İşte Prof.Dr. Ahmet Maranki'nin söz konusu yazısının tamamı;

28 Mayıs cumhurbaşkanı seçimleri ve Cumhur İttifakı’nın seçimleri kazanması, Türkiye Yüzyılı’nı inşallah gerçekleştirecek Bakanlar Kurulu üyelerini ve Sayın Cumhurbaşkanını tebrik ediyoruz!

40 yıllık araştırmacı yazar, devlet adamı ve bu ülkeye sahasında yüzlerce ağaç dikmiş ve insan yetiştirmiş bir bilim adamı tecrübesiyle bugün başta nefsimize ve insanlığa kainatın sahibi yöneticisi ve önderimizin istikamet gösterici bir uyarısı ile başlıyoruz..!

Münafık; Müslümanların sahip olduğu her türlü nimetlerden istifade edebilmek veya bir takım gizli yollar ve entrikalarla İslam toplumunu içten yıkmak için asıl mahiyetini ustaca gizleyip, kalben inanmadığı halde Müslümanlara karşı kendisini inanmış gösteren kişi anlamına gelmektedir.  

Ayrıca münafıklar insanların en şerlisi ve ikiyüzlü olanlarıdır. Bunlar iki sınıf, halk arasında bir kısmına bir yüzle gelirler diğer bir kısmına da başka bir yüzle gelirler. 

İki sürü arasında gidip gelen mütereddit koyuna benzerler.  Yani iman ve küfür arasında bocalar dururlar.  Ne Müslümanlara ne de kâfirlere yaranamazlar.  Bunlar cehennemin en alt tabakasında azap edilecek kimselerdir.

Münafıkların tanınması da oldukça güçtür. 

Ancak bunların şerlerinden korunabilmek için de kendilerinin gerçek yüzleriyle tanınmasına şiddetle ihtiyaç vardır.  Allah (c.c) onları yakinen tanıyabilmemiz için Kur’an-ı Kerim’in pek çok ayetinde münafıklara dair bilgiler sunmuş bununla da yetinmeyip onlar hakkında müstakil bir sure indirmiştir. Bu sure nazil olunca münafıkların korktuğu şey başlarına gelmiş ve bütün sırları, hileleri tüm çıplaklığıyla gözler önüne serilmiştir!

Günümüzün hayat tarzı ve Münafikun Suresi!

Şüphesiz yalancılar olduklarına elbette şahitlik eder. (1) 

Yeminlerini kalkan yaptılar da insanları Allah’ın yolundan çevirdiler. Gerçekten onların yaptıkları şey ne kötüdür! (2)

Bu, onların önce iman edip sonra inkâr etmeleri, bu yüzden de kalplerine mühür vurulması sebebiyledir. Artık onlar anlamazlar. (3)

Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider. Konuşurlarsa sözlerine kulak verirsin. Onlar sanki elbise giydirilmiş kereste gibidirler. Her kuvvetli sesi kendi aleyhlerine sanırlar. Onlar düşmandır, onlardan sakın! Allah onları kahretsin! Nasıl da (haktan) çevriliyorlar! (4)

O münafıklara, “Gelin, Allah’ın Resulü sizin için bağışlama dilesin” denildiği zaman başlarını çevirirler ve sen onların büyüklük taslayarak uzaklaştıklarını görürsün. (5)

Onlara bağışlama dilesen de, dilemesen de onlar için birdir. Allah onları asla bağışlamayacaktır. Çünkü Allah, fasıklar topluluğunu doğru yola iletmez. (6)

Onlar, “Allah Resûlü’nün yanında bulunanlara (muhacirlere) bir şey vermeyin ki dağılıp gitsinler” diyenlerdir. Hâlbuki göklerin ve yerin hazineleri Allah’ındır. Fakat münafıklar (bunu) anlamazlar. (7)

Onlar, “Andolsun, eğer Medine’ye dönersek, üstün olan, zayıf olanı oradan mutlaka çıkaracaktır” diyorlardı. Hâlbuki asıl üstünlük, ancak Allah’ın, Peygamberinin ve mü’minlerindir. Fakat münafıklar (bunu) bilmezler. (8)

Ey iman edenler! Mallarınız ve evlatlarınız sizi, Allah’ı zikretmekten alıkoymasın. Her kim bunu yaparsa, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir. (9)

Herhangi birinize ölüm gelip de, “Ey Rabbim! Beni yakın bir zamana kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam!” demeden önce, size rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayın. (10)

Allah, eceli geldiğinde hiçbir kimseyi asla ertelemez. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır. (11)

 Münafikun suresinin günümüze bakan bir manada tefsiri..!

