Hanım sahabilerden biri olan Esmâ bint-i Yezid hakkında “Esmâ bint-i Yezid kimdir? Esmâ bint-i Yezid’in hayatı, Esmâ bint-i Yezid’in vefatı” gibi soruların cevapları tüm detaylarıyla haberimizde…

İşte, "Esmâ bint-i Yezid kimdir? Esmâ bint-i Yezid’in hayatı, Esmâ bint-i Yezid’in vefatı…" sorularının cevabı.

ESMÂ BİNT-İ YEZİD KİMDİR?
ESMÂ BİNT-İ YEZİD’İN HAYATI

Peygamberimizin asrı bir ilim ve irfan asrıydı. Yüce Nebînin etrafında saf saf olan Sahabiler, o ilim deryasından feyiz alıyorlardı. Bu büyük insanlar, günlük hayatta karşılaştıkları meselelerin hallini Resulullahtan talep ediyorlar, çeşitli sualler soruyorlardı. Sadece erkekler değil, kadınlar da Peygamber Efendimizin huzur-u saadetlerine gelerek müşkillerini arz ediyorlardı. Çünkü onlar, hayânın dini öğrenmeye mâni olmaması gerektiğini biliyorlardı. Dini öğrenmek hususunda utangaçlık gösterilemezdi. İşte, Peygamberimize sorduğu suâllerle, bilhassa kadınlarla ilgili birçok me selenin açıklanmasına vesile olan kadınlardan birisi de Esmâ bint-i Yezid’dir (r.a.).

Hz. Esmâ, Ensar kadınlarındandı. Peygamber Efendimiz Medine'ye hicret ettiğinde Ensar kadınlarından ölüye feryat edercesine ağlamamak, cenazenin peşinden gitmemek, Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık ve zina yapmamak ve çocuklarını öldürmemek üzere söz almıştı. Bu kadınların arasında Hz. Esmâ da vardı. Esmâ (r.a.) hayatı boyunca verdiği bu söze sadık kaldı. Diğer Sahabi hanımlar gibi, Hz. Esmâ da Resulullahı çok sever, gerektiğinde ona hizmet etmekten, imkânı ölçüsünde ikramda bulunmaktan geri durmazdı. Maddi durumu fazla müsait olmamasına rağmen eli açık ve cömertti. Evde bulunan yiyecek ve içeceğini Allah'ın Resulü ile paylaşmaktan mânevi bir lezzet alırdı. Bir gün Resulullahın mescitte akşam namazı kıldığını gördü. Hemen eve koştu. Biraz ekmekle kuru üzüm hazırladı. Peygamberimizi bekledi, mescidden çıktığında evine davet etti. Resulullah (a.s.m.) bu fedakâr Sahabîyi kırmadı. Sahabelerle birlikte mescidten çıkıp dâvetine icabet etti. Hz. Esmâ hazırladıkrını Resulullahın önüne koydu ve "Annem babam size fedâ olsun ya Resulallah! Buyurun, yiyiniz" dedi. Peygamber Efendimiz Ashabına "Buyurun, Bismillah" dedi. Afiyetle yediler. Hz. Esmâ bu vakayı naklettikten sonra şöyle der: "Varlığım kudret elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki, gözlerimle gördüm. Kırk kişilik cemaat ne üzümü, ne de ekmeği bitirebildiler. Yanımdaki su dan da içtikten sonra ayrıldılar. Biz aile halkı hastalandıkça veya hayır ve bereket umdukça, Resulullahın ve Sahabelerin içtiği bu kırbadan artan suyu içer, şifâ bulurduk. Rızkımıza bereket gelirdi."

Hz. Esmâ zaman zaman Peygamberimizin hane-i saadetine gider, diğer kadınlarla birlikte Resulullahın sohbetinde bulunurdu. Peygamberimiz Hz. Âişe ile evlendiği gün diğer kadın Sahabelerle birlikte Hz. Esmâ da orada bulunuyordu. Bir ara Resulullaha süt takdim ettiler. Peygamber Efendimiz sütten bir miktar içtikten sonra kâseyi Hz. Aişe'ye uzattı. Aişe Validemiz utandığından almak istemedi. Bunun üzerine Hz. Esmâ şöyle dedi: "Ya Âişe, Resulullahın ikramını geri çevirme. Al ve iç." Hz. Aişe Peygamberimizin ikram ettiği sütü aldı, bir miktar içtikten sonra tekrar verdi. Peygamberimiz bu defa da süt kâsesini Hz. Esmâ'ya uzattı.

Hz. Esmâ kâseyi aldı, Resulullahın mübarek artığından içti. Hz. Esmâ, kadın Sahabîler içerisinde açık sözlülüğü ve düzgün konuşması ile tanınıyordu. Bu sebeple "Hatibetün-nisa" yani "Kadınların Hatibi" lakabıyla şöhret bulmuştu. Medineli kadınlar Peygamberimize bir şey sorup öğrenmek istediklerinde onu temsilci olarak gönderirlerdi. O da öğrenilmek istenilen şeyi gayet açık bir ifadeyle Resulullaha arz ederdi.

