Suriye'de savaş ilk başladığında, günde 20-30 kişi katil Esed tarafından şehit edildiğinde basın açıklamaları yapıyorduk. Protesto yürüyüşleri yapıyorduk. Ancak zamanla buna alıştık. Yani zulme ve zalime alıştık. İçimizden kabul etmezsek de pek sesiniz çıkmaz oldu. Aslında ilk fay hatları vicdanımızda ve merhametimizde koptu. Artçı sarsıntılar ve yeni fayların kopmasıyla merhamet, diğergamlık, empati, sorumluluk ve nihayetinde İslam kardeşliği faylarımız koptu.

Bir süre önce Aylan bebeğin cesedinin kıyıya vurmasıyla vicdan ve merhamet faydalarımız kopmuştu. Uçağa bindirilen küçük çocuğun yüzündeki yaralar ve tozlar fay hatlarımızın derinliğini göstermişti. O zamandan belli değil miydi Adetullah'a yani Allah'ın adaletine bu sığmayacaktı, yeryüzü bu zulmü artık kaldıramayacaktı. Çünkü mücadele eden bir avuç insan dışında birçok insan sessizliğe bürünmüştü. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır kaidesini unutmuş, evleri ve arabaları yenileme ve daha iyisini ve daha iyisini sonra daha iyisini elde etme peşinde koşarken, yanı başında “Suriyeli” diye tabir ettikleri, çadırda veya en kötü evlerde hak etmeyen kiralara verilen, alınan paraların haksız kazanç olduğunu anlamayacak derecede fay hatlarımız kopmuştu. Sonra ne oldu? İki yıl boyunca COVİD ile “Allah dışarı çıkamazsınız” dedi. Ders çıkarmadık, bu sefer “içeri giremezsiniz” diyor. Lüks evlerin önüne çadırlar kuruldu. Zenginler dahi Suriyeliler gibi çadırda kalmaya başladılar.

Ders çıkaracak insanoğlu zannettik. Ancak yine ders çıkarmamış, çünkü deprem öncesinde COVİD'ten dolayı 1000 lira aylık olan kiralar 3.000 liraya çıktı. Depremden hemen önce 4.000 liraya çıktı. Asgari ücret 5.500 lira iken daha sonra deprem oldu, nicesinin villaları, lüks rezidansları lüks araçlarının üzerine düştü. Ya canı gitti ya malı gitti… Diğerleri ders çıkarır zannettik, onlar ise tam tersi evsiz kalan yüz binlerce insanın ızdırabını giderecekken yine en büyük fay hattı koptu ve kiraları 12.000 liraya çıkardılar. Ne de olsa devlet yaraları sarmakla uğraşıyor. Ne de olsa devlet yeteri kadar denetim yapamıyor… Buna sığınan vicdan ve insaf yoksunları, ders çıkaracağı yerde daha büyük zulümler yapmaya başladılar. Diğer taraftan da Allah'tan bu depremlerin bitmesi için dil ile dua ettiler, fiil ile zulmettiler. Asıl fay hatları vicdanlarda, insaflarda koptu dolayısıyla…

Sonra dendi ki TOKİ evleri en sağlam evlerdir. Bu sefer TOKİ'lerde kiralar en üst miktara 10.000- 12.000 liraya çıktı. Yıllık 30 bin lira olan kiralar 100.000-120.000 liraya çıktı. Hiç şüphesiz ki deprem ilahi ikazdır. İnsanoğlu tövbe istiğfar ettiği takdirde depremler de Allah’ın izniyle bitecektir.

Ey zulme devam eden marketler, tüccarlar, esnaflar, ev sahipleri!
Bu zulmünüze rağmen eğer size ve malınıza bir şey olmuyorsa bu kusursuz olduğunuz için değildir. Cezanızın dünya mahkemelerinde mahkeme edilmeyecek kadar büyük olduğundan olabilir. Nitekim küçük kusurlar küçük mahkemelerde (dünya), büyük kusurlar ise hakimi bizzat Allah olan şaşmaz Mahkeme-i Kübra’da cezalandırılır (El ilmu indallah). Mazlumun ahını almak büyük kusurdur. Mazlumun duası ve bedduası ile Allah arasında perde yoktur. Cezanız erteleniyor, titreyin ve kendinize gelin…

Aksi halde bu musibetler devam edecektir. insanoğlu kendini değiştirmediği sürece Allah onları değiştirmez.


İnsanı önünden ve ardından takip eden melekler vardır. Allah’ın emriyle onu korurlar. Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Allah, bir kavme kötülük diledi mi, artık o geri çevrilemez. Onlar için Allah’tan başka hiçbir yardımcı da yoktur (Ra’d Suresi, 11. Ayet)

Allah'ım içimizdeki beyinsizler yüzünden bizleri helak etme.

Musa tayin ettiğimiz vakitte kavminden yetmiş adam seçti. Onları o müthiş deprem yakalayınca Musa dedi ki: «Ey Rabbim! Dileseydin onları da beni de daha önce helâk ederdin. İçimizden birtakım beyinsizlerin işlediği (günah) yüzünden hepimizi helâk edecek misin? Bu iş, senin imtihanından başka bir şey değildir. Onunla dilediğini saptırırsın, dilediğini de doğru yola iletirsin. Sen bizim sahibimizsin, bizi bağışla ve bize acı! Sen bağışlayanların en iyisisin!  (Araf Sûresi 155. Ayet)

Açıklaması: Hz. Musa’nın, kavmini temsilen seçip Allah’ın huzuruna getirdiği kimseler, Allah ile kendi arasındaki konuşmayı işitince, onunla yetinmediler ve: «Ey Musa, Allah’ı açıkca görmedikçe sana asla inanmayacağız» dediler. Bunun üzerine orada şiddetli bir deprem oldu ve bayılıp düştüler. Hz. Musa, Allah’a yalvardı da bu afet kaldırıldı (Araf Sûresi 155. Ayet, Diyanet Vakfı Yayınları)

Adnan Kalkan

[email protected]