Aynı zamanda bilim ve eğitim konularında yazarlık yapan Prof. Dr. Osman Çakmak popüler bilimsel konuları halka indirmenin güzel örneklerini vermeye devam ediyor. Yazarımız  Osman Çakmak ile konu üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. Bu vesile ile Türkiye’de bilimsel çalışmaların problemlerini konuştuk.

Haber vakti: Daha önce de bilim ödülleri almış mıydınız? 

Çakmak: Daha önce bulunduğum üniversitelerde (Atatürk Üniversitesi, Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi)  buna benzer ödüller aldım. Farklı olarak Türk Kimya Vakfı bilim ödülünü almıştık. YÖK’ten ve TÜBİTAK’tan çeşitli ödüllerimiz oldu. Mesela sonuçlanan  projemiz  proje performans ödülü (PPÖ) almıştı. Ayrıca Almanya’dan (A. Humboldt bursu) ve İngiltere’den  (British Council bursu) araştırma bursu kazanmıştık.

Haber vakti: Bilimsel çalışmalarınız  ve  ödülünüz hakkında bilgi verir misiniz? 

Çakmak: Öncelikle Üniversitemizi (İstanbul Rumeli Üniversitesi) yönetimini  başarılı çalışmaları ödüllerle değerlendirdikleri için öne kutlamak istiyorum. Bilim adamı ve araştırmacılara yönelik  uygulamaları  gerek üniversitelerimizde ve gerekse de üniversite dışı kurumlarca   pek  gündemde olmayan bir konu. Halbuki  araştırmacılar ve bilim adamları bu ülkenin öncü kolu, ufku, umudu ve ruhudur. Bu ülkenin düşünürleri ve bilim adamları; fikir ve sanat, ruh ve hayat atılımının yegâne kaynağı, bu ülkenin beynidir.

İstanbul Rumeli Üniversitesi yeni kurulmuş, ilk mezunlarını vermeye başlayan bir üniversite. Aktif ve dinamik yönetimi ile  hem araştırmada   hemde eğitimde kaliteyi artırmak  için çaba gösteriyor. Bu sebeple başta rektör olmak üzere üniversite yetkililerini tebrik etmek istiyorum.  Bilim teşvik gördüğü yerde gelişir. Takdir motivasyonel bir unsurdur. 

Bilimsel araştırma sonuçlarımız,  sahada Dünyanın  üst düzey prestijli bilim-araştırma dergilerinde yayınlanıyor. Birinci sınıf araştırma çalışmalarımızı   ülkemiz şartlarında yapıyoruz.  Lisans eğitimimi de doktora eğitimi mi de Türkiye’de yaptım. Sadece   doktora sonrası  çalışmaları için yurt dışına gittim.  Hem de o ülkelerin burslarını   kazanarak. Almanya ve İngiltere’ye gittim.  Amerika’ya YÖK bursu ile gitmiştim. Oralarda  ilmi disiplin ve sistem dışında çok da imkan ve teçhizat bakımından farklı ve üst düzey  bir durum görmedim.  Üniversitelerimizde bilim adamlarımızın önünüaçabilsek;   işi bilenleri  etkili ve yetkili hale getirebilsek, ülkemizde eksikliğini hissettiğimiz hususlar  kısa sürede  giderilecektir. Biz engellere rağmen  motivasyonel şartları,  kendi eko sistemimizi  oluşturabildiğimiz   için  üst düzey bilimsel çalışmalar yapabiliyoruz ve  çalışmalarımız

Dünyanın en prestijli bilimsel dergilerinde yayınlıyoruz  

Habervakti: Bilim ödüllerine konu olan çalışmalarınız hakkında bilgi verebilir misiniz?

Çakmak: Çalışmalarımızda, organik kimyanın bazı temel yapılarını  çok yönlü fonksiyonel olmasını sağlayacak  kısa,  basit ve  kolay sentez stratejileri geliştiriyoruz.  Bu çalışmalarla  Dünya bilim literatürüne düzinelerce yeni reaksiyon metotları ve yüzlerce orijnal yeni molekül  kazandırdık.  
Üzerinde çalıştığımız   bu temel yapılar; Naftalin, Antresen, Fenantren ve Kinolin gibi aromatik molekül sınıfının temel üyeleri. Bu temel yapıların kimyası üzerinde öncü çalışmalar yaptık.  Bu çalışmalarla araştırma grubumuz bir ekol haline geldi ve Dünya bilim literatüründe önemli bir yere sahip oldu. Bu çalışmalar, binin (1000)  üzerinde atıf aldı;  başka literatürlere konu oldu.  Diğer bilim adamlarının çalışmalarına  referans oldu. Bu çalışmalara dayanarak Dünya bilim adamlarınca yeni çalışmalar yapıldı  ve böylece  yaygın etkisini gösterdi. 

