Çok ilginç şeyler anlatmayacağım. Oldukça sıradan mevzulardan, yani olması gerekenlerden söz edeceğim.

Artık sıradan mevzuların günümüzde sıradışı olarak algılandığının da bilincindeyim.

Dürüst olmak gibi, yumuşak başlı, hoşgörülü olmak gibi, yalan söylememek gibi, işini yaparken insanlara iyi davranmak gibi oldukça normal olan şeyler sıradışı olmaya yüz tuttu.

Hastaneye gidiyorsunuz, görevli personel size yapacağınız işleri anlatıyor güzelce yüzünde tebessüm…

Hemen bir yakınınıza bunu anlatma ihtiyacı hissediyorsunuz.

Doktorunuz size sizin ısrarlı bir şekilde anlayışsız tavırlarınıza rağmen hoşgörülü davrandı, bu davranış sizi çok etkiliyor.

Hastanede geçirdiğiniz kabus dolu gecede hemşireye her şikayetiniz olağan karşılanıyor ve sizinle ilgilenmesi acayip hoşunuza gidiyor ve bunu da hemen anlatıyorsunuz ilk fırsatta birilerine.

Bir yakınınız sizinle gereğinden fazla ilgileniyor, bunu anlatmanıza gerek yoktur zaten. Onun karşılığı ödenmez hiçbir şekilde.

Bu sıradışı diyeceğimiz bir davranış şeklidir işte.

Konumuza tekrar dönersek…

Karşılaştığımız iyi insanlar, iyi insanlarda gördüğümüz iyi davranışlar bizlere de örnek olmalı.

Canı yanan, derdini kimseye anlatamayıp bîçare kalmış birine, bizi anlamasa da hoşgörülü davranabiliriz.

Güleryüzün sadaka olduğunu bilmeyen yoktur.

İyi niyetimizi sûistimal etmeyecek olanlara normal, sıradan bir şekilde davranabiliriz.

İlkokul çocuklarına ders veren öğretmenin tavırları gibi oldu ama inanın güleryüzlü insanlar yaralarımızı erken iyileştiriyor.

Herkes gittiği iş yerlerinde yaşadığı olumsuzluklardan söz eder.

İyiliklerden de söz edilmesini sağlamak hepimizin boynunun borcu aslında.

Yılmadan, bıkmadan, üşenmeden, biraz özveri biraz gayret yeter aslında.

Tâbi bir de çalışanları çileden çıkaran anlayışsız, dediğim dedik tipler var.

Onların azalması pek mümkün görünmüyor.

Onlara da inceden haddini bildirmek gerekiyor.

Bunlar suistimal etmeye yatkın, araya adam koyarak işini yaptırmaya alışmış, kul hakkına girmekten asla çekinmeyen, cebren ve hile ile iş yaptırarak çalışma barışını bozan, benim işim olsun da kim ne yaşarsa yaşasın zihniyetine sahip ensesi yediği haramlardan ötürü kalın, yedirdiği haramlardan ötürü de etrafı kalabalık olan ve toplumda asla sevilmeyen, makam atlayarak iş yaptırınca bunu da böbürlenerek anlatan dünyanın en itici tipleri…

Bunlara karşı dört bir koldan önlem alınması gerekiyor.

En başta araya adam koymaya çalışan bu tiplere fırsat vermemek gerek.

Üst düzey yöneticiler bu tiplerin suratına telefonu kapatmak zorunda. Tabiî kendileri de onlardan nemalanmıyorsa.

Zaten karşılıklı alışveriş varsa ezilen alttaki olur. Alttakinin çalışma barışını bozar bu tür al gülüm ver gülüm ilişkileri.

Sağlam duruş sergilemek hepimizin boynunun borcu.

Yoksa bu itiş kakış ilelebet sürüp gidecek.

Başa dönecek olursak, iyilikten maraz doğacak diye iyilik yapmaktan vazgeçmeyeceğiz o maraz emin olun suistimal edenin boynuna dolanacak yılan misali.

Mustafa Süs