ABD Başkanı Biden, geçtiğimiz hafta Orta Doğu’daydı.

Bu son gezisinde Biden önce Kudüs’e gitti. Batı Şeria’da Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’la da görüştükten sonra, Suudi Arabistan’a geçerek Kral ve veliahdıyla görüştü.

Bu üç görüşmede, enerji fiyatlarındaki artışların ve mevcut doğal gaz krizinin konuşulduğu sanılıyor.

ABD Başkanı’nın sadece bu iki husus için bölgeye gitmeyeceği ise aşikâr ama perde gerisinde konuşulanlar asla bilinemez, sadece sonrasında ortaya çıkan politik kimi gelişmelere göre görüşmelerde alınan kararlar hakkında bazı tahminlerde bulunulabilir.

Biden’ın bulduğu her fırsatta kendisinin bir Yahudi olduğunu söylediği; ABD’nin Suudi Arabistan’la ilişkilerinin evvel emirde bir haraç ilişkisinden ibaret olduğu malumdur.

Bu iki duruma göre Filistin’de İsrail devletinin temsil ettiği ABD varlığının, mevcut işgal ve zulmündeki muhtemel yeni tutumlarıyla, Arabistan’da ABD tarafından korunan Suudi yönetiminin satış adı altında bölgeye taşıyacağı Amerikan silahlarının neler olacağı, yukarıdaki tespitimizde bağlı olarak zamanla anlaşılacaktır.

Biden’ın son gezisi üzerinden, ABD’nin aşırı şekilde siyasallaşmış Yahudi sevgisinin nedenleri ve sonuçlarıyla, Orta Doğu’daki ABD kral-valilerinin, asıl sahipleri tarafından yönlendirmeleriyle ortaya çıkacak yeni politik maceralar da mezkur tahmin ve zaman aralığında uzmanları tarafından elbette tartışılacaktır.

Ancak ilk defa bir ABD başkanının gezisi ve görüşmeleri çok zekice planlanan bir medya tezgahıyla bu tartışma zemininin de dışına itildi ve yukarıda zikrettiğimiz hassas konuların tamamı şu tek haberle magazinleştirildi:

Gezisinin ilk durağı olan İsrail’de Biden için Cumhurbaşkanlığı konutunda organize edilen törende Yahudi şarkıcı Yuval Dayan şarkı söyledi. Şarkıları dinleyen Biden, el sıkışmak için Dayan’ın yanına gitti, ancak Dayan, Biden’ın elini havada bıraktı. Bu görüntü nedeniyle eleştirilen Dayan “Saygım yok diyenler ailemden özür dilesinler” diyerek tepki gösterdi.

Kudüs’ten döndüğümde, Biden’ın gezisi üzerinden ABD’nin Filistin’deki kirli oyunlarının yeni boyutlarına, küçük kral-valilere verilmiş yeni nifak talimatlarının muhtemel mahiyetine dair yorumları okumak umuduyla yaptığım medya taramasında karşıma çıkan tek şey zikrettiğim bu magazindi.

Öyle ki, yerli dindarlar bu habere “Dindar kalınarak modern olunabilir” savının en büyük delili olarak tutunup, sosyal medyada yerli laikçileri dövmenin heyecanıyla, geziyle ve bölgeyle ilgili nasıl bir medyatik tezgaha çekildiklerini; zekice üretilmiş olsa da son derece sıradan bir magazin haberine tutunarak dindarlık gösterisine kalkıştıklarını düşünmeyi bile unutmuşlardı.

Oysaki konu sadece Yahudilikle ilgiliydi ve Müslüman dindarlığıyla uzaktan yakından hiçbir ilgisi yoktu.

Şundan ki cinsiyet ayrımı da yapmaksızın baktığımızda el sıkışmak, musafaha yapmak dediğimiz şey karşılıklı dokunma yoluyla ifade ettiğimiz bir samimiyetten, sevgiden, itibar beyanından ibarettir.

Bu eylemin öznesi olan dokunma ise görecelidir. Zira insan insana sadece eliyle dokunmaz, bilakis varlığının tümüyle dokunur.

Bu manada nefes, göz, ses, eda, jest ve mimikler… de birer eldir. Örneğin nefes sıcaklık ya da soğukluk yaymanın eli olarak kullanılabilirken, göz de sadece görmekle kalmayan bizzat karşısındakini ısıran, soyan, küçümseyen ya da ya da yücelten bir ele dönüşebilir.

Fenomenlere kendi imgelerimizi giydirerek anlayışımızı şekillendiririz. Buna göre Yahudi şarkıcı kadın sahne almak suretiyle kendisini Biden’ın seyrine sunduğunu ve dolayısıyla organ olarak eliyle değilse de zikrettiğimiz sair elleriyle ona dokunduğunu ve aynıyla ona da kendisinin dokunduğunu hiç düşünmüyor olabilir ama gerçekte vuku bulan budur.

Sonrasında şarkıcının Biden’ın elini sıkıp sıkmamasının karşılıklı sahnelenme esasında hiçbir önemi yoktur, zira o ana kadar dokunan dokunmuş, dokunulan da dokunulmuştur.

Bu aşamada el yoluyla dokunmanın sadece fenomenal bir yönden yani onun mahremiyet inancı bakımından bir karşılığı vardır ki, bu da sadece kendisini bağlar.

Öte yandan sahne alarak kendisini seyre sunmanın ve bu sunma yoluyla başkalarını yani seyircilerini seyr hakkı elde etmenin fakat aynı zamanda dokunma konusunda hassas bir Tevrat mümini olmanın yarattığı yaman çelişki ise ayrıca incelenmeye, açıklanmaya muhtaçtır.

Bu bağlamda, Yahudi şarkıcının mahremiyet aldığının Müslümanların mahremiyet inancıyla hiçbir ilgisi yoktur.

Zira, bir Müslümanın mahremiyet inancı önce sahne alma, seyr etme ve edilme konusundan başlar.