Habervakti: Bu moleküller neden önemli?

Çakmak: Bu moleküllerin önemi şu: Bizim araştırma alanımız olan moleküller, iskelet ve çekirdek yapı olarak, bitkilerde/canlılarda doğal olarak yaygın şekilde yer alır. Bitkilerdeki çoğu moleküller zamanla halkalı çekirdek (core) iskelet yapılara dönüşerek kömürün bileşenleri halini alır. Örneğin antresen, naftalin, kinolin ve fenantren bu moleküllerden bazılarıdır. 

Bu  çalışmaları; aromatik temel bileşikleri yani “iskelet yapıları” “ete kemiğe” büründürme çalışmaları olarak  değerlendirebiliriz.  “Ölü” yapıları  tekrar diriltme, çekirdek yapıları “ağaç haline getirme” olarak da vasıflandırabiliriz.  Bunları mesela çoklu  bromlu türevlere  (aril bromürler) dönüştürdüğünüzde anahtar yapılara ulaşmış oluyorsunuz. Sonra   bunları hemen her türlü yeni türeve; biyolojik aktivite gösteren yapılara dönüştürebiliyorsunuz. Çalışmalarımızı şu şekilde özetleyebiliriz:  Temel aromatik yapıları, bitkilerdeki  moleküllere giden yolda çıkış ve başlangıç bileşiklerine dönüştüren stratejiler keşfedilmiştir. Hulasa edersek, Organik Kimya alanında  yeni sentez stratejileri geliştiriyoruz. Ayrıca işbirliği halinde olduğumuz gruplarla sentezini başardığımız moleküller üzerinde biyolojik aktivite çalışmaları yürütülmektedir.   

Kinolin  grubu moleküller üzerine geliştirdiğimiz  sentez metotları ile,   bu alandaki uzmanlığımızla Dünya Literatüründe önemli bir yere sahip olduk.  İlk defa kolay ve basit genelleştirilmiş sentez stratejileri geliştirmiş bulunuyoruz. 

Önceki yıllarda yürütücüsü olduğunuz TÜBİTAK projeniz  Proje Performans Ödülü almıştı.   TÜBİTAK-Proje Performans Ödülü (PPÖ) TÜBİTAK projelerinden çok sayıda yayın, buluş ve ürün-çıktı  sahiplerine verilmektedir.   

Habervakti: Bu moleküller biyolojik aktivite gösterdiğine göre, ilaç  gibi  moleküle dayalı  kimyasal teknolojilerde kullanmak mümkün mü?

Çakmak: Tekrar edersek, çalışmalarımızda kolay metotlarla ve ucuz başlangıç maddelerinden çıkarak önemli kimyasal maddeler için seçici ve yüksek verime sahip üretim yolları açılmış olmaktadır.  Üretimini gerçekleştirdiğimiz molekülerin  önemi   ticari kimyasal (fine chemicals) özelliği taşımasından kaynaklanıyor. Yani bu molekülleri üretimde başkangıç maddesi olarak kullanabilirsiniz. Sadece biyolojik öneminden söz etmiyorum. Düzlemsel yapısından dolayı,  bazı ileri organik yapılı malzeme üretiminde bu molekülerden çıkış/başlangıç  molekülleri  olarak kullanılıyor. 

Kinolin bileşiği de kömürden izole edilen temel moleküllerden birisidir. Yani canlılarda yaygın olarak bulunan temel iskelet yapıdır. Biz yeni çalışmalarımızda kinolin iskeletini “canlandıran” yani onları fonksiyonel hale getiren (türev bileşiklere dönüştürebilen) stratejiler geliştirdik.  Sırf bu kinolin türevlerini molekülleri üretip  pazarlayan ticari kuruluşlar var. Çünkü bu tür moleküllerin  (kinolin ve izokinolin grubu moleküller) kimya ile ilgili sanayilerin   hemen her alanında kullanıldığını görebilirsiniz. 
Mesela  sağlık ürünlerinde (örneğin ilaç kimyasında, zirai  (gübre ve pestisit dahil), temizlik kimyasallarında,  kozmetiklerde,  gıda kimyasında  daha başka alanlarda kullanabilirsiniz. Hammadde olarak kullanılacak çok yönlü anahtar çıkış bileşikleridir bunlar. 

