Okullarımızda milli ve manevi değerleri merkeze almak yerine, ruhsuz, duygusuz, materyalist ve seküler eğitim sistemi merkeze alınarak, toplumdan ve toplumsallıktan, sorumluluk ve fedakârlıktan uzak bir nesil yetiştirildi.

Avrupa’nın 100 Yıllık Kokuşmuş Sistemi Dindar Nesil Yetiştirmedi

Kokmuş gitmiş 100 yıl önceki pedagojik formasyon ile dindar nesil yetiştirilmeye çalışıldı. Bu da zaman içerisinde çok ciddi istenmeyen nitelikteki neslin yetişmesine sebep oldu. Bunun aksine Nebevi metotlarla bir nesil yetiştirmeye çalışan fedakâr kesim ise yine kendi mahallesinin yetkili makamlıları tarafından engellendi, bedeller ödetildi. Oysa karşı cenah zaten bu fedakâr kesime bedel ödetiyordu. Sonuçta geldiğimiz noktada hem bedel ödeyenlerin hem de bedel ödetenlerin çocukları aynı noktada buluştu: hissiz, duygusuz, empati kuramayan, birey kavramıyla başıboş, sorumluluktan uzak, milli ve manevi değerlere uzak nesil…

Kadın Evden Uzaklaştırıldı, Nesil Bozuldu

Aslında yozlaşma kadının evinden uzaklaştırılması ile başladı. Özellikle sanayi devriminde insanlığın maruz bırakıldığı ekonomik ve sosyal krizle kadınlar nesil yetiştirmek yerine, geleceği inşa etmek yerine, bir lokma ekmek kazanmak için bir nevi köleleştirildi. 250 yıldır bu değişmedi. Kadın oysa anadır, kuşatıcıdır, toparlayıcıdır. Ayağının altına Cennet verilmiş tek varlıktır. Oysa materyalist sistem kadını “meta” olarak görmekte ve ciddi anlamda her alanda kullanmaya çalışmaktadır. Yoksa araba satmak için neden manken kadın resmini koysunlar?

Çalışmayan Kadın Hor Görüldü, Düzenin Kölesi Yapıldı

Yıllardır bin bir oyuna maruz kalınan kadın öyle bir yara aldı ki neredeyse toparlanma ihtimali kalmadı denebilir. Mesela çalışmayan kadın hor görüldü, dışlandı. Kendi evinde kocası ve iki çocuğuna hizmet eden kadın, zalim düzen tarafından aşağılandı, aynı kadın bir restoranda günde 300 kişiye hizmet edip asgari ücrete maruz bırakıldığında ise takdir edildi. Evinin sultanı olmak varken düzenin kölesi yapılan kadın, zamanla buna alıştı. Çocuk yetiştirmekten ve ailenin devamını sürdürmekten psikolojik olarak uzaklaştı. Çocuk doğum sayısı ciddi anlamda düştü. Neslin devamı tehlikeye girdi.

Korkulan Oldu, Aile Yıkımla Karşı Karşıya

Geldiğimiz noktada evliliklerin oranı düşüyor. Boşanma oranları yükseliyor, evlilik yaşı yükseliyor, aile başına düşen çocuk sayısı ciddi anlamda düşüyor. Bu da yıllardır üzerinde oynanan aile sisteminde korkulan tehlikenin geldiğinin göstergesidir. İnsanın yerini artık robotlar alacak. İnsana pek ihtiyaç kalmayacak. Oysa efendimiz Hz. Muhammed aleyhisselatu vesselam “evlenenin çoğalın. Ben sizin çoğunluğunuzla iftihar edeceğim” demişti. “Evlenen dininin yarısını tamamlamıştır, geri kalan yarısında Allah'tan korksun” demişti. Allah’u Teala Kur’an-ı Kerim'de “Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir.” demişti. Oysa geldiğimiz noktada çocuk bakmak yerine köpek bakmayı yeğleyen kadınlar, evlenmek yerine zina yapan erkekler çoğaldı, yani korkulan oldu beklenen geldi.

Yeniden Aile ve Toplumu İnşâ Etmemiz Gerekiyor

Gayrimüslimlere söyleyecek sözüm olmaz. Bozulmuş kitaplarla bir medeniyet inşa etmeleri zaten mümkün görünmüyor. Yıllardır sekülerce akla hitap eden, kalp ve ruhu aç bırakan eğitim sistemleri ile bir toplum inşa edemediler, edemeyecekler. Doğan çocukların neredeyse %70'i zina çocuğu olan ülkeler var. Evlilikler ise çoğu nikâhsız bir şekilde yürümektedir. Lakin biz Müslümanlar başımızı ellerimizin arasına alıp yeniden düşünmek ve bu toplumun geleceğini inşa etmek için tekrar gayrete sarılmamız gerekiyor. “Bireyin” yerine “şahsiyet” kavramını koyup bireyselliğin yerine ise Aile kavramını yerleştirip yeniden bir toplum inşa etmemiz gerekiyor. Aksi takdirde bizden olan lakin bizim gibi olmayan bir nesil geliyor ve bu nesil yarının öğretmenleri, doktorları, mühendisleri, yöneticileri olacaklar. Unutturmamalıdır ki hayatı düzenleyen tek geçerli sistem dindir. Din dışında insanı insan yapacak başka bir alternatif yoktur. Bu anlamda bizlerin İslam'da “temsiliyet ve teslimiyeti” güçlendirmesi ve çocuklarımıza da bunu iyi bir şekilde anlatıp yaşatması gerekmektedir. Topyekûn seferberlikle şahsiyeti inşa etmek için okullardaki ders kitabı içeriklerinin değişmesi, öğretmenlerin daha bölüm seçerken kabiliyet ve yeteneklerinin keşfedilip öğretmenliğe yerleştirilmesi ve sürekli bir eğitime tabi tutulması, imamların dinin kültürünü aşıp, memur mantığından çıkıp topluma öncü olması ve takvayı kuşanması, anne babaların daha eş seçiminden kendini yetiştirerek aile işi iletişim ve çocuk eğitimini en iyi şekilde öğrenmesi ve ilmiyle amil olması, rol modellerin televizyonlarda çıkıp dini tartışmalar yapmak yerine toplumu inşa edecek ortak noktalar üzerinde konuşması, bürokratlar makam mevki için birbirini harcamak yerine liyakat ehlini makama getirmesi gerekmektedir. Toplumun, parası çok olanları değil toplumu gerçekten temsil edebilecek yetenekteki insanları seçip meclise göndermesi gerekmektedir. Yönümüzü Avrupa'nın kokuşmuş kanunlarıyla değil kendi İnanç değerlerimizden adalete dayalı kanunlar çıkararak bu toplumun kendi kodlarıyla bu topluma hitap edecek kanunları çıkartmamız gerekmektedir. Topyekûn bir çalışma ile Nesli ihya medeniyeti inşa etmeye çalışmamız gerekir. Samimiyetle çalışırsak Rabbim nasip edecektir. Veminellahittevfik…

Adnan Kalkan
Aile Danışmanı/Yazar
[email protected]