Osmanlı Devletini 16 yıllık Fetret Devri'ne sokan Ankara Savaşı tarihimizde önemli bir yere sahiptir. İmparatroluğun ilk gerileme devri olarak bilinen bu yıllara ise Çelebi lakablı 1. Mehmet son vermiştir.

Peki dönemin  Osmanlı Padişahı I.Bayezid ve Timur İmparatorluğu'nun sultanı Emir Timur arasında geçen Ankara Savaşı olayına neden olan etkenler nelerdi? Bu ikili aralarındaki yazışmalarda birbirlerine neler söyledi? İşte tüm detaylar...

Ankara savaşı

Yıldırım Bayezid ve Timur Neden Savaştı?

Timur'un elinden kaçan iki düşmanı "Bağdatlı Sultan Ahmet Celayir" ve "Türkmen reisi Kara Yusuf"un Osmanlı topraklarında olduğunu öğrenen Timur, bu kişileri Bayezid'den istedi. Bayezid, elçiler vasıtasıyla iletilen bu isteğe yanaşmadı. Bunun üzerine iki hükümdar arasında oldukça sert ifadelerin yer aldığı mektuplar gidip gelmeye başladı. İki kudretli Türk ve Müslüman hükümdar bu restleşmenin ardından 28 Temmuz 1402 tarihinde Çubuk ovasında karşı karşıya geldiler. 

Peki, Osmanlı İmparatorluğu'nun ağır bir yenilgi yaşaması ve Bayezid'in esir düşmesiyle sonuçlanan bu savaşa neden olan mektuplarda neler yazılmıştı?

1. MEKTUP

Emir Timur:

Rum diyarında melik olan Yıldırım Beyazıd! Bil ki, biz kudret ve iktidarımızla insanlık aleminin en büyük kısmını tab’amız haline getirmiş bir hükümdarız. Bu görülmemiş işi, tek başımıza yaptık, senin gibi babamızdan ülkeler tevarüs etmiş değiliz. Aklını başına topla ve Kara Yusuf’la Ahmet Celayir’i topraklarından kov. Emirlerimize karşı gelen hükümdarların akıbetini duymuş olsan gerektir. Siz de o hükümdarların arasına girmekten sakının…

Yıldırım Bayezid:

Ey ihtiyar köpek, tekfur kafirlerinden daha şiddetli kâfirsin. Mektubunda bizi korkutmak ve hile ile kandırmak istemişsin.Osmanlı sultanlarını, Acem padişahlarına benzetme. Osmanlı askerleri de, ne Kıpçak ülkesi Tatarı gibi sıradan insanlar, ne de Hint toplulukları gibi başı boş, sere serpe avare kalabalıklar değildirler. Osmanlı askerleri, Irak ve Horasan askerleri gibi hamiyetsiz ve perişan olmayacak kadar onurlu askerlerdir. Yine sen, Osmanlı askerlerini Şam ve Haleb (Memlûk) askerlerine de benzetmeyesin… Bu mektup eline geçtikten sonra savaş meydanına her kim ki gelmeyip kaçarsa, onun eşi üç talakla kendisinden boş olsun.

2. MEKTUP

Emir Timur:

Sen kendini Allah yolunda cihad eden, bizi ise haksız yere kan döken bir kâfir ve beni yeni yetme bir savaşçı saymışsın.Bil ki, ben kırk yıla yakın bir süredir nefsimi cihada adamışım. Mektubundaki gibi tehdit ve gurura kapılma, akıl yolundan uzak sözlere cesaret etme. Kaldı ki Sivas’ta ele geçirdiğim adamlarınızdan durumunu anlamış haldeyim. Dolayısıyla pek çok Müslümanı rencide etmek, han ve mallarını harab etmek uygun görülmemiştir. Bu sebeptendir ki, güzel cevap vermeyi yüksek bir iş olarak bil, ülkeni harap etmekten kurtarmış olursun. Bizimle anlaşma yoluna döner, özür dileyen bir ifade ile cevap verirsen, aramızda dostluk ve sevgi olur. Böylece Frenk kâfirine fırsat vermemiş olur, biz de, Sivas’tan çekilerek geri döneriz. Bizim niyetimiz ve meylimiz sizi zayıf düşürerek meşgul etmek, böylece kefere dinine yardım etmek değildir. Bizi ve askerimizi kâfir, dinsiz, sapık itikatlı mezhep sahibi ve çirkin âdetleri bulunmakla itham etme. Bizim askerimiz babadan ataya Müslüman ve Müslüman çocuklarıdır. Niçin hidâyete layık olmasınlar?Kaldı ki, Osmanlı’nın askerleri çoğunlukla kâfirlerden devşirme olduğu açıktır. Eğer samimi selâmınızla beraber iyi ifadeler içeren mektubunuz gelirse, her iki taraf arasında yumuşama ve sevgi peyda olur. Aksi halde kılıç ortaya çıkınca, kaleme yer kalmaz ve’s-selâm

