Ahmet Davutoğlu sabah namazına uyandı. Abdestini aldıktan hemen sonra namaza durdu. Önce Fatiha sûresini okuduktan sonra zammı sûre olarak “Sizin dostunuz/veliniz ancak Allah’tır, Resulüdür ve iman edenlerdir; onlar ki Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazlarını dosdoğru kılarlar ve zekâtlarını tam verirler.” “Kim Allah’ı, Resulünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) galip gelecek olanlar Allah’ın taraftarlarıdır.” (Mâide 5/55-56) okudu. Aman Allah'ım! Ayette ne diyordu. Yol yürüdükleri CHP’nin tarihi Allah dostları ve din ile mücadele ile geçmişti. Sonra birden tefekküre başladı. Önce Akademisyen iken yaptığı hizmetler ve insanların dua ve teveccühleri gözlerinin önünden geçti. Kendini iyi hissetti. Sonra Ak Parti içinde iken Muhafazakârların teveccüh, dua ve muhabbetleri gözlerinin önünden geçti. Bu sefer kalbinde bir huzur hissetti. Ardından Akparti'den ayrıldığı dönemi düşündü. Çok da sorun yaşamadı. En son CHP ile ittifak yaptığı süreç gözlerinin önünden film şeridi gibi geçmeye başladı. Ayeti düşündükçe görüşmelerdeki süreci hatırladı. CHP'nin tarihte Müslümanlara yaptıklarını hatırladı. Erbakan hocanın siyasi mücadelesi gözlerinin önünden geçti. Terledikçe terledi. Aman Allah'ım dedi. Ben nasıl bir yanlış yola girmişim? Nasıl fark etmemişim? Nasıl bu gaflete dalmışım? Bunca yıl eline her fırsat geçtiğinde Din ve Dindarlara çektirmediğini bırakmayan CHP ile ben nasıl ittifak kurdum? Hadi ittifak kurdum da “nasıl gaf adamı ve dine karşı duruşu belli olan Kılıçdaroğlu’nu aday yaparım? Erdoğan düşmanlığı beni nasıl kör etmiş? Hüngür hüngür ağlamaya başladı. Yerinden fırladı ve ne de olsa sabah namazına uyanmıştır diye evvel Temel Karamollaoğlu'nu aradı. “Akşam 6'lı Masayı olağanüstü toplamamız gerekiyor” dedi. Karamollaoğlu sebebini sordu, akşam konuşacağım dedi. Telefonu kapattı. Ardından Babacan, Akşener ve Kılıçdaroğlu'nu aradı. Hepsi sebep sordu lakin hepsine “çok önemli olduğunu ancak yüzyüze toplantıda konuşabileceğini” söyledi. Kılıçdaroğlu toplantıyı “yemekli toplantı” olmasını rica etti, Davutoğlu kabul etmedi. “Kandil gecesi, Saadet Partisi önünde, Saadet Partisi Genel Başkan’ına adayı açıklatıp Müslümanların aklıyla oynayan CHP’ye bir misilleme yapması gerektiğini düşündü ve sadece toplantıyı CHP merkezinde yapmak istediğini söyledi. Kılıçdaroğlu kabul etti.  

Derken akşam oldu. Kılıçdaroğlu gelenleri her zamanki gibi sahte tebessümle kapıda karşıladı. İçeri geçtiler. Davutoğlu herkes geldikten sonra geldi. Hemen içeri geçti. Çaylar geldi. Davutoğlu çay almadı. Sabah ki tesir bütün ciddiyetiyle hala üzerinde idi. Birden ayağa kalktı. Masada sessizlik... Davutoğlu yumruğu masaya vurdu ve "Ben yıllardır din ve dindara kin besleyen ve hayatı zindan eden, Müslüman bacımın Allah'ın emri olan başörtüsüyle uğraşan CHP'li birini bu ülkeye cumhurbaşkanı yapmam arkadaş. Nice mazlum, ülkemizden medet bekler. Kendi milletinin değerlerine dahi uzak olan CHP nasıl ümmetin, mazlumlarının yardımına koşabilir?”

Ben hata yaptım. İçinde büyüdüğüm, beni ben yapan muhafazakâr camiaya bunu yapamam,dedi.

Sonra Karamollaoğlu’na döndü. "Temel bey, Erbakan hocayı boncuk boncuk terleten bu CHP değil miydi? Seni ya da beni aday yapsa kendi değerlerimiz ile yönetirdik. Kemal Kılıçdaroğlu'nu aday göstererek davamıza ihanet ediyoruz. Sen de kendine gel.

Ali Babacan! Benimle aynı süreçlerden geçtin. Bizi bu makamlara getiren camiaya ihanet etmeyelim. Gel vazgeç. CHP yıllarca karşımızda bize kan kusturdu. Şimdi bizi kullanarak iktidar olacak. Kendi iktidar olamadı, biz onu iktidara taşıyoruz. Sonra dönüp bizi ezecek. Hem Kılıçdaroğlu her konuşmasında ayrı gafa imza atıyor. “Mersin Güneydoğunun incisi olacak, …Allah’tan korkmayan biz yapacağız… Biz, Erdoğan gibi söz verip sözümüzün arkasında duranlardan değiliz… Namussuz siyaseti biz getireceğiz” ve daha nice gafları söyleyen Kılıçdaroğlu değil mi?… Hem davamıza ihanet etmiş oluruz hem de gaf adamını cumhurbaşkanı yaparak devletimizi uluslararası camiada rezil edeceğiz. Beyler ben yokum, deyip kapıyı çarptı çıktı.

Birden kendime geldim ve düşünmeye dalınca “ne büyük beklentilere girmişim yahu” dedim…

Gerçek olsa ne hikmetli olurdu değil mi? Ne dersiniz gerçek olur mu? Hayalde mi kalır?


Adnan Kalkan
adnankalkan01@gmail.com