Tarih nelere şahitlik etmedi ki.

Nice kazananlar, nice kaybedenler ve nice nice kazandığını sanan kaybedenler. Savaş savaş diye bağıranlar hep yarı yolda dönmediler mi? Uhud dağı izlerken bir bir kaçanları... Bedir savaşında ordugâh kuyuların dibine kurulsun diyenler, hendekler kazalım diyenler... Ve bu şuur ile sevdalananlar, onlar kaçmak için değil daha iyi mevzi tutmak için konuşmamışlar mıydı?  Susmak mı lazım sadece susmak mı? Hani bir problem gördüğünüzde düzeltici olmak adına hareket edin emri?

Neyse ayrılacak bir kanalı olmayınca benim gibiler rahat konuşuyor. Bazen çağrıldığım bir aile vakti vardı onu da evdeki ailem ile geçiririm.

Unutmayın:

Üç Önemliyi Unutanlar Unutulurlar!

A) GÜVEN

Kaybederken basite aldığımız fakat acılarını yıllarca hissedeceğimiz tüm kayıpların asıl sebebi güven...

Birini cezalandırmak istiyorsanız ve ölümünün yavaş yavaş olmasını istiyorsanız güvenini kaybetmesini sağlamak en etkili psikolojik silah olsa gerek. Aklımda deli sorular sanki bir el bunun için var gücüyle planlar yapıyor.  Ya farkında olmak ya da oyuna gelmek.

“Herkesin güvenini kaybeden daha ne kaybetsin?”  -Publilius Syruss

Büyük bütün başarıların altındaki asıl güç güvenmek olduğu gibi,  güvensizlik ise yenilgiyi doğurur ve işi benimsemeye engel olur; sahtekârlığa götürür.

İlerlemeye devam etmek isteyen güven veren olmaya devam ermelidir ki güvenilir olabilsin ve takip edilen olmayı sürdürebilsin. Bazen kişinin kedisinden kaynaklanmıyor olabilir. Çevresinde bulunanlar en az onun kadar önemlidir.  Kiminle çalışıyor ve kiminle kurduğun hayaller için çaba sabrediyorsun.

“Seçebileceğin elmaların hepsi çürükse, seçmesen ne olur!” -William Shakespeare              

B) SEVGİ

Neyi kaybettik?

 Neden kaybettik?

Onlarca deli soru.

Sevgi en kuvvetli harç. Ego denen kavramın esir almasıyla öksüz kalan o muhteşem birleştirici sevgi. Kaybettik. Kaybettikçe küçülüyoruz. Ancak ego denen zalim o kadar sinsi ve o kadar zeki ki yolunu bulur ve biz farkına vardığımızda sevgiden eser kalmamış olur. Yalnızlığa esir olmuş ve kaybetmiş bir birey farkına varsa ne olur?

Birbirimizi Allah için sevmek, Allah’ı sevdiğimiz için, Allah’ın sevdiklerini sevdiğimiz için sevmek.

Hadîs-i şerîfte Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:

"Amellerin en faziletlisi Allah için sevmek ve Allah için buğz etmektir.”

(Ebû Dâvûd, Sünnet, 3; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 146)

Sevginin değeri Allah için olması, Allah’ın sevdiğini sevmektir. Allah için buğz etmek de Allah için sevmenin devamını sağlar. Çünkü Allah için sevmek Allah için buğz etmeyi getirir.

Rasûlullah (s.a.s.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:

İmanımızın gereği, birbirimizi seveceğiz ki bir araya gelelim. Bir arada olalım, birbirimize yardım edelim ki birlik ve dirlik olsun!

“Senin gerçek kardeşin, daima yanında bulunan ve sana faydalı olmak için zarara katlanan, zamanın felaket ve musibetleriyle karşılaştığın zaman ne pahasına olursa yardımına koşandır.” -Hz. Ali (k.v.)

 İnsanın sevdiğini sevdiği için eleştirmesi kadar güzel bir hal olabilir mi hiç? Neden mi eleştir?

Kaybetmesin ister.  Hep güçlü kalsın ister. Kaybedince çok şeyin kaybolacağını sevdiği bilsin ister.  Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için kavramına bağlı olduğu için eleştirdiğini bilsin ister...

C) BİRLİKTELİK

Bir olmak, iri olmak ve diri olmak.

Ben değil biz demek.

Eleştiriye açık olmak ve ön yargıları yıkmak. Ötesi yol felsefesine ihanet olur. Güvenmek, sevmeyi ve sevilmeyi, sevilmek ve sevmek de birlikteliği doğurur. Birlik güç, huzur ve mutluluk demektir.

“Gücümüzü hırlaşmak için değil, birleşmek için harcamalıyız.” -Malcolm X

Ayrı telden çalsak bile aynı türküyü söylemek durumundayız. Yoksa aynı hedef olmasına rağmen aynı türküyü söylememek düşmanın işine yarar, kendi misyonumuza da hıyanet olur. Nefis devrede olursa şeytan devrede demektir.  Şeytanın devrede olması içte mağlubiyet demektir.

“Kötüler birleştiği zaman, iyiler de bir araya gelmelidirler; yoksa teker teker giderler.” -Burke

Birliktelik kurmak çok zor çünkü önce güven sonra sevgi sonra birliktelik.

Oysaki yıkmak o kadar çok kolay ki inanılmaz. Duvarda bir gedik açılmaya dursun...

“Duvarda bir gedik açmaya bir taşın eskimesi yeter.” -Arif Nihat Asya

Esas birlik, iç-dış birlikteliği ile başlar. İçinde birlik olan dışında da birlik olur. Birlik olmak için öncesini ve sonrasını iyice analiz etmek gerekir. Bu analizi yapmayan birey kaybetmeyi seçer farkında olmadan. Birlik olmak için fedakârlığın farkında olmak gerekir. Aşırı ihtiraslı, ego tutsağı bireyler dünya kendi etrafında döner zannederler. Etrafında bulunan kocaman surları önemsemeyip sahip oldukları ordulara güvenen nice komuttanlar vardır ki surda açılan ilk gediğe kurban etmiştir saltanatını...

Birlik olmadan ne dirilik ne irilik mümkün olur. Birlik olmak için ise ilki hiç unutmamak gerek.

Tabiki hiç unutmamak gerek ne yazarsanız yazın:

Kimine göre saz kimine göre az...

Gerisi hikâye.