Türkiye'de tek parti rejiminin baskısından bunalan Anadolu halkının uyandığı 1940'lı yılların sonu, Amerika'nın da yükselen yeni güç olarak İslam dünyasıyla irtibata geçmeye başladığı dönem olarak kabul edilir. Ezanın Arapça okunmaya başladığı, imam hatip okullarının temellerinin atıldığı Demokrat Partili yıllarda bu uyanış yerini başkaldırıya bıraktı. 27 Mayıs 1960 darbesini fiili olarak destekleyen ABD, Adnan Menderes'in iktidarında yaşanan "Türkiye'yi gerçek bağımsızlığına kavuşturma' girişimlerinin farkında olarak yeni bir politika geliştirdi. Adına Komünizmle Mücadele denilen, ancak 1940'lardaki komünist hareketlere karşı geliştirilen tepkiden farklı bir konsepte sahip bu yeni sürecin tek amacı vardı: ABD'nin izin verdiği kadar Müslümanlık.

İKİ İSİM ÖZEL SEÇİLDİ

İstiklal Savaşı'ndan kahramanca çıkmış, babalarının yazdığı şanlı destanı 'tek parti dönemindeki baskıya rağmen' imanla dolu göğüslerinde yaşatmayı başaran bir milleti manevi esaret altına alabilmenin ise tek yolu vardı: İçerden kuşatmak. Bugün baktığımızda 1960'lı yıllarda bu amaçla seçilen isimlerin tesadüf olmadığını, bu kişilerin aile yapıları ile toplumun tüm kesimini kontrol altına alma potansiyeli taşıdıklarını görebiliyoruz. İşte bu kavşakta karşımıza iki kilit isim çıkıyor: Kasım Gülek ve Fethullah Gülen.

BİR TAŞLA İKİ KUŞ

Kasım Gülek'in hem kendisi ve yakınlarının anlattığı hem de istihbarat raporlarına giren hayat hikayesinde çok önemli iki nokta var: Birincisi aile geçmişi.

Babası Adana'dan İstanbul'a üniversite okumak için gelen ilk kişi. Milli Mücadele'nin önemli isimlerinden. Çanakkale Savaşı'nda cepheye pansuman için bedelsiz pamuk ve sargı bezi gönderen bir eczacı. İttihat ve Terakki'nin Çukurova Sorumlusu. İkinci bilgi ise Gülek'in siyaset sahnesine bizzat Kemal Atatürk tarafından sokulmuş ve kontenjandan Bilecik milletvekili seçilmiş olmasıdır. Bu iki vasıf, Gülek'in toplum nezdinde muteberliğini, ulusalcı zihinlerde 'bizden biri' olarak algılanmasını yani Amerika'nın çıkarlarına uygun İslami düzenin Kemalizm ayağını olgunlaştırdı.

GÜLEK GEÇMİŞİN ADAMIYDI GÜLEN BUGÜNE HAZIRLANDI

Gülek, yeni dönemin geçmişle bağlantısını kurarken Gülen'e ise farklı bir misyon yüklendi. Fethullah Gülen, Erzurum gibi İslami hassasiyetleri son derece yüksek bir Doğu Anadolu şehrinde doğmuş, gelecekte Türkiye'de söz sahibi olacak köylü siyasetçilerle iyi ilişkiler kurabilme potansiyeline sahip ve en önemlisi bir köy imamının kendini kanıtlamak isteyen hırslı oğlu olarak projenin bugüne uzanan köprüsü oldu.
Bu iki ismin siyaset tarzı itibariyle yollarının kesiştiği bu kritik kavşakta önemli nokta ise 1963 yılında bir anda Türkiye'nin dört bir yanına yayılan Komünizmle Mücadele Dernekleri. CIA destekli bir kontrgerilla faaliyeti olduğu herkesçe bilinen bu dernekler, Fethullah Gülen'in siyaset sahnesinde göründüğü ilk kurum oldu.

ORTAK PROJE

Komünizmle Mücadele Derneği ile başlayan ve İzmir'de devam eden ABD-Gülek-Gülen ilişkilerine dair tespitler. Söz konusu istihbarat raporu, Kore-Amerika-Türkiye üçgenindeki bu üç sacayağının bağlantılarını tek tek açıklıyor. İşte o rapordan detaylar: "Fethullah Gülen'in Kasım Gülek ile ilişkileri 1960 yılına dayanmaktadır. Fethullah Gülen'in CIA, MOSSAD, Moon tarikatı bağlantılarını bilakis Kasım Gülek sağlamış ve birlikte birçok projeye imza atmışlardır. Erzurum ve İzmir'de Komünizmle Mücadele Dernekleri kurulmuş, Fethullah Gülen bu derneğin kurulmasında ve yönetiminde yer almıştır. Fethullah Gülen Komünizmle Mücadele Derneğini Erzurum'da açarken bu dernekle Milliyetçi mukaddesatçı yapılanmayı örgütledi."

Önde Gülen, arkada Demirel...

