Asırlar geçiyor, dünya değişiyor, fakat İslam nimetini bize yaşayarak ulaştıran Başöğretmenimiz, Önderimiz, Allah’ın (c.c) Resulü Hz. Muhammed (s.a.v) Efendimize olan hasretimiz, iştiyakımız, özlemimiz ve ihtiyacımız artmaya devam ediyor. O eşsiz Önderimizin beraber çıktıkları yol arkadaşlarına karşı olan vefasını, inanan inanmayan ayırımı yapmadan her kesimin emanetlerine olan sadakatini ve kendisini bilmeden taşlayan cahil güruha bile duasıyla merhamet ve hoşgörüsünü  günümüzde o kadar çok özledik ki! Öz amcası, Allah’ın aslanı, şehidlerin efendisi Hz.Hamza’yı okuyla şehid eden vahşi’yi bile affederek, sahabe makamına kavuşturan merhameti, kendi hayatına örnek alabilecekleri arıyoruz.
Uhud savunmasında Okçular Tepesini izinsiz terk ederek harbin seyrinin değişmesine sebep olan ve o acı sahneyi yaşattıran 35 sahabe arkadaşını affederek kucaklaması, bugün dahi tatbikatta özlemini çektiğimiz rahmetî bir duruş değil midir? Ki o duruş Allah’ın kelamında bakın nasıl takdir ediliyordu; “Allah’tan bir rahmet sebebiyle sen (Ey Resulum) onlara (Uhud’da nöbetini terk ederek emrine uymayanlara) yumuşak davrandın. Eğer sen katı kalpli ve sert davransaydın, şüphesiz onlar etrafından (İslam Dininden) ayrılırlardı” (Ali İmran 159)
Allah’ın Resulu Muhammed Mustafa (s.a.v) Efendimizin merhamet ve hakemliğini  o kadar çok özledik ki! Günümüz ümmeti olan bizler, başta Afganistan, Pakistan, Çeçenistan, Irak, Libya, Filistin gibi ülkeler olmak üzere tüm İslam alemi, bölünüp koltuk uğruna birbirini yemenin, birbiriyle savaşmanın çirkin davranışları içinde hangi yüzle ve nasıl sevinerek kutlu doğumu kutlayabileceğiz?
Bizleri kardeş yapmak için gönderilen İslam Nizamının emanet edildiği Ramazan ayında, orucunu açan kardeşlerine koltuklar uğruna bir lokma yemeği bile haram edercesine, okunan Kur’an-ı Kerim’i bile dinlemeden terör estirecek kadar cinnet halinin hakim olduğu günümüzde hangi yüzle ve nasıl sevinerek kutlu doğumu kutlayabileceğiz?
 “Şu dinlerini (bir kısmına inanıp bir kısmına inanmayarak) parça parça edenler ve kendileri de grup grup ayrılmış olanlar var ya, (Ey Resulum!) onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. Sonra (O), yapmakta olduklarını kendilerine haber verecektir (El-En’am S.159) Ayeti Kerimesinde tarif edilen hizib, (tarikat, mezhep ve meşrep) grub ve topluluklarından olmamalıyız. Allah’ın, İslam Nizamı’nın birlik ve kardeşlik ilkelerinden ayrılarak, geçici dünya menfaat ve çıkarlarıyla yalnız kendilerimizin Hakk yolda olduğumuz vehmini terketmeliyiz.…
Artık aklımızı başımıza almalıyız! Resulullah (sav) Efendimizin ruhaniyetini üzmekten vazgeçmeliyiz. Aramızdaki ailevi, ticari, sosyal ve siyasi ihtilaf ve problemleri;  “... Rabbine andolsun ki (ey peygamber), onlar (Müslümanlar), aralarında anlaşmazlığa düştükleri her konuda seni hakem yapmadıkça ve sonra da senin kararına kalplerinde hiçbir burukluk duymaksızın tam bir teslimiyetle tabi olmadıkça, (gerçekten) mümin olamazlar.” (Nisa S.65) ilahi talimatı gereği tüm ihtilaflarımızı O’nun hakemliğinde çözmeliyiz.