İslam-İnsan olabilmek!

İnsan kendisini dünya telâşının anaforuna kaptırırsa, insanlığın esas gaye senden uzaklaşır! Ama sınav süresi dolmuş, artık sıra değerlendirmeye gelmiştir bu konuda benzer başkaları için ve Allah yolunda yapılan harcamalar (infak) konusundaki hasis tutumları kınanmıştı; burada ise insanı lâyık olduğu yerde tutacak olan iki temel davranışa vurgu yapılmaktadır: 

Kırmızı bültenle aranan 2 zanlı İstanbul'da yakalandı Kırmızı bültenle aranan 2 zanlı İstanbul'da yakalandı

1. Dünya hevesi ve aldatması ile malların ve çocuklarınızın... Allah’ı anmayı yani O’nun kulu olduğunu unutturmaması!

2. Sahip olduğu imkânları gönüllü olarak başkalarıyla Kur’an’ın emirleri noktasında zekat, infak, sadaka.. vs. ile paylaşmaya çalışmak!

İnsanlığa kozmik mesaj!

İnsanoğlu maddeden kurtulup, mananın önemini anlamadıkça huzur bulamaz kurtuluşa eremez! Gelecekte öyle karanlık günler olacak ki insanların yaşaması da ölmesi de zor olacak..! O karanlık günlerde ancak mananın önemini idrak edebilenler kozmik boyuta erenler kurtulacaktır..! Bu erenler dünyanın vücudunun olmadığını anlayabilenler olacaktır. Dünya bir misafirhanedir insan ise onda az kalacaktır! Onun için duamız!

Şeytanın mührü olan dikili taşların gölgesinde yapılacak şer işlerden her daim sana sığınırım..!

Müslümanız diyen insan güruhu!

İnsan diye emek verdiklerimin hemen hepsi de  ruh ve mana mefhumuna yabancı, menfaat kölesi bir takım haşerelermiş..!. Ahlaksızlığın ummanı olan bu Şark’ı yaşadıkça tanıyorum. Burada insanı fenerle arayanlar yanılmamışlar..! Müslümanız diye inanan o insan güruhu yok mu? Onlar, Şark’ın en aşağı tabakasını teşkil ediyor..! Yaşanan şekliyle Müslümanlık Şark’ı bitirmiş. Buraya artık ne ilim girer, ne ahlak; ne de Allah uzanır bunlara…! Bunların önce her şeyi bırakıp, insanlık devrine girmeleri lazım.  (11 Nisan 1965 tarihli mektup) Nurettin Topçu

Ben cin ve insi ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.” (Zariyat, 51/56).

Üstad Bediüzzaman Said Nursi, Şualar isimli eserinin mukaddimesini bu ayetle açmış ve şöyle buyurmuştur: “Bu ayet-i uzmanın sırrıyla, insanın bu dünyaya gönderilmesinin hikmeti ve gayesi, Halik-ı kainatı tanımak ve Ona iman edip ibadet etmektir ve o insanın vazife-i fıtratı ve farıza-i zimmeti, marifetullah ve iman-ı billahdır ve iz’an ve yakin ile vücudunu ve vahdetini tastik etmektir.” (7. Şua s. 84). Bu dünyada münafikane bir yaşayış içindekilere ve yöneticilerimize, başımızdakilere Rabbim sen sıratı müstakim nasip eyle..!

Bizleri de içimizdeki bu münafıklar ve gafiller sebebiyle helak eyleme, âmin..!

Vesselam…