Habervakti:  En basit kimyasalları,  hatta kimyasal çözücüler,  temel kimyasalları bile yurt dışından ithal ediliyor.  Bilim adamları, araştırmacılar gerekli AR GE (Araştırma ve Geliştirme)  çalışmalarını yapıyor. Mesela ilaç öncü maddeleri hazırlıyorsunuz. Peki bu sonuçları  ÜRGE (üretim - geliştirme)  ve ticari kimyasal haline niçin taşıyamıyoruz? 

Çakmak: Bu  durum,  bilim adamlarının  yetersizliğinden ve eksikliğinden dolayı  değil. Dışarıdan aldıklarımızın içeride sentezine önem  veren  politikaların olmaması ile ilgili. Sanayiciyi  bilim adamı ile birlikte çalışmaya sevkedecek  yaptırımların olmaması ile ilgili bir durum.  Acentaların hakimiyeti var ülkemizde. Daha önemlisi  oligarşik bürokrasi sizi mevzuatla  daha yolun başında boğuyor.   

Habervakti: Bu engelleri aşmak için neler yapılabilir? Nasıl bir yol izlemeliyiz?

Çakmak: Mesela bizim moleküllerin bir kısmı gösterdiği seçici ve güçlü biyolojik aktiviteleri ile ilaç adayı moleküller. Biz bir çoğunun  hücre denemelerini de enzim denemelerini yaptık.

Kendi ilacınıza sahip olmanız için  yerli  moleküllerle başlamanız lazım. Bu ilk safhayı tamamladık. Bismillah deyip ilk adımı attık. Bu ilk adımda gördük ki, bizim moleküller  Glokom, epilepsi, alzheimer hastalığı (AD), lösemi ve tip-2 diabetes mellitus (T2DM) gibi hastalıkların tedavinde kullanılabilir. Yani ilaç adayı moleküller.  
Dahası da var:  Diğer bir kısım moleküllerin  yüksek antikanser aktivite özellikleri yanında seçici antibiyotik etkilerine dair sonuçları var.  Diğer yandan, moleküllerin göz tansiyonu, peptik ülser ve alzaymır hastalıkları için etkileri araştırdığımızda özellikle alzaymıra karşı tedavi edici potansiyel dikkat çekti. Önemli bir ayrıntı ise;    iki molekülümüz (Kinolinin Morfolin ve Piperazinli  türevleri) Hepatit C için etkin sonuçlar vermesidir.    

Bu iki molekül, aynı metotla COVID -19 virüsüne karşı da belirli ölçüde aktivite gösterdi.  Moleküller   aynı zamanda seçici antibakteriyel etkiler sergilemektedir. Bu moleküller bakterilere karşı etkili. Antibiyotik ilaç adayı moleküller. 8 çeşit bakteri üzerinde deneme yapıldı.

Son bir projemizden söz edelim. Sözünü ettiğimiz bu molekülleri ilaç adayı molekül halini alması üst faz denemeleri yapılsın diye   TÜSEB’ e (Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı) başvurduk. Başvurduktan sonra bir yılı aşkın süre  içinde hiç cevap alamadık.  Bu süreçte, projemizin başına ne geldi bilemiyoruz tabi.   Sonunda gerekçesiz (daha doğrusu bizim de anlamadığımız  uydurma gerçekçelerle) ret cevabı geldi. 

TÜSEB ne amaçla kuruldu?  Çevremde kimi gördüysem TÜSEB’e proje sunan  arkadaşlar hep şikayetçi.  Projelerine  zamanında cevap verilmediği, bütçelerinin neredeyse yarı yarıya makaslanarak yapılamaz hale getirildiği, çoğu kere zaman aşımına uğratıldığı vb. şikayetler alıyorum sürekli.

Neden yerli milli ve yerli ilaç veya başka bir sağlık ürününe imza atamıyoruz? Sebebi bu tür engeller.  İlgili kuruluşlar ve mevzuatlar var, ama  çalıştırılmamaktadır. Üniversitelerde de aynı şekilde Teknoparklar, TEKMER’ ler vs, içi  büyük ölçüde boşaltılmış vaziyettedir. Mevcut YÖK sistemi içinde topluma yönelik çalışmaların bir değeri olmadığından  parmakla gösterilecek sayıda bilim adamı fedakarlık yapıp gerçek ARGE konuları ile ilgilenmektedir.  Onlar da türlü türlü engellerle karşılaşmaktadır.

