Hepimizin hayatında olmasını istediklerimiz ve olmasını çok çok istediklerimiz vardır. Biz biliyoruz ki, veren Allah’tır (c.c). Vermesi de vermemesi de bir hikmete binaendir. Biz kullar olarak, sadece olması gerekenler için temiz bir çaba içinde olmalıyız. Hile, yalan, haram ve başka entrikalar olmadan, temiz bir çaba içinde olmak; işin bereketi, sonunun selâmeti, hakkın-hukukun yerli yerinde olması ve dengeli bir gidiş için şarttır. Allah (c.c), bizim dosdoğru olmamızı istiyor.

Elzem ve lâzım ayrımını yapmak önemlidir

Gıdamız, havamız, suyumuz, barınacak yerimiz dışında, dinimizi yaşayacağımız bir ortam, insan inancının ve onurunun hesaba katıldığı ilişkiler, helâlinden kazanacağımız geçim kaynağımız ve bizi doğru yolda tutacak bilgi kaynaklarımız; olmazsa olmazlarımız olmalı. Olursa daha iyi olacak fakat olmazsa da olabilecek şeyler, her zaman karşımıza çıkacaktır ve bunun sonu da gelmeyecektir. Bu sebeple, elimizdeki nimetlerle, önce hayatımızın kalitesini inşa etme gayretine girmeliyiz. İyi bir halde bulunmayı yani kaliteli bir seviyeyi, hep elde edeceklerimize bağlamak; kaliteyi anlamadığımızın, elimizdekilerin kıymetini bilmediğimizin ve elde ettiklerimizin de kıymetini bilemeyeceğimizin bir ispatıdır. İnsan, arzuları sınırsız bir varlıktır fakat imkânlar ve insan ömrü sınırlıdır. Bunun dengesini bize sadece ilim, amel, şükür birlikteliği sağlayabilir.

Arayış, gözümüzü sahip olacaklarımıza kaydırır

Oysa önce elimizdekilerin görülmesi, onların en verimli şekilde değerlendirilmesi ve razı olarak hayatın sürdürülmesi gerekir ki insan bütün yönleriyle huzura ve dengeye kavuşsun. Elimizdekileri değerlendirdiğimizde; onlar bereketlenecek, çoğalacak ve etkileri bize mutmainlik sağlayacaktır. Elimizdekini hakkıyla değerlendirmeden, sürekli daha yeni ve iyinin peşine düşmek, elimizdekilerin hakkını veremeyip israf edilmesi anlamına gelir ki, bu da hayatı bereketsizleştirir.

Olmayanda da hayır vardır

Çocuğumuzun olmaması, evimizin arabamızın olmaması, istediğimiz şehirde yaşayamamak, istediğimiz standartlarda yaşayamamak, daha bol bir rızık elde edememek gibi, daha pek çok hususlarda, elimizden geleni yapıp sonra rıza göstererek dualarımızla hayata devam etmek; herkes için en doğru olandır. Bazen bir de bakıyoruz ki, panik halinde bir arayışa girdiğimizde, tam da önümüzdeki fırsatları görememişiz. Sakinleşince o fırsatı görüp değerlendirme şansı yakalarız. Razı olmak bizi kaygıdan, korkudan ve sürekli arayış halinde olmaktan koruyacaktır. Pek çok aile, çocuklarının olamayacağını öğrendiklerinde; razı olup teslim olarak işlerine bakmaya başladıklarında, bir de bakıyorlar ki çocukları olmuş. Gerçek sebebini Allah (c.c) bilir fakat görünen şu ki; endişe, kaygı, sürekli mutsuz olma durumu, hormonları olumsuz etkiler ve istediğimiz sonuca ulaşmamızı engeller. Sakinleşince bütün sistemler yerli yerince işlemeye başlar. O zaman da olması gerekenler olabilir. Yani, olmayan, olmadığı haliyle bizi eğitir. Olmayan, olmadığı haliyle razı olmaya sevk eder. Razı olmak; kalbi yorgunluktan, zihni kaygıdan, aklı da uzaklara yöneltmekten korur. “Hayatımda olmayan, belki de olmaması gerekendir.” diyerek Allah’a (c.c) güvenip, elimizden gelenin en iyisini yaparak razı olmak, belki de beklemediğimiz kapıların bize açılması için olması gerekendir. En iyisini Allah (c.c) bilir.