Günün heveskar ve hızlı değişiminden ve pek çok şeyi yozlaştırma becerisinden, geçmiş de nasibini almaktan kurtulamıyor ve mazinin en değerli hatıraları içleri boşaltılarak, kuru birer görüntüye yahut anın rüzgârı ile uçan bir balona tebdil ediveriyor.

Değerlerin muhafazası, köklerin korunması, dalların kesilmemesi, yaprakların kurumaması, meyvelerin çürümemesi için atılan her adım, bir yerlerden atılan taşlarla, çamurlarla ya da küçümser bakışlarla bir köşeye mahkûm edilmeyi çalışılıyor.

Kelimelerin ve kavramların, günümüzün her şeyi ezip geçen, yakıp yıkan, hızlı ve değişken, samimiyetsiz ve bir o kadar da sahtekâr yaşam tarzında kendilerini korumaları pek mümkün olamıyor.

Bu kaypak düzlemde insanların ve olayların da ayakta kalmaları, kaim olmaları, geleceğe umutla yürüyebilmeleri de bir o kadar zorlaşıyor.

İşte bu ahval ve şerait içinde, her yıl bugünlerde şehrimizin bir mütareke ile kurtuluşunu hatırlarken, esarete düşerken verilen destansı direnişi de yad ediyoruz. Fransızların adını her yıl yere tükürür gibi anarken, dönemin Ermeni çetelerinin ihanet ve vahşetlerini unutmuyoruz.

Salonlarda ve meydanlarda konuşuyor, bayraklar sallıyor ve şiirler okuyoruz. Sonra bugün itibariyle yani 26 Aralık olunca, Ramazan’dan çıkmış Müslümanın sevinçli iştahına benzer bir hevesle hayatımıza devam ediyor ve önümüze konan Fransız artıklarını, Ermeni döküntülerini gayet de mutlu mesut kucaklıyoruz.

Kurtuluşun bir şuur olduğunu ve özgürlük denen şeyin yalnız muhasara edilmiş bir şehirden huruç olmadığını, hürriyetin kutsal olduğunu ve kültür denen şeyin işgal edilmesinin ve yıkılmasının, taşların ve toprağın işgal ve yıkımından daha ağır bir felaket olduğunu unutuyoruz.

İşgalcilerimizin dilleri ve alfabeleri bize ecdadımızın dilinden ve alfabesinden daha sevimli gelmek bir yana, geçmişin izlerine düşmanlık edenlerle omuz omuza bir zafer kutlaması yapacak kadar da rahatız.

Dil ve kültürünü kaybeden şehrin kurtulduğunu kim ve nasıl iddia edebilecek ki? Antep lehçesi sadece skeçlerde kahkaha sebebi olarak kaldı ki, onun da sonu yaklaşıyor gibi. Şehrin kültürü ve medeniyet serüveni unutulmaya yüz tuttu. Yeni nesil Antep’e neden Küçük Buhara dendiğini bilmiyor. İmam Gazali’nin neden Antep kalesinde bir odası olduğunu kimse konuşmuyor.

Zamanın bu küçük Anadolu kazasını/ilçesini Fransızlar hangi sebeple bu kadar yıktılar, hangi amaçla aylarca bombaladılar?

O sebepler mi yok artık, yoksa düşmanlar dost mu oldu?

Yüzyılların medeniyet yolculuğunda önemli bir duraktı Antep ve yıktılar!

Hala yeniden o yolculuğa katılmaması için çalışıyorlar. Şehrin ve halkının din, dil ve kültür namına muhatap bırakıldığı erozyon, tıpkı işgal zamanında olduğu gibi bütün ülke ile hemen hemen aynı ancak bir fark var. O günlerde işgale direnmek kolaydı, düşman belli ve karşıda idi. Şimdi ortalık daha karışık, düşman gizli ve yanımızda dolaşıyor!

Neden ve nasıl kurtulduğumuzu hatırlamak, neye ve nasıl teslim olduğumuzu görmek zorundayız.

Kurtuluşumuzu da kurtarmak gerekiyor artık!

Sevinmekle eğlenmek arasındaki farkı bilecek ve uygulayacak kadar aklımız başımızda olmalı…

Bu vesileyle, direniş günlerinin tarihlerini ve dönüm noktalarını yeniden hatırlamakta fayda var.

Antep Savunması Kronolojisi

15 Ocak 1919 İngiliz işgali

29 Ekim 1919 Fransız işgali

5 Kasım 1919 Fransız ordusunda gönüllü Ermeni birliklerinin Antep’e girişi

23 Kasım 1919 Cemiyeti İslamiye’nin işgale karşı büyük mitingi

20 Ocak 1920 Karayılan’ın Karabıyıklı zaferi

21 Ocak 1920 Şehit Kamil hadisesi

3 Şubat 1920 Şahin Bey’in 1. Kertil zaferi

18 Şubat 1920 Şahin Bey’in 2. Kertil zaferi

28 Mart 1920 Fransız taarruzu ve Şahin Bey’in şehadeti

1 Nisan 1920 Antep muhasarasının başlaması

3 Nisan 1920 Düztepe işgali

16 Nisan 1920 Hacıbaba işgali

17 Nisan 1920 İbrahimli işgali

26 Nisan 1920 Mağarabaşı savaşı

2 Mayıs 1920 Kurbanbaba taarruzu

22 Mayıs 1920 Karayılan’ın Sarımsaktepe zaferi

24 Mayıs 1920 Karayılan’ın şehadeti

10 Eylül 1920 Çınarlı Camii direnişi

14 Ekim 1920 Çınarlı Camii zaferi

1 Aralık 1920 Büyük Fransız taarruzu

18 Aralık 1920 Fransız taarruzu geri püskürtüldü

1 Ocak 1921 Antep’te açlıktan ölümler başladı

7 Şubat 1921 Huruç taarruzu başarısız oldu

8 Şubat 1921 Antep düştü

Gaziantep savunması 11 ay sürdükten sonra açlık yüzünden sona ermiştir. Savunma süresince Fransızlar şehre 70.000 civarında top mermisi atmış, 6.317 Antepli şehit olmuş, en az bir o kadarı yaralanmış, evlerin üçte biri yıkılmıştı.

25 Aralık 1921 Fransızlar, Ankara Anlaşması gereği Antep’ten ayrıldı.