İbnü’l-Arabî (kuddisesirruh), Fütuhât-ı Mekkiyye’sinde, İmam Gazzâlî’nin (rehimehullah) muamele ve mükaşefe olarak ikiye ayırdığı ilmi, bir sâlikin terbiyesi esasında birleştirerek, tasavvufu fıkha tabi kılmakla kalmamış, bu yolla fıkhın tasavvufunu da inşa etmiştir. Böylece Fütuhât-ı Mekkiyye, bir mürid için muamele ve mükaşefe ilimlerini birinin içinden birlikte tahsil edeceği usule ve esasa dair bir eser olmuştur.

Bu manada, İbnü’l-Arabî Fütuhât-ı Mekkiyye’nin Ekrem Demirli tercümesi itibariyle ilk beş sifrinde İlah-meluh; tenzih – teşbih; nefes, harf ve kelam; yaratılış, kevnî ilimler; fütüvvet; işaret; cehennem, cennet ve kıyamet; zâhir ve bâtın… konularını işlemiş, temizliği beşinci sifrin son bahsi yaparak, on birinci sifrin 75. kısım 73. bölümüne kadar Namaz, Zekat, Oruc ve Hac’cın sırlarını anlatmıştır.

Fütuhât-ı Mekkiyye’den yapageldiğimiz seçme sözleri, içinde bulunduğumuz Şehr-i Ramazan münasebetiyle 9. Sifr (55. kısım 71. bölüm; 5. cilt)’de anlatılan Orucun sırlarından derledik. Ramazan’ın başlangıcında değil de bitimine az bir zaman kala bunu yapmamızın nedeni, tuttuğumuz oruçların İlahî emre ve Sünnet’e uygunluğunun muhasebesini Kadir Gecesi merkezinde yaparak arifeye ermeye vesile olmak içindir.

Şeyh Muhyiddin diyor ki:

“Orucun hikmetlerini bir düşünsen / Onun asıl anlamı senin manandadır.” (FM V: 34)

“Oruç gerçekte bir şey yapmak değil yapmamaktır.” (FM V: 36

“Oruçlunun iki sevinci vardır: Orucunu açtığında, sevinir. İkincisi ise, Rabbiyle karşılaştığında oruç tuttuğu için sevinir. (…) Sevinç, kendisiyle sevinmez, bilakis onunla sevinilir.” (FM V: 36-37)

“Hüküm, ilahî isimlerle dua edilene aittir, yoksa isimlere değil.” (FM V: 64)

“İnsan kelimesi, (unutmak anlamındaki) nisyan kelimesinin öznesidir.” FM V: 89)

“Yokluğun yokluğu da varlık demektir.” (FM V: 93)

“Cezalar, tespit edildikleri durum ve hallerin değişmesiyle değişir.” (FM V: 96)

“Allah’ın Ramazan ismi, Ramazan ayına aittir. Şevval ayına er-Refi’, Zilkade ayına er-Rahman, Zilhicce ayına el-Mürid, Muharrem ayına el-Muharrim, Sefer ayına el-Muhlî, Rebiü’l-evvel ayına el-Muhyî, Rebiu’l-âhir ayına el-Muîd, Cemâziye’l-evvel ayına el-Mümsik, Cemâziye’l-âhir ayına er-Rabb - sabit anlamında-, Recep ayına el-Azîm, Şaban ayına el-Fasıl ve Hakem isimleri aittir. Bunun yanı sıra bu isimlerle aynı anlama gelen ilahî isimler de ilgili aylara aittir.” FM V: 105)

“Bütün hakikatlerin kendine özgü bir iyiliğe ve kendine ulaştıran bir ‘yolu’ vardır.” (FM V: 107)

“Gecenin gelişi, gaybte bulunan şeylerin ortaya çıkması değil, gaybın otoritesinin ortaya çıkması demektir.” (FM V: 113)

“Oruçlu akşam namazının farzından sonra ve sünnetinden önce iftar eder. Böyle yapmak, Peygamber’in fiilidir. Önce namaz kılmak gerektiğini belirttik, çünkü namaz Allah’ın hakkıdır. Orucu bozmak ise nefsinin hakkıdır.” (FM V: 114)

“Bilmelisin ki, mümin olman bakımından Allah sana birleştirici hikmet yönünden hitap eder. Bunun amacı, sana söylediği şeylerin ayrıntılarını tam olarak öğrenmeni sağlamaktır. Bu sayede, bir ibadette Allah’ın senden ne istediğini kesin olarak öğrenirsin. Allah şöyle buyurur: ‘Size orucu yazdı.” (Bakara 2:183) Yani, yapmanın ve ya yapmamanın yasaklandığı her işten geri durmayı size yazdı. ‘Sizden öncekilere yazdığı gibi…’ Başka bir ifadeyle, oruç olması bakımından orucu sizden öncekilere de yazdı. Öncekilere yazılmış olan aynı oruç olabilir. (…) Siz ise oruçta onların halefisiniz. ‘Umulur ki takva sahibi olursunuz.’ Başka bir ifadeyle orucun yazılmasının hikmeti, orucu ‘siper’ edinmenizi sağlamaktır. Çünkü Hz. Peygamber bize orucun kalkan olduğunu bildirmiştir. Kalkan ise koruyucudur. Onu ibadet yapmadıkça kalkan yapmak mümkün değildir. Böylelikle oruç, içerdiği tenzih yönünden Hakka ait olurken ibadet olma özelliğiyle kula aittir. Bu sayede insan, orucu kendisine ait saymak iddiasından sakınır ve (orucu bu iddiaya karşı) kalkan yapar. Çünkü orucun benzeri yoktur. Öyleyse oruç, benzeri olmayandır. Binaenaleyh oruç Allah’a aittir, sana değil!” (FM V: 123)

“Kadir gecesini Şaban’da, Rebi’de ve Ramazan’da gördüm. Ama en çok Ramazan’da, özellikle de son on gününde, bir kez de Ramazan’ın ikinci onuncu dilimindeki tek sayılı gecelerinde gördüm. Ben, Kadir gecesinin görüldüğü ayın tek ve çift gecelerinde olmak üzere senenin bütününde döndüğü inancındayım.” (FM V: 213)

“Allah geceyi ‘kadir’e tamlama yapmıştır, gündüzü değil! Gece gayba benzer. Takdir ise, gayb esasında yapılabilir ve o insanın içindedir. Gündüz açıklığı gerektirir.” (FM V:215)