Bugünlerde üniversite tercihleri, kazanan öğrencilerin barınma ve burs telaşı gündeme oturmuş durumdadır. İstanbul gibi yoğun üniversite öğrencilerinin olduğu bir şehirde bu endişe daha artmaktadır. Eğitimde yaşanan bunca karmaşa arasında benim önemine inandığım bir teklifim vardır. Bu alanda 25 yıl eğitim öğretimin sahasında görev almış bir kardeşinizim. Halen bu kurumları mümkün olduğu kadar yakından takip etmeye çalışıyorum. Sorunlarından haberim vardır.

Bence artık, lise eğitimi birinci sınıf eğitim ve öğretim programı tamamen hayata hazırlık anlamı taşıyan uygulamaların gençlere kazandırıldığı bir süreç, bir hazırlık sınıf olması gerekir. O yıl boyunca, gençler topluma nasıl uyum sağlayacaklarını yaşanılır örnekleriyle kazanmalıdırlar. Hayatın temeli sayılacak iyi ve güzel davranışlar yıl boyu yapılan egzersizlerle, uygulamalarla, gencin hayatında yaşanılabilir refleksler haline dönüştürülmelidir. Bu yıl hayata hazırlanmasının temel ögelerini öğrenen bir öğrenci kardeşimiz, gelecek yıllarda kendinin geleceğini belirleyecek olan eğitim öğretim sürecini daha iyi değerlendirecektir.

Bir nevi eskiden ders olarak verilen vatandaşlık bilgisi, yıl boyu uygulamalı olarak yapılmalıdır. Toplumda uyulması gereken kurallar, sevgi, saygı çerçevesinde yaşanılır hale getirilmelidir. Ahlaklı, dürüst, herkesin özenerek bakacağı bir gençliğe ihtiyacımız vardır. Nesiller arasındaki bağı ancak bu sayede güçlendirebiliriz. Bugün sadece okullarda verilen öğretim ile sosyal hayatın içerisinde yer alan eğitimli gençlerimiz davranış bozukluğu ve çevre rahatsızlığı hareketleriyle, tüm taraflardan tepki almaktadır. Yani eğitim ve öğretimden amaçlanan hedef, gerçekleşmemektedir. Bir de sadece geleceğe ait başarı için, bilgi deposu haline getirilmeye çalışılan neslimiz, farkında olmadan bilgisayar oyunlarının esiri olmaktadır. Sanal dünya ise, tüm değer yargılarımızı hedef almaktadır. Böylece aile içerisinde bile, kendi aralarında kopuk ilişkiler olan bir yaşama biçimi ile karşı karşıyayız...

Yaşanılan hayat açısından davranışın, kişiliğin, duruşun, efendiliğin, değer yargılarına bağlılığın, kişiler arasındaki ilişkilerin düzenliliğinin, insana saygının, ne denli önemli olduğunu yapılan örneklerle, kendilerine sunulan iyi, güzel deneyimleri davranış refleksi olarak kazanmalıdırlar. Uygulamalar ile bu davranışlar pekiştirilmelidir. Bu uygulamalar hayatın her alanını kapsayacak kadar geniş tutulmalıdır. Bu davranışların kazanılmasıyla, insanca yaşanabilir bir ortamın oluşmasına katkı vermesi gerektiğini bunun kendisi ve toplumu için ne kadar önemli olduğunu öğrenmesi, bilmesi gerekecektir.

Örnek nesiller, örnek rol modeller ve örnek çevre oluşumları ile elde edilir. Bunu da ancak benim teklif ettiğim şu anda hayal gibi görünen belki teknik ayrıntıları ile genç ve gelecek neslimize umut olacak projelerle hayat bulacaktır. O nedenle lise bir çağına gelmiş bir insan için, o sosyal hayata alışma ve hayatı tanıma adına yapılacak olan tüm davranışlar,  güzel hal ve hareketler kazanma süreci bir kayıp değil, Ülkemiz için bir kazanç olacaktır. Hatta bu yılın sonunda meslek eğitimini seçecek gençlerin de önünü açmak lazım. Ara insan sıkıntımızı gidermek için... Bugün yapılan çalışmaları destekliyorum. Daha da geliştirilmesini bekliyorum. Mesleki eğitimin öne çıkarılması gerekir.

Bu yıldan sonra eğitim öğretime devam edecek gençlerimiz bilgi, beceri, kabiliyetlerine göre yönlendirme yapılmalıdır. Zorunlu eğitimin getirdiği sıkıntılar ortadadır. Bu yıl içerisinde öğrenciler hem hayatın her alanına kazandırılmaya çalışılırken, kendi becerileri kazanmak ve sürdürmek için açılan kurs mahiyetindeki süreçten yeteri kadar yararlanılmalıdır. Örneğin spor, mesleki alt yapı el beceriler bu alanı doldurabilir. Öğrenci öğlene kadar söylediğimiz sosyal hayata hazırlanma projeleri ile uğraşırken öğleden sonra kendine göre eğlenceli ve disiplinli bir alanı tercih ederek, öğleden sonraki zamanını değerlendirebilir. Bu sanattan, edebiyata, spora, kadar uzanabilir. Bu süreçte yine eğitimcilerin denetiminde olmalıdır. Bu hazırlık sınıfından sonra, öğrenci lise tahsiline başlayabilir.

