Kıpçaklar nerede ne zaman yaşadılar? Kıpçaklar Türk mü? Kıpçaklar Müslüman mı? Kıpçak ne demek? Kıpçakça önemli eserler nelerdir? Kıpçakların Ruslarla,Memlüklerle,Selçuklarla mücadelesi...Kıpçakların tarihi...

Kıpçaklar Tarihte Kuman-Kıpçak ortak adı ile anılan toplumdur. İki önemli Türk Boyu olan Kumanlar ve Kıpçakların bir araya gelerek güç birliği yapmasıyla ortaya çıkmıştır, 1000 yıllık bir tarih süreci içerisinde Ötüken’den Avrupa’ya göç  ederek Kültürleri ve Medeniyeti ile Türk Tarihinde önemli bir yer edinmiştir.

Kıpçak adının anlamı:

Oğuzların (Ogur) en büyük kollarından olan Avşarlar, günlük hayatta çok hareketli (hyper-active) olan çocuklara ve/veya yetişkinlere “kıpçık” derler. Bu tanımdan hareketle Kıpçak adının çok hareket eden, konar-göçer vb. anlamlara gelebileceğini yahut kıpçık deyiminin ortaya çıkışında Kıpçaklardan bir esinlenme (ilham) olabileceğini düşünüyoruz. Azerbaycan Türklerinden bir tarihçimiz de, Kıpçak savaşçıların iki bıçak (kılıç?) taşımalarından ötürü iki bıçaklı>ki bıçaklı>kipçak>kıpçak şeklinde bir ses dönüşümü ile Kıpçak adının ortaya çıktığını ileri sürmüştür. Genel kabul gören tez ise Kıpçak sözcüğünün sarı, sarışın gibi anlamlara geldiği yönündedir. Sonuçta Kıpçak adı Türkçedir ve Kıpçaklar da Türk'tür.

Kuman-Kıpçak toplumu olarak andığımız bu Türk Boy birliği, Arap toplumları tarafından Kumanlar, diğer Türk boyları tarafından "Kıpçaklar", Avrupa ve diğer dünya toplumları tarafından “Kunlar” olarak tanınmaktadır.Hun kökenli olan ve Hun tarihinde ismi geçmeye başlayan bu toplum kendisini HUN olarak ifade etmekteydi. 

Türk topluluğu için, üçü yerli olmak üzere yedi ad tespit edilmiştir:

Türk kavimlerinin kullandığı, İslam tarih ve coğrafyasında ve edebiyatında görülen ve daha sonraları Moğol ve Çin kaynaklarında da rastlanan Kıpçak;
Genellikle Bizans yazarları tarafından kullanılan ve nadiren Rus, Şark ve Latin kaynaklarında da görülen Kuman;
Daha çok Macarların benimsediği ve birkaç Arapça coğrafya kitabında da bulunan kun adları,
11. yüzyıldan beri Rus metinlerinde bulunan Polovets;
Bremenli Adam’ın 11. yüzyıla ait Latince eserinde zikrettiği palladi;
13. yüzyıl Orta Almanca ve Latince metinlerde görülen Valwen;
Urfalı Matthaios'un 12. yüzyıldan kalmış Ermenice kitabında zikrettiği Xarteşk’n adları da, komşuluk temaslarından sonra yapılmış birebir kelime tercümeleridir. 

Kıpçakların Tarihi:

Kıpçaklar da Peçenek ve Uzlar gibi Güneydoğu Avrupa bozkırlarında bir devlet kuramamışlar, daha çok kavmî esaslara göre birleşmiş topluluklar halinde yaşamışlardır. Kaynaklarda çoğunlukla Kumanlar adı altında zikredilen Kıpçaklar, İrtiş boylarındaki Kimekler’in İşim-Tobol vadilerinde oturan bir koludur.

Kıpçakların ataları olan Wu-Sunlar, Mete Han döneminde Hun Birliği içerisinde yer almış, Hun Birliğinin dağılıp bölünmesiyle bağımsız olarak varlıklarını sürdürmüş, kalabalık kitleler halinde yaşayarak, devletleşemeseler de varlıklarını bağımsız olarak devam ettirebilmişlerdi. Wu-Sunlar, M.s. 500’lü yıllardan sonra önce Büyük Göktürk İmparatorluğuna sonra İkinci Göktürk İmparatorluğuna tabi oldular. Göktürk Devletlerinin yıkılmasından sonra ise Uygurlara tabi olmayıp mücadele içerisine giriştiler. Uygur Devletinin baskıları Wu-Sunların daha da batıya göç etmelerine sebep oldu. Bu göç hareketiyle Karluk Devletinin hakimiyeti altına aldığı coğrafyada ulaşan Wu-Sunlar Karluklarla nispeten iyi ilişkiler içerisine girmişti ancak 840 Yılında Uygur ve Karluk Devletlerinin Karahanlılar Devleti bünyesinde birleşmesiyle bu kez Büyük Karahanlı Devleti ile anlaşmazlığa düştüler. 840 Yılında Karluklar ve Uygurların yıkılmasıyla ortaya çıkan Büyük Karahanlı Devleti Kadim Türk Coğrafyası Ötüken’in yegane hakimi durumuna gelmişti. Wu-Sunlar, Karahanlılar döneminden itibaren Kıpçaklar olarak anılmaya başlanmıştır. 

