Çalışkan öğretmenin hevesini kırmayın!

Eğitim camiasının gündemini meşgul eden en önemli konu şu sıralar kariyer basamaklarıyla ilgili yapılacak olan sınav.

Bilindiği gibi bakanlık uzman öğretmen ve başöğretmen olmak isteyen öğretmenleri sınava tabi tutacak ve sınav öncesinde de 180 ila 240 saatlik eğitim videoları izlemelerini isteyecek öğretmenlerden.

Zamanında uzman öğretmen ve başöğretmen olma hakkına sahip olduğu halde bu unvanları alamayanlar adalet tesis edilmedi diye bu uygulamaya karşı çıkıyorlar haklı olarak.

Düşünün 25 yıllık bir öğretmen haksız yere uzman öğretmen olamadı diye şimdi başöğretmenlik sınavına giremiyor. Yarın öbür gün başöğretmen sıfatıyla değil uzman öğretmen sıfatıyla emekli olacak. Hani 20 yılını dolduran başöğretmenlik sınavına girebiliyordu?

Bir diğer sorun, uzman öğretmen olabilecek yeterlilikte olabilenlerin bir kısmı hak ettikleri halde uzman olamamışlardı. Onlar da şimdilerde yılların verdiği hak kaybı ile sınava girecekler.

Herhangi bir iş yaparken adaleti tesis etmezseniz, vicdanlarda kalıcı yaralar bırakabilirsiniz. İşini iyi yapan insanları rencide edersiniz, onların hevesini kırarsınız.

Bakanlık öğretmenlerin yükünü almalı öğretmenlere yük olmamalı.

Eğitim neferlerinin yükü zaten başından aşkın.

Bir de özellikle yaz aylarında tam tatil havasında iken insanlar belki de internetin olmadığı köylere gitmişken günde yığınlarca video izlemeye mecbur bırakılıyor.

Hiç bıkmadan söylemeye devam edeceğiz:

Sınavda başarılı olmak için yeterli bir kriter değildir!

Ne liseye giriş sınavında, ne üniversiteye giriş sınavında, ne memurluğa giriş sınavında ne öğretmenlik unvanı alırken ne de okullara yönetici atarken…

Sınav bir eleme sistemidir.

Çok bilenle, iyi ezberleyenle, asıl işlerini bir kenara bırakıp çok ders çalışanla işini doğru düzgün yapmaya çalışanları birbirinden ayırt etme sistemidir sınav.

Haklının güçlü olduğu değil, güçlünün haklı olduğu bir durum gibi düşünün…

Kasım ayına kadar unvan sınavına girecek hiçbir öğretmenden öğretmenlik adına fayda beklemek saçmalık olur.

Herkes işini gücünü bırakıp yazın tatilde, okullar açılınca da okulunda hatta dersinde bile bu ucube sınava çalışacaklardır.

Maaşta herhangi bir artış olmasa öğretmenler sınava falan çalışmazlar.

Buraya kadar bakanlığı eleştirdik.

Peki, eğitim camiası, sendikalar, eğitim üzerine kalem oynatan yazar arkadaşlar, okullara yönetici atanırken sınavın zorunlu olduğunu söylüyorlar da neden unvan için yapılacak olan sınava karşı çıkıyorlar? Bu çelişkiyi de buraya not edelim.

Gelin hep birlikte sınavların ne denli gereksiz ve saçma olduğu üzerine kafa yoralım.

Sınavlarda başarılı olmanın öğretmenlik mesleğini icra ederken bir işe yaramayacağının altını çizelim.

Yönetici atama sınavlarında başarılı olan yönetici adaylarının da okullarda başarılı olacaklarının garantisi olmadığını belirtelim bunun üzerine kafa yoralım.

Öğretmen var tek başına okulu sırtına alıp götürüyor, okulun lokomotifi neredeyse ama gel gör ki sınavlarda başarısız olursa az maaş alacak…

Öğretmen var derste bile sınava çalışacak, okulda hiçbir sosyal kültürel faaliyete katkısı olmayacak ama sınavda başarılı olursa fazla maaş alacak…

Bu köhne anlayışa vakit varken dur demek lazım!

Mustafa SÜS