Yıldırım Bayezid:
Zamanın cihan sultanı olan Timur-i Köregen (Damat), Sivas’a gelip yerleşmeyi, bizim Tebrîz’e yöneldiğimize benzeterek tuhaf kıyaslamada bulunmuşsun. Kaldı ki biz, Kefe’den Şirvan’a varıp, o ülkeye asker çıkarsak, kim mani olabilir? Kıpçak halkı sizden bıkıp usandığı için bizimle beraber olmayı tercih etmektedir. Malatya ve Sinop hususundaki iddianız da doğru değildir. Bazı sebeplerden dolayı muhasaradan vazgeçilmiştir. Yoksa bizim askerimizin azlığı veya sizin askerinizin çokluğundan dolayı olmamıştır. Kastamonu ve Karaman hakimlerinin inatları ve o sırada fırsat bulup, bazı vilâyetlerimize saldırmaları, bizim Malatya ve Sinop’taki muhasarayı kaldırmamızı zaruri kılmıştır. İyi bil ki, atam Ertuğrul Han üç yüz kadar gazisiyle beraber, Hülâgû Tatar’ından onbin Tatar’a vurup, Alâeddin Keykubât’a galip gelenleri mağlup etmiştir.  Osman Bey’in ilk culûsundan itibaren, dört tarafında bulunan kâfirlerle gece-gündüz iki yüzbinden fazla askeriyle cihat etmiştir. Siz Sivas’ı harap idüp, ehl-i İslâm’ın ırzını pâyimâl etdükten sonra ne denile bilir ki! Siz, ilk suçlamayı kendinizden gidermeye uğraşıyorsunuz. Arapça ve Farsça gelen mektuplarınızda sertlik, kabalık, kibir ve gururdan başka bir nesne yoktu. Âl-i Osman, hile ile ülkeleri kendisine mülk edinmemiştir. Mektuplarımız akıllı devlet erkânımızla yapılan istişâreler sonrası yazılmıştır.

3.MEKTUP

Emir Timur:

Sungur Çavuş ve Hacı Bayezid ile gönderdiğimiz haberler doğrudur. Sizin küffârla savaştığınızı biliyoruz. Bu tarafta Gürcü kâfirlerle biz savaşıyoruz. Hem siz hem de bizler bu konuda mutluyuz. Saltanat işleri nezâkete bağlıdır. Dikkat edilecek yönleri çoktur. Ahmed Celâyir şimdi Bağdat yakınlarına gelmiş, biz de oraya asker göndermişiz. Tekrar size taraf kaçar gelirse sahip çıkmayıp, bilâkis yakalayıp bize teslim etmeniz sizden isteğimizdir. Erzincan’a varıp, yerleri tahrip için şimdilik serhadda durularak elçilerinizin gelmesini beklemekteyiz.

Yıldırım Bayezid:

Mısır hakimi ile aranızda geçen olaylardan dolayı bizim niyetimizi doğru anlamamışsınız. Biz arzu etsek Mısır’ı feth etmeye her zaman kadiriz. Ahmet Celâyir tekrar geri Osmanlı topraklarına gelirse, Kara Yusuf ile birlikte ikisini size teslim etmemi istemişsiniz. Biliyorsunuz ki Hûlâgu Dârü’s-Selâm’ı alıp İran’ın çoğunu eline geçirdiği sırada, halifenin amcası çocuklarından bir iki kişi Mısır’a Kâhire Vâlisi Baybars’a sığındılar ve onun himayesine girdiler. Hülâgu’nun Bağdat Vâlisi olan Karaboğa Noyan, Baybars’la cenk ettiler. Halifenin amcasını Mısır askeri sanıp, orada şehit ettiler. Kaçanlar şimdiye kadar Kâhire’de kaldı ve Hülâgû Han onları geri istemedi ve takip de etmedi. Şimdi bu dostunuz feleğin tokadını yemiş bir iki kişiyi himaye etmekle hatırınızı kıracak bir durum olamaz. Zira Hülâgû böylesine cüz’i şeylerden vazgeçmiştir. Muradımız Sivas ve çevresinden elinizi çekmenizdir. Bunu yerine getirmeniz güzel bir işaretinizin gereği olduğu anlaşılacaktır. Ancak her hâlde Allah’ın takdirinden kaçılmaz ve bizim kimseden korkumuz yoktur…

4.MEKTUP

Emir Timur:

