'Bu destan on bin şehit çocuğun destanıdır.
Bu destan yedi bin şehit kadının destanıdır.
Bu destan Filistin halkının istiklal destanıdır.
Bu destan 23 bin şehidin kanlarıyla yazılmıştır.
Bu destan, Filistin’in kıyamete kadar geçerli tapusudur.
Bu destan, Müslümanların izzetini korumuştur. 
Bu destan, insanlığın ve vicdanın sesi olmuştur.'' ifadeleriyle Kassam'ın çocuklarının yazdığı destanı özetleyen Taşkesen Güney Afrika'ya da yazısında özel bir yer ayırdı.

İşte o yazı:

Filistin, Kudüs ve Gazze...

Çevresi mübarek kılınmış kutsal topraklar.

İsra ve Mi'racın yeryüzündeki kutlu tecelligahı.

Müslümanların Mescidine yönelerek namaz kıldığı ilk kıblemiz.

Bize Hz. Ömer'in, Selahaddin Eyyubi'nin, Yavuz Sultan Selim'in ve Sultan Abdülhamid Han'ın emaneti.

400 sene Osmanlı himayesinde, barış, esenlik ve huzur içinde yaşayan, 1917'den bu yana, kan ve gözyaşı girdabında boğulan sahipsiz kalmış belde.

Asıl sahibi olan Müslümanlar unuttuğu için, Haçlıların, Siyonistlerin ve Evangelistlerin bir şeyler koparmaya çalıştıkları mukaddes şehir.

Fakat, artık bu gidişe dur diyen birileri var. Kanları ve canları pahasına Filistin ve Kudüs davasını omuzlamış bu kahramanlar, Gazze'de bütün dünyanın gözü önünde bir destan yazıyor!

Aman Yarabbi! Bu nasıl bir destan! Mürekkebi şehit kanları, kalemi şehit canları, kahramanı ise binlerce masum Filistinli çocuk olan şerefli bir destan!

Filistin, Kudüs ve Gazze...

Yüzyıllardır nice destanlar yazıldı, bu mukaddes beldelerde. Kanla, canla, gözyaşıyla yazılan bu destanlar, İslam Tarihi’ne yeni altın sayfalar ekledi.
Ancak 2023 yılında, şimdiye kadar görülmemiş, duyulmamış, yaşanmamış çok acı ve dehşet verici olaylara şahit olduk. Zalim siyonistin hunharlığı, gaddarlığı sınır tanımayan vahşet boyutuna ulaştı. 23 bini aşan mazlum şehidin yarısına yakını çocuk olması, bütün dünyaya çok açık bir tehdittir.

Bu dehşetli katliama bütün dünyanın seyirci kalması, hatta Siyonizmin propagandasına aldanıp mazlumu değil, zalimi alkışlaması günümüzün çarpık ve taraflı anlayışının göstergesidir.

Aksa Tufanı’nın ilk günlerinde İsrail’in, Hamas’ı saldırgan ve terörist olarak gösterme gayreti sonuç vermiş ve bu yalana herkesi inandırmışlardı. Fakat sonradan görüldü ki, bu işgal ve zulüm yeni bir olay değil. 75 yıldan beri fiilen, yüz yıldan beri de coğrafi olarak işgal altında olan Filistin topraklarının asıl sahipleri Müslümanlardır. Zalim sömürgecilerin burayı işgal edip Siyonistlere peşkeş çekmeleri, hiçbir zaman onları hak sahibi yapmaz. 

Yerli ve milli eğitim müfredatı programını kimler engellemek istiyor? Yerli ve milli eğitim müfredatı programını kimler engellemek istiyor?

Ülkelerin kukla liderleri ve menfaat hesaplarının içinde olan yöneticileri bir yana bırakılırsa, vicdan sahibi insanların Siyonist zulmüne ve katliamına gösterdiği tepki gerçekten ümit vericidir. Başta ABD olmak üzere Avrupa’da ve dünyanın çok değişik bölgelerinde binlerce insanın yollara, meydanlara dökülerek, hem Siyonist katilleri hem de destekçilerini protesto etmeleri insanlık vicdanının ölmediğini açıkça göstermiştir.

“Saldırganlık” ve “kendini savunma hakkı” kavramlarını tam tersine çevirerek kendilerini masum gösteren Siyonistler, medya ve propaganda gücü ile bütün dünyayı buna inandırmaya çalıştılar. Halbuki dünyanın çeşitli yerlerinden Filistin’e gelerek, orada yüzyıllardır yaşayan Müslümanları acımasız bir şekilde katliam ve tehditle yurtlarından çıkaran Siyonistlerdir. 

