11 Kasım 2005 yılında bir düğün merasimi için bulunduğu Amman Grand Hyatt Otel’de gerçekleşen bombalı saldırıda öldürülenler arasında kızı Rima ile birlikte O’nun da ismini duyduğumda tarifsiz bir hüzünle şöyle demiştim; ‘’İntikamlarını aldılar!’’
Halep’li Mustafa Akad
, Kudüs’ün haçlı işgalinde olduğu dönemde minber inşa eden Halep’li Kündekâri (marangoz) gibi; üzerlerine ölü toprağı serpilmiş yüzmilyonlarca müslümanı sarsan ve motive eden, Türkiye’de ÇAĞRI ismiyle meşhur (The Message) sinema filmine görsel bir baş yapıt olarak imza attığında 46 yaşındaydı!
Suikastle katledildiği günlerde Selahaddin ve İstanbul’un Fethi sinema filmleri üzerine çalışıyordu! ÇAĞRI ile Müslümanları silkeleyen Akkad, 1985’te çektiği (Çöl Aslanı Ömer Muhtar) filmiyle de bilinçaltımıza; ‘’sonunda yağlı urganda olsa mukeddesatı koruma uğrunda Kuzey Afrika İslami Hareket Direniş Lideri Ömer Muhtar gibi yokluk, zorluk ve imkansızlıklar içinde, düşmanın çok güçlü de olsa mücadeleden asla vazgeçme’’ çağrısını nakşediyordu.
Kızgın kumlar yatırılıp göğsüne sıcak kayaların koyulduğu Bilal’in gördüğü işkenceye rağmen imanından vazgeçmeyip Ahad Ahad demesi, Vahşi’nin, Uhud’da şehid edeceği Hamza’yı öldürmekte mahir olduğunu Hind’e ispat için çadır içinde oynayan dansözün başındaki halkanın içinden ustaca mızrağını fırlatıp geçirmesi, Mescid-i Nebevi'nin inşasında taş taşıyan Peygamberi betimlemesi, Hz. Ali’nin Bedir’de zülfikârı kınından çekmesi gibi hiç kuşkusuz ÇAĞRI filminde bir çok etkileyici sahne ve replikler var! Dimağımda iz bırakan sahnelerden biride, Efendimizin sav evlatlığı Zeyd Bin Haris’in, ashabdan Erkam’ın evinde gizli gizli toplanarak biraraya gelen sahabenin yanlarına çat kapı heyecanla girip:
‘’Artık dinimiz ilan edeceğiz! Allah, peygambere İslamiyeti yaymasını buyurdu!
Açın pencereleri! Bütün dünya duysun!
Karanlıklardan çıkıyoruz artık!
Allah’ın sözüne dikkat edin!
Allah’ın Resulüne, Hz. Muhammed’e inanın!
ALLAH’U EKBER!
La İlahe İllallah Muhammed’urResulullah!
Herşeye Besmele ile başlayın!
Bismillah davamız için!
Bismillah karanlıklardan çıkışımız için!
ALLAH’U EKBER!
ALLAH’U EKBER!