Şimdiye kadar sulh için çalıştım ve nihayet Sivas’a gelmem söz konusu oldu. Kâfire fırsat vermemek, İslam diyarlarını harap etmekten endişe edip, Şam tarafına giderek Mısır azizinden intikamımızı aldık. Sizin hasta olduğunuz hususu ağızlarda dolaşırken, biz bunu fırsat bilip dikkate almadık. Ancak siz fırsat bulunca bize bağlı olan Erzincan’a gelip valimizi rencide ettiniz. Biz de güvendik ve sulh için antlaşmaya varılacağı umuduyla birkaç kez mektuplar gönderdik. Ama siz gittikçe artan bir katı tutum içerisinde oldunuz. Tâ ki biz ve askerimiz için kâfir ve kâfirden daha eşed kâfirlerdir demeniz sözü her yerde söylenir olmaya başladı. İsteğimiz Erzincan’a varmadan ve askerimiz şehirlerinize girmeden önce Sivas, Malatya, Elbistan, Erzincan ve Kemâh’ın bize bırakıldığını sağlam bir ahit-nâme ile bildirmenizdir. Sulha muhalif değilim ve bağlıyım. Bu sulhun bir sûretini Mekke-i Mükerreme’de Bâbü’l-Harâm’da kapalı muhafaza olunsun ki, kimin bu sulha uyup uymadığı ortaya çıksın. Bu mektup Sungur, Ahmed ve Hacı Bayezid ile gönderildi.

Yıldırım Bayezid:

Timûr-i köregen hazretleri, ilgi uyandıran antlaşmaya dair mektubunuz, ben Sivas’a geldikten sonra ulaştı. Ben bu sırada antlaşma hazırlığı içerisinde bulunuyordum ki; Nâgâh(vakitsiz saatte) sulha muhalif bir başka mektup Karaman fesatları elinden orduyu humâyûnumuza erişti ve antlaşmanın gecikmesine sebep oldu. Devlet erkânımızdan akıllı kişiler bu durumu şöyle değerlendirdiler. İkinci mektup ilk karışık dönem sürecinde yazılarak elçi ile gönderildi. Karaman topluluğu ki eskiden beri ocağımızın düşmanı olmuşlardır, bunlar elçimizi öldürüp, fitne iyice ayyuka çıkıncaya kadar mektubu sakladılar. Musâlaha olacağı ihtimâlini görünce, bu kez bazı rezilleri üzerimize gönderip bizi şüpheye düşürmüşlerdir. Rezillerin eline düşen mektubun gecikmesinin sebebi dahi biz olmadığımız hususu malumunuzdur. Bu durumu yaltaklanma olarak görürseniz hayır, asla düşmandan yüz çevirmek âdetimizden değildir. Sulh ve cengin cezası ve mükâfatı buna sebep olan tarafa aittir.

Mektupların Karşılaştırma ve Değerlendirmesi:

Timur, birinci mektubunda iktidarını tek başına kurduğunu ve Kara Yusuf ile Ahmet Celayir’in topraklarından kovulmasını istemiştir. Rum Diyari meliki olarak Bayezid Han’a hitap etmiştir.

Bayezid, sen tekfurlardan da kafirsin, Osmanlı askerlerini Memluk askerlerine benzetmeyesin. Savaş meydanında her kim ki kaçarsa onun eşi üç talakla kendisinden boş olsun demiş ve ihtiyar köpek diyerek hitap etmiştir.

Timur, ikinci mektupta bizi kafir saymışsın. mektubundaki tehdit ve gururlara kapılma, güzel cevap ver ülken harap olmasın, Biz babadan ataya Müslüman çocuklarız Osmanlı askerleri gibi kafirden devşirme değiliz demiştir. samimi bir mektup gelirse yumuşama olur aksi halde kılıç ortaya çıkınca kaleme yer kalmaz diye uyarıda bulunmuştur.

Bayezid, ikinci mektupta Köregen unvanıyla hitap etmiş. Ataları Ertuğrul Gazinin Keykubat’a Noyan karşısında verdiği savaşta yardımını zaferlerini anlamıştır.
Timur, Üçüncü mektupta Bizde Gürcülere karşı cihat hareketinden bahsetmiş. Celayir tekrar topraklara gelirse geri verilmesi talebinden bulunmuştur.

Bayezid, üçüncü mektupta Hülagu’nun Kahire valisini istemesi ve valinin Baybars’a sığınmasından sonra Hülagu’nun artık geri istemediğinden bahsetmiştir. Allah’ın taktirinden kaçılmaz diyerek son vermiştir.
Timur, dördücü mektupta şimdiye kadar sulh için çalıştığını Kafire fırsat vermemek için çalıştığından bahsetmiştir. Fakat Bayezid’in Erzincan valisini rencide ettiğini, Katı tutum içinde olduğunu, Bazı illerin kendisine verilirse sulh için adım attığını anlayacağını belirtmiştir.

