İngiliz Kraliçesi’nin ölümü İngiliz siyaseti ve İngiltere Devletler Topluluğu’nu tekrar gündeme getirdi. İngiliz Milletler Topluluğu veya resmî adıyla Milletler Topluluğu (İngilizce: Commonwealth of Nations), geçmişte Britanya İmparatorluğu'nun (37 ülke), günümüzde de Birleşik Krallık'ın parçası olan (16 ülke) devletlerin oluşturduğu uluslararası bir koalisyondur.

Bugün kraliçenin ölümü ile bu topluluğa dahil olmayan ülkelerin bile yas ilan etmeleri dikkat çeken bir durumdur.

Geçen  günlerde, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ABD'de Başkan Joe Biden ile görüştükten sonra Kongre'ye hitap etti. Yunan Başbakanı Miçotakis, Türkiye'ye yapılacak muhtemel silah satışları için uyarırken Kıbrıs'ta iki devletli çözümü kabul etmeyeceklerini vurguladı.

Bunu söyleyen Yunan Başbakanı, kendi adalarının ABD güçleri tarafından bir askeri depo haline getirilmesinden hiç söz etmemiştir.

Bir meşhur söz  vardır;'' Bir suda iki balık kavga ediyorsa, biliniz ki az önce  ırmağın yanından bir İngiliz  geçmiştir.''

Evet, Kıbrıs bizim için kanayan yaradır. Bugün Akdeniz'de ne kadar önemli konumda olduğu ortaya çıkmıştır. Ülkemiz oradaki soydaşlarımızın emniyeti için, Ülkemizin geleceği için, iki devletli çözümden yanadır. Bu uğurda can vermiştir, kan vermiştir. Asla taviz vermeyecektir.

Bu bölgenin böyle sıkıntılı bir bölge olmasını sağlayan İngiliz siyasetidir. Kendilerinin dışındaki ülkelere demokrasi vermeye çalışan bu devlet, hâlâ kraliçe ile yönetilmektedir. Kraliçenin konumu en yüksek yerdedir. Tartışılamaz... Ölümünden sonra bile aynı yönetim devam edecektir. Parlamento üzeri bir konumdadır. Hatta bunu örnek alan bazı Avrupa ülkeleri aynı konumdadır. Oysa aynı siyaset anlayışı; Osmanlının yıkılması, padişahlığın kaldırılması sloganları ile ortalığı karıştırmıştır.

Bu nedenle ülkemiz tarihinde bu coğrafya ile en fazla uğraşan, bela olan, yıpratmak ve yok etmek için çaba gösteren ülkelerin başında İngiltere gelmektedir. Yunan’ın Çanakkale’den üzerimize gönderilmesine kadar onun parmağı vardır. Yakın tarihte İstanbul'u senelerce işgal etmişlerdir. Balkan ülkelerinden Arap ülkelerine kadar kavmiyetçilik fikrini aşılayan, genişleten, bayraklaştıran konumdadır. Kraliçenin ölümü ile bazı Arap devletlerinin yas ilan etmesi dikkat çekici bir davranıştır. Ancak bütün bunları Osmanlı Devleti’ni yıkmak için yapmıştır. Osmanlının terk edilmek zorunda bırakıldığı coğrafyalarda yaklaşık 200 senedir hala sıkıntılar devam etmektedir.

Aynı şekilde Hindistan coğrafyasının senelerce sömürmüş ve koskoca ülkeyi bir vali ile yönetmiştir. Tabii ki içerisindeki İngiliz yandaşı olan Hintlilerle birlikte. Orayı da kanayan bir yara haline dönüştürmüştür. Pakistan olmadı Bangladeş, parçalanmışlığı ortadadır. Geride bıraktıkları Keşmir veya Keşmir'in oluşturduğu gerginlikler sebebiyle Hindistan ile Pakistan arasında 1947-1948, 1965, 1971 ve son olarak 1999'da savaş çıktı...

Göndermiş olduğu ajanlarıyla Osmanlı topraklarını parçalayan, parselleyen, hatta petrol kaynaklarını tespit ederek oraların kendi kontrolünde olmasını sağlayan bir politika takip eden bir ülkedir. Hâlâ o politikalarına devam etmektedir. Bugün o bölgelerde petrol üreten ülkeler ile olan sıcak ilişkilerine dikkat ediniz...

Benim ne demek istediğimi daha iyi anlamanız için çevirdikleri İngiliz Lavrens filminde Lavrens rolündeki aktörün Osmanlı askerlerine saldırırken, onları şehit ederken yüzündeki oluşan ifadeyi görmelerini isterim. Duyduğu sevinç, mutluluk gözlerinden okunmaktadır. İşte o aktörün yüz ifadesi bize karşı yürütülen İngiliz politikasını en güzel şekilde ifade etmektedir.

