İşte, "Hassan bin Sabit kimdir? Hassan bin Sabit nerede doğmuştur? Hassan bin Sabit ne zaman doğmuştur? Hassan bin Sabit nasıl Müslüman olmuştur? Hassan bin Sabit nasıl hicret etmiştir? Hassan bin Sabit nasıl evlenmiştir? Hassan bin Sabit’in cesareti, Hassan bin Sabit‘in hayatı, Hassan bin Sabit’in vefatı…" sorularının cevapları.

Arapların en büyük şairlerinden biri olan Hassan bin Sabit yeni Müslüman olmuştu. O sıralar müşrik şairler hicivleriyle Müslümanlara dil uzatıyor, rahatsız ediyorlardı. Müslümanlar bu müşrik şâirlere cevap verecek bir şaire ihtiyaçları vardı. Zira o zamanlar Araplar şiire çok önem veriyorlardı. Böyle bir şairin arandığını duyan Hassan bin Sabit hemen Resulullahın huzuruna vardı. Dilini eliyle tutarak, "Ya Resulallah! İste ben size dilimle yardım etmeye hazırım, onlar hicvederek haklarından gelirim" dedi.

Fakat hissederek yerin dibine batırdığı kimseler, Peygamber Efendimizin de mensubu olduğu Kureyş Kabilesindendi. Onlar hicvederken sözün Resulullaha dokunması ihtimali vardı. Allah'ın Resulü bu duruma şu sözlerle işaret etti: "Sen onları nasıl hicvedeceksin? Biliyorsun ben de neseben onlardanım."

Hassan bin Sabit bu sözlere şöyle cevap verdi:

"Ya Resulallah, ben şiirlerimde mukaddes şahsiyetinizi hamurdan kıl çeker gibi Kureyş müşrikleri arasından nezaketle çeker, çıkarırım." Bunun üzerine Resulullah (a.s.m.) ona izin verdi. Fakat müşriklerin neseplerini öğrenmek için Hz. Ebû Bekir'den istifade etmesini söyledi. Çünkü Sahabiler arasında nesep ilmini en iyi bilen Hz. Ebû Bekir'di. Hz. Hassan bundan böyle hicivleriyle müşriklere hücum etmeye ve Müslümanları rahatlatmaya başladı. Sadece müşrikleri hicvetmek kalmıyor, okuduğu şahane şiirlerle Peygamber Efendimizi ve İslâm’ı medhederek mü'minlerin gönüllerinde ulvi heyecan dalgaları meydana getiriyordu.

Bir şiirinde şöyle diyordu:

"Resulullahın pâk alnı karanlık içinde göründüğü zaman ortalığa nur saçan, karanlığı izâle eden lâmba gibi görünür."

Hicret esnasında Müslüman olan Hassan bin Sâbit bu sırada 60 yaşındaydı. Medine'nin köklü kabilelerinden biri olan Hazreç Kabilesine mensuptu. Asılları ise Yemen tarafından gelmişti. Diğer taraftan Peygamber Efendimizle de uzaktan akrabalığı vardı.

İslâmla müşerref olduktan sonra şiirlerinde gayr-i İslâmî temaları terk etmiş, tamamen İslâmî mevzularda şiir söylemeye başlamıştı. O gerek müşrikleri hicveden ve gerekse Resulullahı müdafaa ve metheden şiirlerinde öylesine başarılıydı ki, artık "Rasulullah'ın Şairi" ünvanıyla anılmaya başlanmıştı.

Resulullah onun için mescidde hususi bir yer yaptırmıştı. Zaman zaman orada şiirler okuyarak mü'minleri şenlendirirdi. Resulullah da onun bu güzel şiirlerini tebessümle dinlerdi. Bir defasında Resulullah, "Ebû Bekir hakkında da bir şiirin var mı?" diye sordu.

0, "Evet, yâ Resulallah" dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz, "Onu da duymak isterim" buyurdu.

Hassan bir Sâbit, Hicret esnasında Hz. Ebû Bekir'in Peygamber Efendimizle birlikte geçirdiği anları tasvir eden, Resulullahın Hz. Ebû Bekir'e olan muhabbetini dile getiren şiirini okudu. Resulullah şiiri dinledikten sonra,

"Çok doğru söyledin ey Hassan, o dediğin gibidir" buyurdu.

Peygamberimiz onun müdafa alanından memnun olur, zaman zaman şöyle derdi: "Ey Hassan, Allah'ın Resulü namına cevap ver. Ya Rab, ona Ruhü'l-Kudüsle te'yid et."

Bir defasında da Hassan'ın lisanıyla yaptığı büyük hizmetlerden dolayı şöyle buyurdu: "Allah'ım, onu Cebrail'le kuvvetlendir.

Müslüman olduktan sonra Hassan bin Sabit'in şiirlerinde bazı değişiklikler oldu. Artık şiirlerinde yalan ve mübalağa gibi unsurlar yer almıyordu. Hatta bu yüzden onun şiirlerinde eskiye nisbeten gerileme olduğunu söyleyenler bile çıktı. O ise bunlara şöyle cevap veriyordu:

"Şiirlerimin eskisi kadar güçlü olmadığını kabul ederim. Çünkü İslâm yalana cevaz vermez. Halbuki şiir yalan, hayal ve mübalağa ile güzelleşir." Hayatı boyunca Resulullahı şiirleriyle memnun eden Hassan bin Sabit, onun vefatının ardından duyduğu derin kederi yine yazdığı mersiyelerle dile getiri yordu:

"Artık senin vücudunu topraklar mı örttü? "Keşke senin yerine kara topraklara giren ben olaydım. Senin vefatından sonra Medine'de insanlar arasında mı yaşayacağım, Ah, keşke doğmaz, dünyaya gelmez olaydım."

Müslüman şairler arasında Hassan bin Sâbit'ten başka Abdullah bin Revaha ve Kâb bin Mâlik de meşhurdu. Onlar da İslâm’ı müdafaa etmişlerdi. Kur'ân bu şâirlerin mücadelesini överek, onları müşrik şairlerden şöyle ayırır:

"Şairlere gelince, onlara da sapıklar uyar. Görmez misin ki, onlar her türlü övgü ve yergiye ölçüsüzce dalarlar ve yapmadıklar şeyleri överler? Ancak iman eden, güzel işler yapan, Allah'ı çokça zikreden ve zulme uğradıktan sonra kendilerini müdafaa edenler müstesnâdır. O zâlimler ise nasıl bir akibete yuvarla nacaklarını yakında bileceklerdir."

Hassan bin Sabit yüz yirmi yıl süren uzun bir ömür geçirdi. Bu yüz yirmi yılın altmışı cahiliyette, altmışı da İslâmiyet’le şereflendirdikten sonra geçmişti. Gariptir ki, babası, dedesi, dedesinin babası da hep yüz yirmi yıl ömür sürmüşlerdi.

Hassan bin Sabit, Hz. Muaviye devrinde yüz yirmi yaşında iken ebedi âleme irtihal etti. Son olarak onun şiirlerinden bir iki mısranın tercümesini nakledelim:

"Zenginlik bana hayâyı unutturmaz."

"Dünyanın musibetleri huzurumu bozmaz."

"İnsanın namusu ve şerefi hiçbir leke ve yaraya tahammül edemez."

"Bir şişe kıldıktan sonra nasıl tamir olmazsa, insanın namus ve şerefi de öyledir."