BABASI İTTİHAT VE TERAKKİ'NİN ÇUKUROVA SORUMLUSUYDU
Altın Şehir Adana isimli Kent Kültürü Dergisi'nin Kasım Gülek'in kızı Tayyibe Gülek ile yaptığı röportajda Gülek ailesiyle ilginç detaylar var. Bu röportajdan Kasım Gülek'in babası Mustafa Rıfat Bey'in Adana'dan İstanbul'a üniversite okumaya giden ilk kişi olduğunu öğreniyoruz. Döndükten sonra Adana'da 1902'de bir Türk'e ait ilk eczaneyi açan Mustafa Rıfat'ın (1947'de öldü) torunu ve Türkiye'nin ilk kadın bakanlarından Tayyibe Gülek'in anlattıkları bir hayli ilginç. Mesela Çanakkale Savaşı'nda Adana'da üretilen pamuğun hidrofilize edilerek pansumanda kullanılabilir hale getirilmesini sağlamış. Bu bilgilerden sonra aynı röportajda Gülek'in söz konusu hizmet için bizzat Talat Paşa tarafından davet edildiği aktarılıyor.

SIRLARI İFŞA ETMEYECEĞİM

25 Mart 1975 tarihli bir belgede Fethullah Gülen'in Mason Locası'ndan ayrılan isimlerin kurduğu Türkiye Büyük Mason Mahfili'ndeki 'Tekris Yemini' var. Masonluk literatüründe 'Tekris' hem örgüte giriş sırasında hem de derece yükseldiğinde yapılan yemine deniliyor. Türkiye Büyük Mason Mahfili antetli 'Tekris Yemini'nde Gülen'in verdiği sözler büyük bir sadakat vurgusu içeriyor. Kamuoyunun takdirine sunulan Masonluk belgelerine ilişkin bir Masön örgütünce yapılan "Fethullah Gülen üyemiz değildir" açıklaması, tarih boyunca tüm faaliyetlerini gizli olarak yürüten, kendilerinin izni olmadan hiçbir üyesinin bilgisini kamuoyu ile paylaşmayan bir örgütün kendi kendini yalanlaması olarak tarihe geçti.

MAHFİL'DE TEKRİS YEMİNİ

Fethullah Gülen'in isminin yer aldığı Tekris Yemini metninde bu gizlilik çok açık şekilde vurgulanıyordu: "Bana öğretilecek ve söylenecek Masonluk sırlarını bir Masondan başkasına ve Mason Mahfilinden başka bir yerde asla beyan ve ifşa etmeyeceğim." Söz konusu belgelerde ismi geçen Büyük Mason Mahfili ise henüz herhangi bir açıklama yapmadı.

GÜLEN'İ ABRAMOWİTZ İLE GÜLEK TANIŞTIRDI

Raporda ki diğer tespitler şöyle: "Professors World Peace Academy (PWPA)'nın Türkiye'deki ilk başkanı Kasım Gülek'tir. Onun Koreli Moon'un Kilisesi'ndeki CIA'nın amaçlarını gerçekleştirmek için kurulmuş olan bu tarikatın ilk başkanı olması hedeflenen organizasyonun niçin olduğunu anlamak açısından hiç de zor olmasa gerek. 1980'li yıllarda Sung Myung Moon'un Türkiye ilişkilerini yürüten Kasım Gülek Unfication Church'ü güçlendirmek için büyük çaba gösterdi. Fethullah Gülen'i ABD Büyükelçisi Morton Abramowitz ile tanıştırdı. Kasım Gülek'in baldızı Aylin Rodomisli Pentagon'da subay olarak çalıştı. Gülen'in Pentagon ve CIA ile çalışmasına önayak oldu. ABD'deki tüm istihbarat organizasyonunu Aylin Rodomisli vasıtasıyla yürüttü. CIA'den gönderilen para Kasım Gülek'in vasıtasıyla aklanarak piyasaya sürüldü"

GÜLEN'DEN GÜLEK ÖVGÜSÜ

Fethullah Gülen, 1 Eylül 1997 tarihli Zaman gazetesinde Amerika'da kendisine referans olan ismin Kasım Gülek olduğunu şöyle açıklıyordu: "ABD'de görüştüğüm insanlardan biri Abramowitz idi. O, Türkiye'de bir zaman elçi olarak kalmıştı. Müşterek dostumuz Kasım Gülek bey vardı. Onun vasıtasıyla gıyaben onu tanıyorduk... Türkiye, şimdiye kadar çok ölüm-kalım krizlerine maruz kalmıştır. Bunu isterseniz bir kriz sayın ama bu millet bunu aşar dedim. Hatta bu ses, imkânı varsa Beyaz Saray'a kadar, Kongre'ye kadar, Pentagon'a kadar götürülmeli dedim." Kasım Gülek'in ölümü sonrasında Samanyolu Televizyonu dışında hiçbir kanal özel bir program yapmamış. Kanalın yaptığı programda söylenenler Kasım Gülek'in hayatının anlatıldığı biyografi kitabının son kısmına yorumsuz olarak alınmış.

ASKERDE KİME NE SÖZ VERDİ?

Askerlik görevine 1961 yılında Ankara Mamak'ta başlayan Gülen, usta erlik dönemini geçirdiği İskenderun'da verdiği bir vaaz nedeniyle 10 gün askeri hapishanede yattı. Askerden sonra yaklaşık 1 sene Erzurum'da ailesinin yanında kaldı. Aynı dönemde Komünizmle Mücadele Derneği'nin kuruluşunda bulundu. Halk Evi'nin kadrosuna katıldı. Erzurum'da bu derneği kurma görevini gariban bir imam olan Gülen'e veren kişilerin kim olduğu bilinmiyordu ancak bugün tahmin etmek zor değil. Gülen Edirne'ye dönünce 4 Temmuz 1964 günü göreve başladı.

Ahaber