İslam Dini’nin iman esaslarından biri de Kader’e imandır.

Kader ölçüdür, plandır, programdır, dengedir, sebep sonuç ilişkisidir.

Yüce Allah yarattığı her varlığı sabit ölçülere / esaslara göre yaratmış, yaşamı ve görevleri ile ilgili yeteneği ve bilgileri de varlığına kodlamıştır

Bu gerçek Kur’ân’da “Bir her bir varlığı bir kadere/ ölçüye plana göre yarattık” buyrularak ve benzeri ifadelere  yer verilerek açıklanmaktadır. (Kamer 49) Bu ifadelerden biri de şöyledir:

“…Şanı Yüce olan her şeyi yarattı ve bir kadere /kurala bağladı” (Furkan 2)

KADER OLMASAYDI İLİM – BİLİM OLMAZDI
Varlıklar böyle yaratılmasaydı ve doğal yapılarında sürekli değişiklikler olsaydı hayat sürdürülemeyecek şekilde zorlaşır, ilim/bilim yapılamaz ve keşiflerle yaşam kolaylaştırılamazdı.

Rabbimiz Kader’e bağlama nimetini bize hatırlatmakta ve Onu tesbih etmemizi yani bütün eksikliklerden beri kılarak tüm yüceliklerle vasıflamamızı  emretmektedir. Görelim:

“Rabbinin sınırsız şanını yüceliklerle niteleyerek an. Çünkü O , (her bir varlığı) yaratmakta ve amacına uygun şekiller vermektedir. Ve O  bunu bir ölçüye/plana göre belirlemekte ve yaşamı ve görevi için gerekli bilgileri varlığına kodlamaktadır.” (A’la 1-3)

VARLIKLAR KADER PLANINA BAĞLIDIR
Hulasa kader var; akıl, ilim / bilim var, kurallar dizisi var.  Tesadüf, rastlantı ve kaos yoktur.

Misaller:

Yer küresi, kendi mihveri etrafında  saatte 1670 kilometre hızla döner.

Yerküresi, kendisinin 1.3 milyon katı büyüklükte olan Güneşin çevresinde saatte 105 bin kilometre hızla planlandığı gibi seyreder. Ona yaklaşamaz veya uzaklaşamaz.

Her canlının yenilen, içilen ve yararlanılan nimetler anlamına rızkı az veya çok olarak Yaratıcı tarafından üstlenilmiştir.

Bulutlar oluşur, rüzgarlar eser, yağmurlar yağar ve böylece yeryüzünde hayat sürer gider.

Toprak planlandığı gibi bitkilerini, sebzelerini  ve meyvelerini verir.

Canlıların mücizevî üreme faaliyetleri aksamadan devam eder?

Doğan canlıların hayati organları  faaliyetlerinde berdevamdır?

Rastlantısal olarak yeryüzü çöküntüleriyle bizi yutamaz, mağma tabakası ateş ve alev sellerini üzerimize salamaz. Yanardağlar da programlıdır.

Bütün insanlar gözle görülemeyen hafızalarını korur.

Ve depremler de bir kadere bağlıdır. Rastlantı yok.

KADERERE İMAN
Kadere iman ezeli ve ebedi olan  Yaratan’ın sonsuz gücüne ve sırsız bilgisine inanmadır. Onun yaptığı plana ve programa inanmadır; değişmez ve değiştirilemez yaşam kanunlarına imandır; istikrardır, huzurdur, güvendir.

Kadere inançsızlık ilme/bilime karşıtlıktır, kaostur, korkudur.

ÖLÜM KORKUSU
Ölümün binlerce tespit edilebilir sebebi var. Ama bilinmelidir ki ölüm hastalıkla veya depremle değil kaderledir, süre bittiyse hastalıkla da, depremle de gelir.

İnancımız ne olursa olsun biz insanlar aklımız ve ilmi çalışmalarımızla varlıklardaki  düzen ihtişamını yani kaderi görüyoruz ama Kur’ân ifadesiyle varlıkların yaratanla bağlantısını tanımıyor veya  yalanlıyoruz, bunun için felaket  ateistler  ve deistlerin  kapısını çalacak. Görelim:

“Allah’ı ve varlıklarla ilgili planlamasını  tanımayan  ve  tabiat ve İslam yasalarını oluşturan    âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar da ateşe girecekler ve orada ebedî kalacaklardır.” (Örnek olarak bak. Bakara 39)

Böylesi inkârcı bir yönelişle de yaşamı konumlandıramıyor, ölüm ötesi ile gayelendiremiyor ve daha da mühimi kendimizi irademizle yokluk anlamına ebedi idama mahkum ediyoruz. Bu mahkumiyet ebedilik için yaratılmış insanın kabul edebileceği bir durum değildir.

KADERİMİZLE İLGİLİ BİLMEDİKLERİMİZ
Biz, yaratılış ve ölüm gibi temel konularda kendimizle ve insan çevremizle ilgili kaderimizi bilmiyoruz. Ama iman da zaten akılla kavranılamayacak bu bilinmeyene teslim olmadır.  Kur’ân’ın bizden  istenen Gayb’a iman da budur. (Bak. Bakara 2)

Allah var ve yaşama müdahildir.

Biz aklımızı kullanarak Rabbimizin emirleri ve yasaklarının oluşturduğu insanlık çizgisini koruyabilirsek gam yok.

Depremler doğada kaderdir ama insanların Yaratan’ı tanımayışı ve insanlara zulmü de, depremin  zamanını, şiddetini  ve tahribatını  belirleyen ayrı  bir kaderdir.

Depremden değil, depremin halikı olan Allah’ın cezasına uğramaktan korkalım ve Ondan yine ona dönüp sığınalım.

Uygun zemin, sağlam ve az katlı bina, günahlardan tövbe, inkârcıı sömürücü zalimlerle mücadele, dua  ve açıklanan anlamda Kader’e iman ise Ona dönüştür/sığınıştır

Yazımızı Peygamberimizin yaparak öğrettiği bir sığınış duası ile bitirelim:

Allahım! Öfkenden rızana, azabından affına Senden de Sana sığınırız. Ben seni gereğince övemen Sen kendini nitelediğin gibi yüceler yücesisin. (Müslim Salât 222)