Kıpçakların Karahanlı Devleti ile ilişkileri olağan gerçekleşmedi.Oldukça kalabalık ve güçlü bir boy olan Kıpçaklar, İslamiyet’i devlet dini olarak kabul eden Karahanlıların tabiyeti altına girmeyi reddettiler. Bu nedenle Karluklar dönemindeki iyi ilişkiler Karahanlılar döneminde düşmanlığa dönüştü. Karahanlıların kuzeydoğu sınırlarında yaşayan Kıpçaklar, Karahanlıların büyük kağanı Ahmet Togan Han döneminde baskı altına alınınca bulundukları bölgeden uzaklaşmak zorunda kaldılar (M.s. 1000). Ancak bu kez Doğu ya da Batı’ya değil daha kuzeye, Altay Dağı eteklerine doğru ilerlediler. Altay Dağı etekleri, Kıpçakların göç hareketine giriştiği tarihlerde diğer bir Türk boyu olan Kimeklere ev sahipliği yapıyordu.

Kıpçakların, Kimek hâkimiyeti altındaki Altay Dağı eteklerine göç etmeleri, bu iki bağımsız toplumu bir araya getirdi. Kimekler aslında Kumanlar olarak bildiğimiz toplumun ta kendisidir. Kuman-Kıpçak birliğinin temelleri de bu göç hareketi ile birlikte atılmış, Altay Dağlarının güneye eteklerinde birleşen Kumanlar ve Kıpçaklar bu tarihten sonra kaynaşarak tarih sahnesine sürekli olarak birlikte anılmaya başlanmıştır. 

XI. yüzyılın son yarısında ikili federasyon halinde yaşayan Kimekler’de idarecilik görevi Kıpçak kolundaydı. Balkaş’tan İrtiş’e kadar olan bölgeye hükmeden Kıpçaklar güneyden gelen Kunsarılar’ın kendilerine katılmasıyla daha da kuvvetlendiler, ancak büyük bir ihtimalle doğudan K’itan baskısı, yer ve otlak darlığı sebebiyle İdil (İtil) nehri üzerinden Batı’ya yöneldiler. Önlerindeki Uz (Oğuz) kitlelerinin 1048’de Balkanlar’a çekilmesi üzerine de Güney Rusya’ya geldiler. Rus yıllıklarında ilk defa 1054 yılında “Polovtsı” adıyla zikredilen Kıpçaklar bu dönemde hâkimiyet sahalarını Dinyeper’e kadar genişlettiler. Doğuda Kıpçak adı muhafaza edilirken Batı’da yukarıda anılan adlarla tanındılar.

1061’den itibaren Kıpçaklar Rus bozkırlarını ele geçirmeye başladılar. 1078’de Bizans’a isyan eden Peçenekler’le birlikte Edirne’yi muhasara ettiler. Bu tarihten itibaren 1083-1096 ve 1109-1114 yıllarında Bizans’a karşı akınlar yaptılar.

1091’de Macaristan’a, 1092’de Lehistan’a giren Kıpçaklar 1093’te Bizans topraklarında göründüler. Ruslar 1103’te Kıpçaklar’a karşı büyük bir başarı kazandılar, Kıpçaklar da buna 1105-1111 yılları arasında kısa aralıklarla şiddetli akınlar halinde cevap verdiler.

Novgorod-Seversk Knezi İgor Svyatoslaviç 1185 yılında Kıpçaklar’a karşı sefere çıktı, ancak Aşağı Don sahasındaki Kayalı ırmağı kıyısında kuşatılarak imha edildi. Rus edebiyatının şaheseri olarak kabul edilen “İgor Bölüğü Destanı”nda İgor Svyatoslaviç’in bu seferi anlatılmaktadır.

Rus knezleri, Kıpçaklar’ın yardımlarını sağlamak ve nüfuz elde etmek amacıyla Kıpçak başbuğlarının kızlarıyla evlenmişlerdir. 

nadolu Selçukluları, 1221 yılında Karadeniz’in büyük ticaret merkezi olan Kırım’daki Suğdak (Sudak) şehrini zaptedince Kıpçak ve Rus kuvvetleri şehri geri almak için birlikte hareket ettilerse de Selçuklu müdafaası karşısında başarılı olamadılar.

