Kafiye nedir?

Uyak. Şiirde, mısra sonlarındaki ses benzeşmesine verilen addır.

 Hangi ses benzerlikleri kafiye teşkil etmez? 

 Benzerlik arz eden seslerin farklı yapı, görev ve anlamlarda olması gerekir. Aynı fonksiyona sahip sesler kafiye oluşturmaz:

Pas tuttu bu akşam suların rengi havuzda

 Anlat, değişen biz miyiz, eşya nu cihanda?

 Yukarıda benzerlik arz eden altı çizili sesler, işlevi bakımından aynı olduğu için kafiye teşkil etmez. Eskiden, özellikle Farsçadan alınan ve söyleyiş ve görevleri aynı eklerle yapılan ses benzerliği kafiye kabul edilmezdi.  Aşağıdaki örnekte altı çizili sesler (-keş) Farsçada aynı anlamı veren bir son ek olduğu için kafiye sayılmamıştır. Ne var ki, bugün, Farsça ve Arapça dillerine aşinalığımız kalmadığı için, adı geçen dillerden alınıp Türkçede kullanılan aşağıdakine benzer ek ve kelimeleri kafiye saymaktayız.

Gönül her dilberin meftunu olmaz hayli serkeştir            

Velî ol gamzesi fettanı bilmezsin ne dilkeştir.

(Akif Paşa)

Kafiyeler yapıları bakımından yarım, zengin, tunç ve cinaslı kafiye olmak üzere çeşitleri vardır:

Yarım kafiye:

Tek ses benzeşmesiyle oluşan kafiyeye denir.

Örnekler:

Öldürüp kanıma girme
Gayrılara gönül verme
Ela göze siyah sürme
Çekme beni öldürürsün

 (Aşık Ömer)

Tam kafiye:

İki ses benzeşmesiyle olusan kafiyedir. Hem klasik, hem de modern şiirde sıkça kullanılan bir kafiye çeşididir.

Örnek:

Gün bitti. Ağaçta neş'e söndü.

Yaprak ateş oIdu, kuş da yakut;

 Yaprakla kuşun parıltısından

Havzın suyu ergüvana döndü.

(Ahmed Haşim)

Eskiler, Arapça ve Farsçadan dilimize geçen kelimelerde bulunan uzun ünlülerin de tek başlarına tam kafiye teşkil edeceklerini söylemişlerdir.

Örnek:

Dokunma keyfine, yalnız tetik bulun zîrâ

Deniz kadın gibidir; hiç inanmak olmaz hâ!

(Tevfik Fikret)

Zengin kafiye:

İkiden fazla ses benzerliğiyle (en az üç sesle) oluşan kafiyeye denir.

Örnek:

Gül gülşeni terk eyledi sohbet sana kaldı

Bülbül, yine meydan-ı muhabbet sana kaldı

(Nabi)

Uzun bir ünlü (a, î, û ) ile bir ünsüzden meydana gelen kafiyeler de zengin sayılır:

Dönsek mi bu aşkın safağıdan?

Gitsek mi ekâlim-i leyâle?

Bizden daha evvel erişenler;

Ağlar bugün evvelki hayâle...

Dönmek mi? Ne mümkün geri dönmek

Düştüyse gönüller bu melâle?

Bir eldir ufuklardan uzanmış

Zulmet bizi çekmekte visâle...

  (Ahmet Haşim)

Tunç kafiye:

Bir kelime veya kelimelerin tamamının diğer kelime ya da kelimelerde tekrar biçiminde yapılan kafiyedir. Kimi edebityatçılar, tunç kafiyeyi zengin kafiyenin içinde gösterirler ki yanlış sayılmaz.

Örnek:

Fikrim bir hülyaya bazı dalar da
Düşünür, derim ki: "Bu odalarda
Kim bilir kaç kisi oturmuş, yatmış."

(Yusuf Ziya Ortaç)

Cinaslı kafiye:

Söylenişi hatta yazılışıaynı , anlamı farklı ses veya kelimelerle yapılan kafiyeye denir. Bu, aslında söz sanatlarından olan cinas sanatıdır.

Örnek:

Ben sana bülbül, bana sen gülşen ol
Ko beni ağlayayın, sen gül, şen ol.

                                                                   (Mesihi)

Biçim bakımından kafiye; düz, çapraz, sarmal diye çeşitlenirler.

Düz kafiye:

Birbirini takip eden dizelerde görülen kafiyedir.

İstemem artık işık, råyiha, renk âlemini;                                a
Koklamam yosma karanfille, güzel yasemini.                       a

...

Her sabah başka bir bahar olsa da ben uslandım               z
Uğramam bahçelerin semtine gülden yandım.                   z
 

Aydan anıdır yüzleri         a

Misk ü anberdir sözleri    a

Cennette huri kızları        a
Gezer Allah deyü deyü    x

Çapraz kafiye:

Her bendin veya dörtlüğün ya birinci ile üçüncü ya da ikinci ile dördüncü dizeleri arasında kurulan kafiyedir.

Bu nasıl bir dünya hikayesi zor;      a

Mekânı bir satıh, zamanı vehim.     b

Bütün bir kainat muşamba dekor,  a

Bütün bir insanlık yalana teslim.     b

 (Necip Fazıl Kısakürek)

Sarma kafiye:

Dörtlüklerde birinci ile dördüncü, ikinci ile üçüncü dizenin kafiyeli olması biçimine verilen isimdir.

Açsam rüzgåra yelkenimi;             a

Dolaşsam ben de deniz, deniz     b

Ve bir sabah vakti, kimsesiz         b

Bir limanda bulsam kendimi.       a

 (Orhan Veli Kanık)