'Kim nasıl engelliyor?' Asıl araştırmamız gereken husus bu. Son zamanlarda bürokrasinin engelinin kalkması için Sağlık Endüstrileri Başkanlığı kuruldu. Ümidimiz büyük. Çünkü Savunma sanayiinde olduğu gibi bürokrasi engeline takılmadan  sağlık alanında araştırma çalışmaları  ürüne dönüşebilir. 

Görüldüğü gibi biz invitro hücre, enzim, çeşitli biyolojik aktivite ve moleküler docking denemeleri ile ilaç aday molekülleri; milli moleküllerimizi hazırlıyoruz.
Sonra, biyolojik aktiviteleri gösteren moleküllerin faz çalışmaları yapmak istediğimizde, bunu ilaç haline getirelim dediğimizde karşımıza engeller çıkıyor. 

Habervakti: Nedir bu engeller?  

Çakmak: Yabancının (Avrupa ve Amerikanın)  kanunlarını yani onların ilaç ruhsatlandırma kriterlerini  mutlak kanun olarak bu ülkeye dayatırsan, oyun kurucu olarak onları kabul etmiş oluyorsunuz. Sonrası onların size biçtiği görev ile kalıyorsunuz!  Kendi oyun kurma kriterlerimizi, kendi bağımsız milli ilaç politikalarını kurmamız gerekiyor.

Habervakti: Yerli üreticilerin önünde başka hangi engeller var?   

Çakmak: Ülkemizde globallerin dizayn ettiği bir bürokrasi  ve mevzuatın hakim olduğunu söyleyebiliriz. Bu mevzuat milli ve yerli olanın önüne geçiyor. 
Bu yapı yerli ve millinin hayata geçmesini engelliyor, acenta halinde kalmaya zorluyor sizi.  Üreten ülkelerin  pazarı halinde kalmamız isteniyor sürekli.  Bürokratik oligarşinin gizli gücü ile "menfaate dayalı bir bürokrasi" kurulmuş oluyor.  Bu   menfaat düzenini kaldırabilirsek müteşebbis ve hamiyetli, buluşçu insanlarımızın önü açılacaktır.

Çözüm için  dikkatleri bu noktaya teksif etmeliyiz. İyi takımlarımız var. Ama kale kapalı, gol atamıyoruz
Tabi ki Sağlık Endüstrileri Başkanlığının  kurulması  ümit vaad ediyor. Ülkemizde birkaç istisna dışında milli molekülümüz yerli ilacımız da yok. Halbuki bu konuda   ön testlerle aktivitesi ortaya konmuş yüzlerce ilaç adayı molekül ve çalışmaya hazır onlarca    araştırma  ekibi var.

Habervakti: Bir molekülün ilaç halini alması için hangi safhalardan geçmesi lazım?  

(I) Keşif ve araştırma:  Hücre denemeleri ile aday etken molekülleri belirleme.

(II) Preklinik çalışmalar.

(III) Klinik çalışmalar.

(IV) Tedavi onayı

Ükemizde sadece birinci aşamayı tamamlayabiliyorsunuz. Yani size daha ileri  gidemezsiniz deniyor. 

-Ne yapmak lazım peki?

Savunma sanayisi çok iyi bir rol model oldu. Yerli üretim alım garantili şartname ihale modellerinin artırılarak geliştirilmesi sektör ve ülkemizi çok iyi bir noktaya taşıyacaktır.  

Yüksek teknolojik bilginin ticarileştirilmesine yönelik start-up geliştirilmelidir.  Sektör paydaşlarınına dolaylı teşviklerin yanında doğrudan teşvik modelleri artırılmalıdır.

Kurulma aşamasında olan Milli  Sağlık Endüstrileri Başkanlığı ehil ellerde doğru bir şekilde  yapılanırsa,  olaya sistemsel yaklaşımın ve sahip tarafın adı olacaktır. Yerli ürün tercih ederek kendini global devlerin pençelerinde hissedebilecek yöneticilere devletin prim vermesi ve olabilecek aksi durumlarda Sayıştay denetimlerinde koruma kalkanı gelecektir. Yerli lehine her yıl alım oranını yukarı çekmeyen yönetici maaş ve tenzili rütbe riski ile karşı karşıya bırakılacaktır

Habervakti: Son olarak neler söyleyebiliriz? 

Çakmak: Ümit ediyoruz ki  Milli Sağlık Endüstrileri Başkanlığının doğru bir şekilde hayata geçirilir. Bu kurum,     savunma sanayiinde olduğu  gibi doğru bir şekilde çalışmaya başlarsa   bürokratik engeller bir bir kalkacak ve ülkemizde  yerli ve millinin önüne çekilen setler  bir bir parçalanacaktır.