Yine bir gün kadınlar zihinlerini meşgul eden bir meseleyi öğrenmesi için Hz. Esmâ'yı temsilci seçtiler. Ondan Peygamberimize gitmesi bazı meseleleri dile getirmesi ricasında bulundular. Peygamberimizin huzuruna giren Hz. Esmâ, kendisine konuşmak için müsaade verilince, "Annem babam size fedâ olsun ey Allah'ın Resulü!" diyerek ona olan hürmet ve muhabbetini ifade ettikten sonra, sözlerine şöyle devam etti:

"Ben, bazı kadınların size gönderdiği temsilciyim. Şüphe yok ki, Cenab-ı Hak sizi erkek ve kadınların hepsine peygamber göndermiş, biz de sana ve senin Rabbine iman etmişizdir. Biz kadınlar evlerimizde oturmakta, beylerimizin meşru isteklerini yerine getirmekteyiz. Erkekler ise Cuma namazı kılmak ve cemaate devam etmek, hastaları ziyaret ve cenazelere katılmak suretiyle, tekrar tekrar hacca gitmekle bizden üstün kılındılar. Bu sayılanlardan daha faziletlisi de Allah yolunda cihad etmektir. Bir erkek hac veya umre için, yahut cihat maksadıyla yola çıktığı vakit, biz onların mallarını korur, elbiselerini temizler ve dikeriz. Çocuklarını büyütürüz. Bütün bu hizmetlerimizle biz, erkeklerin kazandığı hayra ortak olacak mıyız?"

Peygamberimiz (a.s.m.) Esmâ'nın konuşmasını dinledikten sonra yanındaki Sahabîlere, "Siz dinî bir suâl soran kadınlar içerisinde bundan daha güzel konuşan birini işittiniz mi?" buyurarak, onun zekâsını ve açık ifadesini takdir etti Sonra da onun şahsında bütün mümin kadınlara şu müjdeyi verdi: "Ey kadın, dinle ve temsilci olarak geldiğin kadınlara da anlat! Eğer bir kadın kocasıyla iyi geçinir ve onun rızasını kazanırsa, bu saydığın faziletli amellerin hepsinde aynı sevabı elde eder."

Hz. Esmâ, Peygamberimizin bu cevabından sonra, sevinç içinde oradan ayrıldı. Bir an önce bu müjdeyi arkadaşlarına iletmek istiyordu. Hızlı adımlarla kadınların bulunduğu yere geldi. Resulullahtan duyduklarını onlara aktardı. Bu müjdeyi alan her kadın, adeta bayram etti. Artık ev hizmetlerini bir yük olarak değil, kendilerine sevap kazandıran bir ibâdet olarak görüyorlardı. Zaman zaman Resulullahın sohbetinde bulunan ve peygamber mektebinden ders alan Esmâ (r.a.), 81 tane hadis rivayet etti. Bunlardan birisi şu mealdedir:

"Peygamberimiz Ashabına, 'Size insanların en hayırlısını haber vereyim mi? diye sordu. Onlar, 'Evet ya Resulallah' dediler. Peygamberimiz (a.s.m.), 'Allah'ı zikreder halde gördükleriniz' buyurdu. Devamla, 'Sizin en kötülerinizi haber vereyim mi? İşte onlar, Allah rızası için birbirlerini seven dostların arasını açanlar, laf götürüp getirerek koğuculuk yapanlardır' buyurdu."

Bir diğer hadis de şu meâldedir: "Oğlu İbrahim vefat edince Peygamber Efendimiz ağladı. Hz. Ebû Bekir veya Ömer (r.a.), 'Sen iki cihanda Allah'ın hakkına ve yüceliğine en çok riayet edensin' dedi. Bunun üzerine Resulullah (a.s.m.) şöyle buyurdu: Göz yaşarır, kalp ise mahzun olur. Biz Rabbimizin razı olmayacağı bir sözü söylemeyiz. Eğer ölüm başa gelmesi kati bir hakikat olmasaydı ve geride kalanlar da öncekilerin peşinden gitmeseydi, ey İbrahim, şimdikinden daha fazla üzülecektik.

Zekâsının kuvveti kadar üstün cesaret ve şecaati ile de tanınan Hz. Esmâ, yaralıları tedavi etmek, gazilere su dağıtmak için Yermük Savaşına katıldı. Bir ara eline geçirdiği bir çadır direği ile savaş alanına daldı ve dokuz Rum askerini öl dürdü. İslâm dâvasının yayılması ve onu söndürmeye çalışanların cezalandırılması uğrunda hayatını fedadan çekinmeyen bu büyük İslâm kadınının nerede ve hangi tarihte vefat ettiği bilinmemektedir.

Allah ondan razı olsun.