Kıpçaklar, doğudan gelen Moğol istilâsı karşısında Ruslar’la yeniden askerî iş birliği yapmalarına rağmen 1223 yılında meydana gelen Kalka savaşında Cebe-Noyan ile Sübütay kumandasındaki iki Moğol askerî tümenine mağlûp olmaktan kurtulamadılar.

1222 yılında Moğollar, Kafkasları Derbent geçidinden aşarak Kıpçaklar üzerine yürüdüler. Ancak Kıpçak Başbuğları, Rus knezleri ile işbirliği yapıp, Moğolları Kalka Nehrine kadar sürdü. 1223’te yapılan Kalka Meydan Muharebesinde ise Rus knezleri ve Kıpçaklar müthiş bir bozguna uğradılar. Birçok Rus köy ve şehri yakılıp yıkıldı. 1236’da Batu Han, batı seferine çıktı. Rusları yendikten sonra İdil ile Özi nehirleri arasındaki bozkırlarda yaşayan Kıpçakları dağıttı (1239). Kıpçaklardan bir kısmı, Özi’nin batısına gidip kitleler halinde Macaristan’a girdiler. Bir kısmı ise, Orda İdil (Volga) sahasına yani Bulgar Türklerinin yurduna ulaştılar. Bulgar Türkleri, Kıpçaklarla kaynaşıp Kazan Türklerini meydana getirdiler. Batu Han, Macaristan’ı da itaatine aldıktan sonra, ordularını İdil’e kadar çekti ve Aşağı İdil boyunda, Altınordu Devleti'nin temelini attı (1242).

Altın Orda Devleti’nin kurulmasından sonra (1241) Kıpçaklar’ın hiçbir rolü ve kuvveti kalmadı. Bazı Kıpçaklar Moğol İmparatorluğu’nda önemli görevlerde bulundular.

aşlangıçta Selçuklular’a bağlı iken bağımsız bir hüviyet kazanan Irak’taki Kıpçakoğulları hâkimiyeti bazan bağımsız, bazan da Musul Atabegliği’ne veya Eyyûbîler’e bağlı bir şekilde VII. (XIII.) yüzyılın sonlarına kadar sürmüştür.Kıpçak ve Oğuz gençleri bu amaçla eğitilmiş, askerî güç onlardan oluşan birliklerin elinde toplanmıştır. İzzeddin Aybeg’in Mısır’da 1250’de Eyyûbîler sülâlesine son vererek yerine kendisini sultan ilân etmesiyle kurulan Memlükler Devleti kısa bir süre sonra Kuman-Kıpçak unsurunun eline geçmiştir. Bu devletin sultanları da Kıpçak asıllıdır.

Diğer göçebe Türkler’de olduğu gibi başlangıçta şamanist olan Kıpçaklar’ın bir kısmı zaman içerisinde Hıristiyanlığı benimseyerek özellikle Ortodoks kilisesine bağlanmışlar, bir kısmı da Kırım, Kafkaslar ve İdil Bulgarları ülkesinde görüldüğü gibi müslüman olmuşlardır.

Anadolu'da Kıpçaklar:

Kıpçaklar başta Balıkesir, Bursa, Eskişehir ve Ankara olmak üzere Anado­lu’nun çeşitli bölgelerinde Tatar olarak adlandırılmaktadır. Aslında bunlar Kıpçakların ve Peçeneklerin kalıntılarıdır. Bu kalıntıların kökünü de Kırım ve Kazan Türkleri oluşturmaktadır. Orta Anadolu’da bulunan Çankırı’ya bağlı Kıvçak Köyü, Trabzon’a bağlı Aşağı Kumanit (şimdiki Aşağıçavuşlu) Köyü, Diyarbakır’a bağlı Gomaniayınbirlik (şimdiki Çökeksu) Köyü, Muş’a bağlı Gomagorgo (şimdiki Dallıoz) Köyü, Aydın’a bağlı Arpaz (şimdiki Esenköy), Tunceli’ye bağlı Bomak (şimdiki Düzpelit), Mardin’e bağlı Borsunca (şimdiki Cevizli), Ankara’ya bağlı Bursal (şimdiki Yaylabağ), Malazgirt ilçesine bağlı Koman (şimdiki Yaşaroğlu) Köyü Kıpçak/Kuman kalıntılarıdır.

KIPÇAKÇA ÖNEMLİ ESERLER:

BOZKIR KIPÇAKÇASI:

CODEX COMANİCUS

MISIR-MEMLUK:

KİTÂBÜ’L-İDRÂK Lİ LİSÂNİ’L-ETRÂK

KİTÂB-I MECMÛ-I TERCÜMÂN-I TÜRKÎ VE ACEMÎ VE MUGALÎ

EL-KAVÂNÎNÜ’L-KÜLLİYYE Lİ-ZABTİ’L LÜGATİ’T-TÜRKİYYE

GÜLİSTÂN TERCÜMESİ

İRŞÂDÜ’L-MÜLÛK VE’S-SELÂTÎN