. Okçulara da şu tavsiyede bulundu:

"Bizi arkamızdan koruyunuz, sakın yerinizden ayrılmayınız. Bizim öldürüldüğümüzü görseniz de yardımımıza koşmayınız. Ganimet topladığımızı görseniz de bize katılmayınız. Kuşların bizi kapıştığını görseniz de, ben size haber göndermedikçe sakın yerinizden ayrılmayınız. Siz yerinizde durmazsanız biz galip olamayız." Peygamberimiz bu emrini bir defa daha tekrarladı. Sonra da bunu tebliğ ettiğine dair Allah'ı şâhit tuttu.

Biraz sonra da savaş başladı. Başlangıçta İslâm ordusu büyük bir galibiyet elde etti. Müşrikler kaçışmaya, Müslümanlardan bir kısmı da ganimet toplamaya başladılar. Bunu gören okçulardan bazıları, "Ne duruyorsunuz? Allah düşmanı bozguna uğrattı. Kardeşleriniz ganimet topluyor. Siz de ganimet toplayınız" diye bağırmaya başladılar.

Başta kumandanları Abdullah bin Cübeyr (r.a.) olmak üzere içlerinden çok azı, Resulullah’ın emirlerini hatırlatarak bunun doğruolmadığını, Allah'a ve Resulüne itaat etmek gerektiğini söyledilerse de dinletemediler. Diğerleri, "Biz, vallahi gidip ganimetten nasibimizi alacağız" dediler. Ve vazifelerini terk ederek ganimet peşine koştular. Hz. Abdullah ile birlikte on kişi sebat etti.

Halid bin Velid o sırada henüz Müslüman olmamıştı. İyi bir kumandandı. Savaş taktiklerinde çok başarılıydı. Okçular orada bulunduğu müddetçe muvaffak olamayacaklarını biliyordu. Önce okçuların tamamen susturulması gerektiğine inanıyordu. Tepenin gerisine çekilerek okçuların bir açığını yakalamak için fırsat kollamaya başladı. Çoğunun tepeyi terk ettiğini görünce de hemen harekete geçti.

Abdullah bin Cübeyr, (r.a.) müşrik süvarilerinin üzerlerine geldiğini görünce, yanında kalan on Sahabiye açılıp yayılmalarını, düşmanı öyle karşılamalarını emretti. Mücahitler saf halinde dizildiler müşrikleri oka tuttular.

Hz. Abdullah büyük bir mahcubiyet içerisinde düşmana ok atıyordu. Tepeyi terk eden okçuların mesuliyetini bütün ağırlığıyla üzerinde hissediyordu. Bir ara düşmana atacak ok kalmadığını gördü. Mızrağıyla hücuma geçti. Bir kaçını yaraladı. Mızrağı kırılınca kılıcını sıyırdı. Kanının son damlasına kadar müşrikleri oyalamak istiyordu. Neticede müşrikler vücudunu delik deşik ettiler. Böylece Abdullah bin Cübeyr (r.a.) ölüm pahasına Resulullahın emrini yerine getirmiş ve şehadet mertebesini kazanmıştı.

Allah ondan razı olsun.