Bayezid, dödüncü mektupta, Timûr-i köregen hazretleri diyerek hitap etmiş. Mektubun sivas’a gelinceye kadar eline geçmediğini Karamanoğullarının fesatlarından mektubu geçiktirmelerinden bahsetmişir.

Mektuplar incelendiğinde iki tarafa karşıda objektif olamaya çalışırsanız, mektuplarda da görüldüğü gibi Timur’un,Bayezid’e karşı tek bir hakaret içeren kelime sarf etmemesine rağmen, Bayezid atamız, Timur’a ”Kafir,Köpek,Savaştan kaçanın eşi boş olsun” gibi hakaret içeren kelimeler söylemiştir. Timur aksine, ”Güzel sözler iletir isen kafire fırsat vermeyiz. Ülkenin toprakları kurtulur” demiş ve dördüncü mektuba kadar tek isteği olan Kara Yusuf ve Celayir’i topraklarından atmasını istemiştir. Fakat Bayezid atamız ilk mektuplarda ağır sözler etmesine rağmen Türk gelenekleri yüzünden veremeyeceğini Hülagu örneği vererek istemekten vazgeçmesini belirtmiştir.

Diğer Anadolu beyliklerinin başında bulunanlar ortamın kızışması ve kendilerine eski beyliklerini verilmesini istedikleri için çaba sarf etmiş. Savaş safında hepsi Timur’un yanında yer almıştır. Bundandır ki Timur, ”Atlarınızın ayaklarına bez bağlayın ki, bu fesat toprağı burada kalsın ve Türkistan’a ulaşmasın!” demiştir. Bu söz Anadolu beyliklerini kızıştırmaları ve Bayezid’e karşı savaş yapmak istememesine rağmen mektuplarda ki uyarıları dikkate almamaları yüzünden savaşmak zorunda kalmasının verdiği üzüntü yüzündendir.

Bayezid hasta olunca en iyi hekimlere gösteren Timur, Bayezid’e bir hükümdara yakışır şekilde davranmıştır. Kafeste gezdirmesi, eşine saygısız bir şekilde davranması gibi bir olay tamamen uydurulmuştur. Bu konuda en güzel sözü Prof. Dr. Cüneyt KANAT şöyle vermiştir. ” Timur insna kafalarından kuleler yapar, canlı canlı toprağa gömer fakat bir hükümdar eşine asla ve asla öyle davranmaz!” Arapşah’ın ve onun gibi taraflı tarihçilerin fesatlığa devam etmesinden dolayı ülkemizde, Timur ve nice şanlı hükümdar kötü tanınmaktadır. Ülkemizde ki eğitim sistemi dahi yanlış tanıtmaya devam etmektedir.

Tarihin her noktasında böyle olaylar yaşanmaktadır. Bizlere düşen bu olaylardan ders çıkarıp, kendimize bir yol çizmektir. Fatih-Uzun Hasan, Şah İsmail-Yavuz gibi bir çok örnek vardır tarihimizde. Ülkemiz sınırları içerisinde büyüyen Selçuklu,Osmanlı gibi koca İmparatorluklara saygı ve sevgi beslememiz tamamen doğrudur fakat Ankara Savaşı nedeniyle Timur’a karşı bir kin beslememiz saçmalıktan başka bir şey değildir. Ta ki ona kin beslememiz, Yavuz’un Safeviler ve Memlükler’e karşı sefer yapması, Fatih’in Akkoyunlular’a seferi yüzünden de Fatih ve Yavuz’a kin beslememiz demektir.  Dolayısıyla görüyor ve anlıyoruz ki,tarihimizde bir çok örnek vardır. Bizim yapmamız gereken bu olaylardan ders çıkarıp, atalarımıza saygı gösterip, sevgi besleyip, sahip çıkmaktır.

Emir Timur  emrinde bir kişi bile yok iken kendine koca bir imparatorluk kurmuş, kendi yönettiği hiç bir savaşı kaybetmemiş, aynı soydan kişilerle ordular kurmuş, Asya’da   Timurlu Rönesansı olarak adlandırılan fevkalade büyük ve muhteşem sanat ve bilim atılımlarını gerçekleştirmiş. Bilime, ilime gönül vermiş. İsmi duyulunca tüm cihan devletlerini titretmiş büyük bir Türk Hakanıdır.

(Ankara Savaşı (1402) Fetihnâmesi, Türk Tarih Kurumu Dergisi-Belgeler- , S.15, 1 s. 1-22 Gelibolulu Mustafa Âli, Künhü’l-Ahbâr I-IV, C. I, s. 82-84.)