Tasavvufun keyfiyeti hâl ilmi; mahiyeti güzel ahlâk; maksadı ise iyi sosyal ilişkiler kurabilmek için şerefli huyları elde etmek olarak açıklanmıştır.
Bu üç esasta anlam ve algı dünyasının oluşumu bakımından tasavvuf, bidayetinden beri özel bir ıstılahı, sisteminin kurulması ve uygulaması bakımından da marifeti (irfanî bilgiyi) gerektirmiştir. Bu sebeple marifetin adlandırılması özel ıstılahı, özel ıstılah da marifetin beyanını beraberinde getirdiği için tasavvuf literatürü de irfan ve ıstılah üzerinde doğmuş ve gelişmiştir. Diğer bir söyleyişle ıstılah tasavvufun keyfiyet, mahiyet ve maksadının anlatılmasından doğarken, marifetin beyanı da ancak ıstılahlar yoluyla mümkün olmuş ve dolayısıyla tasavvuf literatüründe irfanî bilgi sayesinde ıstılah, ıstılah sayesinde irfanî bilgi birlikte tesis olunmuştur.

Nitekim bu sonuç tasavvufun doğuşuyla (Hicri II. asır) sistemleşme devrinden (Hicri IV. asır) itibaren şu müelliflerin -tamamı günümüze ulaşmış ve dilimize kazandırılmış olan- şu eserleriyle teyit edilebilmektedir:

-Abdullah el-Ensârî el-Herevî, Menâzilü’s-sâ’irîn,

-Abdülcebbâr en-Nifferî, el-Mevâkıf,

-Abdülkâdir-i Geylânî, el-Fethu’r-rabbânî ve’l-feyzü’r-rahmânî,

-Abdülkerîm el-Kuşeyrî, er-Risâle,

-Afîfüddîn Tilimsânî, Şerhu Menâzilü’s-sâirin,

-Cüneyd-i Bağdâdî, er-Resâ’il,

-Dâvûd-i Kayserî, Matla’u husûsi’l-kilem fî me’ânî Fusûsi’l-hikem,

-Ebû Abdurrahman es-Sülemî, el-Mukaddime fi’t-tasavvuf vd. risaleler,

-Ebû Bekir el-Kelâbâzî, et-Ta’arruf,

-Ebû Nasr es-Serrâc, el-Lüma’,

-Ebû Saîd el-Harrâz’ın, Kitâbü’s-Sıdk, Kitâbü’l-Ferâğ,

-Ebû Tâlib el-Mekkî, Kûtü’l-kulûb,

-Ebü’l-Hüseyin en-Nûrî, Makâmâtü’l-kulûb,

-Ebü’n-Necîb es-Sühreverdî, Âdâbü’l-mürîdîn,

-Hakîm et-Tirmizî, Hatmü’l-evliyâ,

-Hallâc-ı Mansûr, Kitâbü’t-Tavâsîn,

-Hargûşî, Tehzîbü’l-esrâr,

-Hâris el-Muhâsibî, er-Ri’âye,

-Hücvîrî, Keşfü’l-mahcûb,

-İbn Fûrek, el-İbâne ‘an turuki’l-kâsıdîn,

-İbn Kayyim el-Cevziyye, Medâricü’s-sâlikîn,

-İbn Sevdekîn, Vesâ’ilü’s-sâ’il, Kitâbü’n-Necât,

-İbn Arabî, Fütûhâtü’l-Mekkiyye, Fusûsü’l-hikem, Kitâbü’l-Ma’rife, Meşâhidü’l- esrâr,

-İbnü’l-Kayserânî el-Makdisî, Safvetü’t-tasavvuf,

-İmam Ahmed b. Hanbel, Kitabü’z-Zuhd’ü,

-İmam Gazzâlî, İhyâ’ü ‘ulûmi’d-dîn,

-Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Mesnevî,

-Mu’âfâ b. ‘İmrân el-Mevsılî, Kitabü’z-Zühd

-Sadreddîn Konevî, Miftâhu’l-gayb, el-Fükûk,

-Sehl et-Tüsterî, Risâle fi’l-hikem ve’t-tasavvuf,

-Şehâbeddin es-Sühreverdî, ‘Avârifü’l-ma’ârif,

-Seyyid Mustafa Râsim Efendi, Tasavvuf Sözlüğü-Istılâhât-ı İnsân-ı Kâmil,

-Mahmud Cemâleddin el-Hulvî, Lemezât-ı Hulviyye ez Lemeât-ı Ulviyye,

-Abdürrezzâk Kâşânî, Sufilerin Kavramları-Islahatu's-Sufiye,

-Seyyid Şerif Cürcânî, Ta’rifât – Tasavvuf Istılahları,

Bunların yanı sıra Hicir III. asırdan itibaren tasavvuf ehlinin faziletlerini, hikmetli sözlerini bir araya getiren tabakât eserleriyle, aynı bağlamda yazılmış sûfîlerin hayat hikâyelerini, tasavvufî hâl ve makamlarını, terbiye tarzlarını ihtiva eden menâkıbnâmeler de irfanî bilgi ile ıstılahı beslemişlerdir. Bunların en meşhurları ise Sülemî’nin Tabakâtü’s-sûfiyye’si, Ebû Nuaym el-İsfahânî’nin Hilyetü’l-evliyâ’sı, Ferîdüddîn Attâr’ın Tezkiretü’l-evliyâ’sı ile Abdurrahmân Câmî’nin Nefâhatü’l-üns’üdür. (Geniş bilgi için bkz: TDV DİA, Tasavvuf maddeleri)

Yine bu bağlamda, adındaki ibâne (ibanet: ayrıma, bölme, uzaklaştırma) vurgusundan da hareketle, İbn Fûrek’in el-İbâne ‘an turuki’l-kâsıdîn’ini (Tasavvuf Istılahları adıyla trc.: Ahmet Yıldırım – Abdülgaffar Aslan, TYEK Başkanlığı Yayınları, İstanbul 2014) tarz-ı kadim bir tasavvufî ıstılah kitabı olarak öne almamız mümkündür.
İbn Fûrek’in izinden yürünerek geçmişten bugüne yazılmış ve yayımlanmış olan irfan, ıstılah ve tabakat ayrımlı tarz-ı kadim veya yeni eserlerden de şunları zikredebiliriz:

-Aşçı İbrahim Dede, Aşçı Dede’nin Hatıraları,

-Hüseyin Vassâf, Sefîne-i Evliyâ,

-Mahmud Esad Erkaya, Kur’an Kaynaklı Tasavvuf Kavramları,

-Metinlerle Tasavvuf Terimleri Sözlüğü,

-Seyyid Cafer Seccâdî, Tasavvuf ve İrfan Terimleri Sözlüğü,

-Suad el-Hakîm, İbnü’l-Arabî Sözlüğü,

-Süleyman Uludağ, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü,

-Süleyman Uludağ, Temel Tasavvufî Kavramlar.

İrfan ve Istılah arasında tasavvuf sözlüklerinin bilgisini ana hatlarıyla sınarken gördüğümüz şudur ki, asıl tanımı itibariyle hâl ilmi olan tasavvuf, ıstılah yönünden de ona tabi bulunduğu için sözün dile girme formuna itibar etmemekte, asıl kastedilen mananın tahakkukunu ve anlaşılmasını hedeflemekte, bu da yeni tasavvuf sözlüklerinin hâlen mezkûr ikiliden birlikte elde edilebileceğini göstermektedir.

Biraz da bu yüzden tasavvuf modernliğin çok fevkinde ya da modernlik tasavvufa karşı acziyette değil midir?