Sone nedir?

Sonnet. İtalyan edebiyatında doğan, oradan bütün Avrupa edebiyatlarına yayılan ve 19. asrın sonlarında
Edebiyat-ı Cedide şairlerince edebiyatımıza sokulan bir nazım biçimidir. İkisi dörtlük, ikisi üçlük dört bendden kurulmuştur, toplam 14 dizeden oluşur.

Sonenin kafiye şeması; abba abba ccd eed/edd şeklindedir, son üçlüğün kafiyesi edebiçiminde de olabilir. Bu şekilde kafiyelenen sonelere
"klasik sone" denmiştir. 

Sone, Edebiyat-ı Cedide döneminden bugüne kadar pek sık olmasa da şairlerimizinzaman zaman kullandıkları bir şiirsel formdur. 

Türk edebiyatından sone örnekleri:

KAL

Gün soldu, vakit geç, gitme birak, kal
Omuzlarında şal, başında örtü,
Odamda hülyalı bir akşam üstü
Gölgeler içinde renk ve dudak kal.

Gidersen sana da kırılacak, kal
-Gönlüm ki, böyle her gidene küstü
Ve deme "buradan bir akşam üstü
"Giderken ardımda hıçkırarak, kal!"

Madem, günlerimiz, sevgilim, kısa,
Madem, dudakların yandığı lahza
İçin ruhumuzda bir özleyiş var,

Kal, çizsin hülyamız mat ufkumuza
Gümüşlü sabahlar, altın akşamlar,
Soluk bir gül tri gibiyken bahar....

(Hamit Macit Selekler)

SONE
Derdim, yeter, sâkin ol, dinlen biraz artık!
Akşam olsa diyordun, işte oldu akşam,
Siyah örtülerle sardı şehri karanlık;
Kimine huzur iner gökten, kimine gam.

Bırak, şehrin iğrenç kalabalığı gitsin,
Yesin kamçısını hazzın sefil cümbüşte
Toplasın acı meyvesini nedâmetin
Sen gel, derdim, ver elini bana, gel şöyle.

                              
Bak göğün balkonlarından geçmiş seneler
Eski zaman esvaplarıyla eğilmişler;
Hüzün yükseliyor, güler yüzle, sulardan.

Seyret bir kemerde yorgun ölen güneşi
Ve uzun bir kefen gibi doğuyu saran
Geceyi dinle, yürüyen tatlı geceyi.

(Charles Baudelaire'den çeviren: Sabahattin Eyuboğlu)

Şairlerimizin, yukarıda sözünü ettiğimiz kafiye düzeninde bazı değişiklikler yaparak yazdıkları soneler de vardır. Kafiye örgüsü abba baab cdc eed biçiminde olan bir sone örneği:

Hal-i bi-reng-i ihtizârında
Sonbaharın bu solgun elvâhı
Ra'şedâr etti kalb-i eşbâhı
Kuru yaprakların kenarında!

Ey tuyûrun sehâb-ı seyyâhı
Bâd-ı zârın cenâh-ı zârında
Sen uçarken, bütün civanında
Soluyor kainatın ervâhı.

Bu zaman hissi iştidâd eyler,
Her gönül kendi gizli derdinde
Gel... gel yâr-ı dem'a-rîz-i keder!

Ey gül-i nev-bahârî-i emelim
Gelecek nev-bahánı bekleyelim,
Sonbaharın zilâl-ı zerdinde.

(Cenab Şehâbeddin)