Bakan Özer, Milli Eğitim Bakanlığı'nca Bahçelievler'de bir otelde Anadolu lisesi yöneticilerine yönelik düzenlenen "Tarih, Kültür ve Medeniyet Bilinci Semineri"nde yaptığı konuşmada, son 20 yılın eğitimde çok kritik bir döneme tekabül ettiğini, iki boyutlu olumlu bir iyileşme sürecine tanıklık ettiklerini anlattı.

Tüm kademelerde çocukların eğitime erişimini kolaylaştırdıklarını, eğitimde kitleselleşme ve evrenselleşme sürecinin yaşandığını vurgulayan Özer, okul öncesi eğitimdeki okullaşma oranının yüzde 11'den yüzde 93'e, ortaöğretimdeki okullaşma oranının yüzde 44'ten yüzde 90'ların üzerine, yükseköğretimdeki net okullaşma oranının ise yüzde 14'ten yüzde 48'in üzerine çıktığını, eğitim sisteminin 19 milyon öğrencinin olduğu dev bir boyuta ulaştığını kaydetti.

Bu dönemin aynı zamanda 2000'li yıllardan önce devreye sokulan "toplumsal mühendisliğin" eğitime yansımalarının hasarlarının tedavi edildiği bir dönem olduğuna işaret eden Özer, eğitime erişimde en önemli engellerden biri olan başörtüsü yasağı ile imam hatip liseleri ve mesleki eğitiminin önünü kesen katsayı uygulamasının kaldırıldığını, başörtülülerin öğretmenlik yapabilme imkanının geri getirildiğini aktardı.
Ülkenin vatandaşlarıyla kız çocuklarının bu değişimden karlı çıktığına dikkati çeken Özer, "Bu ülkede sürekli kız çocuklarının okullara erişmesiyle ilgili kampanyalar yapıldı. Ama kampanyalar yapılırken zımnen muhafazakar kesim hep suçlandı, 'Kız çocuklarını okutmak için türlü türlü bahaneler üretiyorsunuz.' Son 20 yılda yapılanlarla ilk kez ortaöğretim ve yükseköğretim seviyesinde kız çocuklarının, kadınların okullaşma oranları, erkekleri yükseköğretim aşamasında geçti. Demek ki imkan verildiği zaman bu ülkenin vatandaşları, erkek çocuklarını nasıl okutuyorsa kız çocuklarını da okutuyorlar." diye konuştu.

Bakan Özer, yıllardan beri Türkiye'de kültürel iktidar, kültürel hegemonya tartışmalarının olduğunu, aslında kültürel olarak üretebilmenin eğitimden geçtiğini belirterek, eğitimin önüne konulan engellerin vatandaşların bir kısmını kültürel üretim sürecinin dışında bıraktığını ifade etti.
 

OECD ülkelerinin 1950'li yıllarda eğitimde kitleselleşmede yüzde 90'lara, çoğu ülkenin de yüzde 100'lere eriştiğini ve eğitimde beşeri sermayenin niteliğini artırmaya yönelik çalışmalara başladıklarını aktaran Özer, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye, bu sürece erişebilmek için 70 yıl bekledi. İlk defa eğitimdeki kitleselleşme evresi son 20 yılda gerçekleşti. Neden? Çünkü kültürel iktidarı elinde tutanlar, kendi iktidarlarının sürekliliğini eğitim üzerinden sürekli yeniden ürettiler. Anadolu insanının bu süreçlere aktif olarak katılımını eğitim üzerinden engellediler. 'Eğitime gel ama başörtüsü takmıyorsan. Eğitime gel ama imam hatibe, mesleki eğitime gitme, akademik olarak başarılıysan bu süreçlerden geçme.' Her türlü toplumsal mühendisliğin gerçekleştirildiği bir döneme şahitlik etti bu ülke, hepimiz bu süreçlerden geçtik. Her ülke vatandaşının çocuğunun eğitime erişimini güçlendirmek, kolaylaştırmak için mücadele ederken, bu ülkede belli kesimlerin eğitime erişimini zorlaştırmak için her türlü manipülasyonu yaptılar."

Bugün aynı kesimin tekrar ortaya çıktığını gördüklerini dile getiren Özer, şu değerlendirmede bulundu:

"YKS sonuçları üzerinden eğitimle ilgili spekülasyonlar yapıyorlar. Ha bir de bu spekülasyonu yapanlar eğitimi, ölçme değerlendirmenin ne olduğunu bilseler eyvallah, başımız gözümüz üstüne. Bazıları da eğitimle ilgili güya kendilerince büyümeden kaynaklanan kaliteyle ilgili sorunları imam hatiple ilişkilendiriyor. Neymiş efendim, 'İmam hatipte çok fazla fırsat verilmiş, boş olmasına rağmen hep imam hatip okulları açılmış ama diğer okullar açılmadığı için eğitimle ilgili çok büyük problemler yaşıyoruz.' Aslında bu işte 20 yıl önceki çocukların eğitime erişimini engelleyen zihniyetin 2022 versiyonu."