La İlahe İllallah Muhammed’ur Ressulullah!
Allah Uludur! O’ndan başka yoktur tapacak! Bizimle Kabe’ye gelin! Yürüyüşümüze katılın!’’
sözleri eşliğinde Efendimiz’in sayıları 40’a ulaşmış ashabıyla birlikte  taşlanarak, tartaklanarak, bini bir para hakaretler altında kolkola, kenetli zincir gibi Kabe’ye varmaları ve o hengame içerisinde Kureyş’li bir müşriğin; ‘’Hamza! Hamza!’’ diye atı üzerinde onlara doğru gelen Hamza rolünde ki Anthony Quinn’in kadraja girmesiyle sahnenin devam etmesidir…
(…)
Asr’ın felaketi ile birlikte; ideolojik ayartıcılığın, propaganda savaşlarının, yapış yapış, vıcık vıcık ne kadar örneği varsa her iki taraftanda maalesef kötü örneklerini görüyoruz! Bu tipolojiler, depremin yeryüzüne çıkardığı devasa enerjiden daha fazla negatif salınım yapmaya devam ediyorlar. Ne strateji, ne hikmet, ne akıl, ne hiciv, ne nükte, ne şık ve klas bir eleştiri adına hiçbir şey yok bunlarda. İktidarı ve muhalefetiyle vekiller, teşkilat yöneticileri, STK’lar, vatandaşlar yollara düşmüş yara sarmakla uğraşırken; sadece muhalefet yapmak ya da sırf muhalefete muhalefet yapmak için deprem bölgesine giden veya oturduğu yerden Feeds, Reels, Stories şeytan üçgeninde tapınma ayinleri yapan bir kısım çapsızlar; yaptıkları paylaşımlarla malum yapıların derin mevzilerine bilerek ya da bilmeyerek mühimmat taşımaya, toplumu ayrıştırmaya devam ediyorlar.
Hele şu sırf muhalefet yapmak için muhalefet yapanlar yok mu? Adamlar mantığa takla attırmada, hakikati bükmede nirvanaya ulaştılar! Öyle bir noktaya geldiler ki enkazdan çıkartılan afetzede kardeşlerimizin sevincini, Rabb’e şükür ve ululuğunu yüceltmek için kabına sığmayan hissiyatlarını ‘’ALLAH’U EKBER’’ nidasıyla arşa yükselten arama kurtarma ekiplerinin TEKBİR’lerine saldırıyorlar! Adamlar çıktıkları zıvananın zirvesine bayrağı çoktan diktiler. En son şu sözleri söyleyen sözde ''ilahiyatçı'' muhalif bir birey, olaya tüy dikerken bakın neler söylüyordu:
‘’Peki niye bu Tekbir getiriliyor? Bu tekbir çünkü siyasal İslamcılığın, siyasal ümmetçiliğin bir sloganı haline getirildi! (…) Sen yıkıntının altından birini kurtarıyorsun ‘’Allah’u Ekber’’ diye slogan atıyorsun! Apaçık bir biçimde örgüt propagandası yapıyorsun! Üstelik Yasadışı, İllegal Bir Örgütün propagandasını yapıyorsun…’’
(…)
Sinematografik bir devrimle, karanlık, küresel, kabalist, sömürgeci, pedofil emperyalistlerin büyük düşmanlığını kazanan ve uğradığı bombalı suikastle katledilerek kendisinden intikam alınan Mustafa Akad, İstanbul’un Fethi filmini çekebilseydi bu kafaları, Bizans Surları arkasında ki şövalyeler olarak filminde figüran olarak kullanır, Selahaddin filminde ise haçlı saflarında rol verir miydi bilemem!
O bireyin ‘’yasadışı, illegal örgüt’’ diye tanımladığı yapıya mensup kardeşlerimizin haykırdığı o tekbir; ilk insan ve peygamber Adem Babamızın as mağfiret umudu, semadan koçla inen Ruh’ul Kuds’ün heyecanı, gözlerini arşa diken İbrahim’in as gözlerinden akan hamd yaşları, kaderine teslim İsmail’in as tarifsiz şükrü, Mekke’li müşriklerin duyduklarında kulak tıkadığı, Ahmed-i Mahmud-u Muhammed’in gül dudaklarında Celâl-Cemâl-Kemâl, Bedir’de, Malazgirt’te, Ayn Calut’ta, Çanakkale’de ve tüm mevzilerde bendini yıkan ordularımızın gümrah haykırışıdır!
Dillerimize pelesenk, kulağımıza ilk okunan söz, minarelerden yankılanan sayhaların girizgâhı! Bir misak! Farkına varış! Uyanıştır Tekbir! Bir tevbe, tarifsiz bir şükür, bir yemindir Tekbir! O yeminde ki Uluhiyet, Ubudiyet ve Rubibiyet’tir tekbir! Bir bildiri, duyuru, ilan, deklarasyondur!
Kendilerini; ‘’sığınılacak, emrine girilecek ve tâbi olunacak tek merci’’ görerek, bizleri boyundurukları altına alıp sömürmek isteyen çağımız modern tanrılarına, Rab ve İlah’lık iddiası güdenlere başkaldırış, isyan, direniş ve cihad’dır tekbir!
Alaşağı edilen, aşağılanan, hakaretlere maruz kalan, öldürülen... Her yerde ve mevzide enkazlar altında çaresiz, karanlıklar içinde aciz kalan mazlumların; gözleri yollarda beklediği Zeyd’dir tekbir! Erkam’ın evine girdiği gibi heyecanla çat kapı çıkıp gelse dünyamıza ve ''Hadi!'' dese ‘’Hadi! Elele verip, omuz omuza bulvarlara, meydanlara doluşup batıla karşı yürüyüşümüze katılın’’ diye seslense diye beklediğidir!

(…)
Evet!
Tüm gücümüzle önce nefsimize ve şeytana ve tüm şeytani düzenlere Allah’u Ekber!
NATO’ya, Birleşmiş Milletler’e, Avrupa Birliği’ne
Dünya Sağlık Örgütü’ne, Dünya Ekonomik Forumu ve tüm dayatmalarına
CFR'a, STRATFOR’a, BİLDERBERG’e, Mason’lara, Tapınakçılara, Siyonistlere
CIA’ye, PENTAGON’a Allah’u Ekber!
Fullbright’a, İstanbul Sözleşmesi’ne, Lanzorotte’ye
Telaviv’e, Pekin’e, Washington’a, Moskova’ya
Küreselcilere, Musk'a, Gates'e, Schwab’a, Habat’a
Şahsi menfaatlerini müstevli, emparyalist, kabalist, pedofil sömürgecilerin siyasi emelleri ile tevhid eden içimizdeki işbirlikçilerine
en güçlü şekilde
Aşk ile
Halk ile
Hak ile
Hak için
Yeryüzü Mustaz’afları Ve Mazlumlar İçin
ALLAH’U EKBER!
PEYGAMBER REHBER!


Bülent Deniz
Habervakti.com Genel Koord.
www.bulentdeniz.com

''neyse ki yarın var... umutların en sevdiği gün!''