Gelelim en can alıcı soruya, ülkemizde çok eski yıllarda bile çeşitli sokak olayları olmuştur. Mitingler düzenlenmiştir. Nedense mitinglere katılanların söyledikleri sloganlar arasında ‘Kahrolsun İngiltere’ sloganı pek yer alamaz. Bu bile işin nasıl bir yanılgı olduğunu ortaya koymaya yeter. Sokaktaki insanımızın bile düşünce dünyasında İngiltere yer almamıştır. Amma bize kilometrelerce uzak olan Çin için bile ‘Kahrolsun Çin’ diye bu ülkenin sokaklarında sloganlar atılmıştır.

İslam coğrafyasında sıkıntı bırakmadığı yer yok gibidir. Keşmir kanayan bir yaradır, Filistin'de Yahudi devletinin o topraklarda kurulmasına izin vererek orayı kan gölüne çevrilmesine müsaade etmiştir. O devlet kurulmadan önce, İngiltere tarafından kontrol edilen bir bölge idi.

Kendilerine karşı kazandığımız zaferleri, tarihten silmeye çalışmışlardır. İstanbul teslim olsun diye İstanbul'u bombalamışlardır. İstanbul'u dört seneyi aşkın bir süre işgal etmişlerdir. Esir Osmanlı askerlerine neler yaptıkları tarihin derinliklerinde gizlidir.

Yakın tarihimizde bize karşı sicili bu kadar bozuk olan bir ülkenin toplumun fikir adamları tarafından bile öne çıkarılmaması ne kadar gariptir. İngiliz politikası, hedefine ulaşmıştır.

İngiliz siyasetinin gerçek hedefi İslam inancına sahip olan coğrafyalardır. Bunu açık etmekten asla vazgeçmezler.

Aynı zamanda emperyal bir dil olan İngilizcenin eğitimimizden ekonomimize kadar baş tacı edilmesi daha dikkat çeken bir konudur. Hatta İslami ilimler dalında bile görev yapan akademisyenler, İngilizce dersinden geçirilmek zorunda bırakılmıştır. Onların yön verdiği şekilde ilmi araştırmalarına izin verilmiştir. Osmanlı arşivleri gibi devasa bir kaynak ıskalanmıştır. Görmezlikten gelinmiştir. Hatta kimi zaman yok sayılmıştır. Emperyal dilin sayesinde o kültüre düşman olunmuş, tarihimiz bir kara leke gibi tanıtılmıştır. Yeni nesiller ecdadından söz etmek zorunda kalınca utanılır, sıkıntı duyulur bir duruma düşürülmüştür.

Tepeden tırnağa İngilizce zorunluluğu, beraberinde kendi kültürlerini baskın hale dönüştürmüştür. Bugün toplum Arapça tabelalardan nefret ederken İngilizce tabelaları bağrına basar hale gelmiştir.

Ana Vatan Partisi iktidarında Rahmetli Hasan Celal Güzel, İngilizce derslerinin seçmeli hale dönüştürülmesine yönelik bir çalışma başlattı. Hatta bizlere öğretmenler kurulunda gelecek eğitim öğretim yılından itibaren İngilizce seçmeli ders olarak okutulacak diye açıklamalarda bulunuldu. Türkçe diline ağırlık verileceğinden söz edildi. Ancak o yıl eğitim öğretim başlamadan Sayın Bakan görevden alındı. O uygulama da tarihin tozlu raflarına kaldırıldı.

Bugün hala bazı siyasetçilerimizin bu ülkeye yakın durması ne kadar ilginçtir.

Son yıllarda uğradığımız hiçbir bela ve felaket yoktur ki içinde İngiliz'in parmağı olmasın. Ona rağmen İngiliz sevgisi hâlâ devam etmektedir. Bu da tarihin bir cilvesidir.

Oysaki kendi ülkemizin insanı olup İngiltere gibi düşünenler asıl hedeflerinin ülkeyi kaosa sürüklemek olduğunu mesajlarında da eylemlerin de de açıklayarak belirtmektedirler. Çünkü Batılı ağa babaları böyle istemektedir. İşte o zaman anlamaktayım ki bu tür ülkelerin yapmak istedikleri asıl amacının ortalığı karıştırmak olduğu gerçeği ortaya çıkmaktadır. Onların her zaman yaptıkları bir iştir. Yakın tarihimiz bu örneklerle doludur. Sonunda zararı biz hem devlet olarak hem de millet olarak çekmekteyiz. Terör azalacak diye düşünmeye çalıştığımız şu günlerde, başka türlü terörlerin tırmandırılmaya çalışılması dikkat çekicidir. Batı bütün gücü ile terör örgütlerinin arkasındadır. Ortadoğu asla vazgeçmeyecekleri yüksek gelirlerinin olduğu bir bölgedir.

Yine de yapılacak her türlü mitinglerde ‘Kahrolsun İngiltere’ diye bir slogan duymayacağımızı söyleyebilirim. O halde, bu topraklara yaptıkları zulüm için; İslam coğrafyasına, İnancımıza planlı saldırıları için, ben bari yürekten haykırayım: “Kahrolsun İngiltere”