Bu süreçte, iyi,  güzel, örnek davranışlar, güzel ahlak, aileden başlayarak, çevre, arkadaş gurubu, hatta tüm toplumun her katmanında uygulanabilir bir tavır olarak ortaya konmalıdır. Bu açıdan sorumlu bir bireyin ne kadar toplum için gerekli olduğunu anlamış olmalıdır. Tam tersine sorunlu bir bireyin toplum için ne kadar zararlı bir birey olduğu deneyimlerle kazandırılabilir. Öyle yetişmesinin toplumun her katmanına ne kadar zarar verdiğini yaşayarak görmelidir.

Bir sepetteki çürük meyvenin, tüm meyveleri çürütmeye aday olduğunu unutmayalım...

İyi, güzel, ahlaklı, örnek teşkil edecek davranışlar ödüllendirilmelidir. Yanlış, kötü ve anormal davranışlardan uzak kalınması gereği beyinlere aşılanmalıdır. Lise hayatı boyunca olumlu ve ahlaklı davranışlar içerisinde olan insanlara ÖSYM sınavlarında ek puan verilmelidir. Doğru ve dürüst, ahlaklı davranışlar ödüllendirilmelidir. Bu alandaki bilgiler ÖSYM sınavlarında soru olarak öğrenciye takdim edilmelidir.

Bu süreç içerisinde bir yıl boyunca yetişen nesillerimize vatan, millet, sevgisi aşılanmalıdır. Dini ve milli değerlerle donatılmalıdır. Tüm değer yargılarımız yaşanılarak öğretilmelidir. Dini ve milli değerleri oluşturan bilgiler, ÖSYM sınavlarında öğrenciye soru olarak yöneltilebilir. Bu bilgilerin lise öğrenimi süresince verilen herhangi bir dersin bilgilerinden daha az önemli olmadığı ortadadır. Bütün bu öğrencilerin yetiştirilip devlete hizmet mantığı ile kazanılmasında bunlardan daha önemli bilgiler olabilir mi? Devletine, milletine, vatanına sahip çıkmayan, dini inançlarına ve tüm değer yargılarına sırtını dönmüş bir nesil hangi ölçü ile hizmet anlayışı içerisinde olacaktır.

Böylece bir yıl bunun uygulamalı olarak eğitimini alan gençlerimiz daha sonraki hayatlarına daha hazır bir hale gelmiş olacaklardır. O, yaşlarda lise birinci sınıfın ağır müfredatı altında da ezilmemiş olacaklardır. Öyle bir müfredata bir yıl tecrübe kazandıktan sonra, daha hazır bir halde baş etmeye çalışacaklardır. Öğretim açısından da çok önemli bir aşamadır.

Bu süreç içerisinde asıl amaç genci kazanmak ve topluma yararlı bir birey olarak sosyal hayata dahil etmektir. İşte o zaman büyük, yaşlı insanların, küçük ve sevgiye muhtaç gençlerin, çocukların, yetişen bu nesil tarafından daha dikkatli bir şekilde gözlemlendiğine, ona göre davranışlar yaptıklarına şahit olacağız.

Bir başka önemli teklifim de üniversite sınavlarında kendi şehrinin üniversitelerinde okumak isteyen insanlara ek puan uygulaması getirilmesidir. Böylece hem çocuklar aileleri yanında devlete çok fazla yük olmadan yüksek tahsil hayatını gerçekleştirirler. Hem de daha sağlıklı ortamlar içerisinde olurlar. Her türlü tehlikeye karşı korunmuş olurlar. Sapık ve yanlış ideolojilerin eline düşmemiş olurlar. Böylece devlete de önemli bir katkı sağlanmış olur.

Bu açıdan öğretmen yetiştirilmesi çok önemlidir. Başarılı olamayan bir öğretmen, başarısız olan yüzlerce öğrenci demektir. Öğrencisine örnek davranışlarıyla, yol göstermeyen bir eğitici, baştan negatif bir durumdur. Öğrencinin hayatına bir yerden dokunmak, atılacak ilk adım olabilir. İşte öğrencisinin bir yerden hayatına dokunacak olan öğretmen her bakımdan yetişmiş ve de güvenilir, rol model olarak alınacak birisi olması gerekir. Devletin bu konuya çok önem vermesi şarttır. Körpe beyinleri yanlış insanlar emanet edemeyiz... Öğretmen yetiştiren kuruların çok daha ciddi ve de milli özelliklere bağlı olarak yetişmiş elemanlar olması gerekir. Liselerde yaygınlaşan deizm, inançsızlık gibi akımların önünü ancak donanımlı, inançlı milli ve manevi değerlere bağlı kadrolar ile engelleyebiliriz.