İşgalcilerin hiçbir zaman “kendini savunma hakkı” olamaz. Yurdunu, toprağını korumaya çalışan insanlar asla “saldırgan” olarak nitelendirilemez. Kaldı ki Siyonist terörizminin herhangi bir saldırıya karşılık vermek gibi bir bahaneye de ihtiyacı yoktur. Hiçbir sebep yokken masum insanlara saldırıp yüzlerce, binlerce Müslümanı şehit ettiği çok iyi bilinmektedir.

Geçtiğimiz yıllarda özellikle mübarek Ramazan ayında hiçbir gerekçe göstermeden Gazze’ye saldırıp çocuk, kadın, yaşlı demeden yüzlerce insanı katlettiğine bütün dünya şahittir. Sonuç itibariyle “Hamas ilk saldırıyı başlatmasaydı, bu kadar masum insan ölmeyecekti” tezi tamamen yanlış ve geçersizdir. Çünkü İsrail'in hukuk, adalet, insaf, vicdan gibi insani değerlerden tamamen uzak vahşi bir canavara dönüştüğü artık kesinleşmiştir.

HAMAS GAZZE’DE BİR İSTİKLAL DESTANI YAZIYOR!

Milletimiz, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra vatanımızın istilacılar tarafından işgal edilmesine karşı büyük bir istiklal destanı yazmadı mı? Yurdunu, toprağını, dinini, namusunu koruyan, bu uğurda canını feda eden insanları terörist ve saldırgan olarak nitelemek sömürgeci ve işgalci zihniyetin iddiasıdır. 

Filistinliler, 75 yıldır evlerinden yurtlarından sürülmüş toprakları işgal edilmiştir. Hak, hukuk, adalet ve uluslararası kararlara hiçbir şekilde uymayan işgalci Siyonistler, zulüm, zorbalık, terör, cinayet, katliam gibi her türlü insanlık dışı eyleme “kendilerini savunma” görüntüsü vererek dünyayı kandırmaya çalışmaktadır.
Hamas’ın uzun hazırlıklardan sonra başlattığı “Aksa Tufanı” çok iyi planlanmış, Siyonist canavarın vahşi ve korkak yüzünü ortaya çıkaran kusursuz bir operasyondur.

Tarihte benzeri az görülen bir destandır. Bedeli kanla, canla ödenmiştir.

Bu destan on bin şehit çocuğun destanıdır.
Bu destan yedi bin şehit kadının destanıdır.
Bu destan Filistin halkının istiklal destanıdır.
Bu destan 23 bin şehidin kanlarıyla yazılmıştır.
Bu destan, Filistin’in kıyamete kadar geçerli tapusudur.
Bu destan, Müslümanların izzetini korumuştur. 
Bu destan, insanlığın ve vicdanın sesi olmuştur.

GÜNEY AFRİKA DÜNYANIN ŞEREFİNİ KURTARDI

Güney Afrika Cumhuriyeti'nin, insanlık adına İsrail'in yaptığı soykırımı Lahey Uluslararası Adalet Divanına götürmesi dünyanın şerefini kurtardı. Sonuç ne olursa olsun, terörist İsrail insanlık vicdanında kesin olarak mahkum olmuştur. 

Güney Afrika Yüksek Mahkemesi avukatı, İsrail’in Gazze’yi “yok etmek” için bir planı olduğunu ve bu planın “devletin en üst düzeyinde hazırladığını” söyledi. Güney Afrika temsilcisi ise “Filistin halkı için her geçen gün can, mal, haysiyet ve insanlık kaybının arttığını, telafisinin mümkün olmadığını” belirterek, “Bu mahkemenin vereceği bir karar dışında hiçbir şey acıları durduramaz” diye konuştu.

Güney Afrika'nın Mahkemeye sunduğu deliller ve suçlamalara karşı, İsrail'in yaptığı savunmalar ise trajikomiktir. Suçlarını itiraf eder gibi söyledikleri sözlerle gülünç duruma düşmüşlerdir.

İsrail'in avukatı Uluslararası Adalet Divanı'nda yaptığı açıklamada, İsrail’in Gazze’deki Filistinlileri korumak için bölgeye operasyon düzenlediğini öne sürerek “İsrail, Filistin halkına karşı değil, Hamas’a karşı bir savunma mücadelesi içindedir” diye konuştu. 

Dünyanın gözü önünde yaptığı soykırımı örtbas etmek isterken kendini ele veren işgalci İsrail'in, insanlığın vicdanında mahkum olduğu gibi bu Adalet Divanı'nda da suçunun sabit görüleceğine inanıyorum.