Hz.Muhammed (sav) Efendimiz; ailemizde, ticaretimizde, sosyal ve siyasi hayatımızda kısaca her işimizde önder ve örnek olmalıdır. Çünkü O (sav), kendisine danışılıp kararına mutlaka uymamız ve izinden gidilmesi gereken makamın sahibidir. “(Habîbim, yâ Muhammed!) De ki: ‘Eğer Allah’ı seviyorsanız, o hâlde bana tâbi olun. (yalnız O’nun izinden gidin) ki, Allah (da) sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın!’ Çünkü Allah, Gafûr (çok bağışlayandır), Rahîm (çok merhamet eden) dir. (Ali İmran S.31)
Her biri birer yıldız olan talebelerinin sayısının henüz kırkı geçmediği zamanlarda, az bir topluluk iken bildirilen “Senin şanını, şöhretini yücelttik” (İnşirah S.4) ilahi müjdesi gereği, yeryüzünün camilerinin minarelerinden günde 5 vakitte okunan milyonlarca ezanı muhammediye ile adı her an anılan bir başka beşer var mıdır? 2 milyar müslümanın kıldığı namazları ile içinde ve dışında hediye olarak gönderilen milyarlarca salavatlarla ismi günde milyarlarca kez anılan başka bir beşer duydunuz mu?  
“Muhabbetten Muhammed oldu hasıl! Muhammedsiz muhabbetten ne hasıl?” gerçeğinin tezahürü olan Ahmed (en çok övülmeğe layık), Mahmud (Rabb’imiz tarafından övülmüş) ve Muhammed (övgüye layık, övülen) ismi şeriflerinin manasının muhatabı olarak en çok anılan, en çok sevilen ve en çok sayılan; sevginin, aşkın muhabbetin örneği Önderimiz Hz.Muhammed (sav) efendimizin izinden gitmekle şeref duyuyor ve Rabb’imize hamdediyoruz.
O’nun kutlu doğumu; mutluluğun, sevginin, merhametin, birliğin, dayanışmanın ve kardeşliğin doğumuydu. Nefretin, düşmanlığın, diktanın, sömürünün kısaca zulmün ölümüydü. Kutlu Doğum; ölü bedenlerin İslam’ın ruhuyla dirilişinin miladıdır. O, bize nimetlerin en büyüğü Allahımızın hediyesi Kur’an-ı Kerim’le bizim İslam’la insanlığımıza kavuşmamız için doğdu, yaşadı ve risalet göreviyle sonsuza dek yaşamaya devam edecek. O halde “Ey iman eden kullarım, (kendi düşüncelerinizi, kararlarınızı, şahsî işlerinizi) Allah ve Rasulü’nün emrinin, hükmünün, (Kur’ân’ın ve sünnetin) önüne geçirmeyin. Allah’a sığının, emirlerine yapışın, günahlardan arınıp azaptan korunun. Allah her şeyi işitir, her şeyi bilir.” (Hucurat S. 1.) talimatıyla Allah’ın (c.c) helallerini helal, haramlarını haram (yasaklarını yasak) edecek ilke ve inkılabıyla İslam ümmetinin yeniden gerçek doğuşunu gerçekleştirelim. 
“Ey iman nimetine kavuşan kullarım! Sizi, size hayat verecek şeylere çağırdıkları zaman (Allah’ın değişmez ve tartışılamaz hükümlerini icraya, ülkelerinizi imara, dünya düzenini kurmaya ve korumak için çalışmaya memur) tek yetkili Allah ve elçisinin (Rasulünün) davetine uyunuz. …” (Enfal S.Ayet 24) talimatı gereği hayat yasamız İslam Nizamına icabet ederek ilâhî emirleri yerine getirelim ki nefsimizde, neslimizde, ailemizde, şehir ve ülkelerimizde hasretle aradığımız barış, kardeşlik, bolluk, bereket dolu mutlu hayata kavuşalım. “Müjdecim, Kurtarıcım, Efendim, Peygamberim! Sana Uymayan Ölçü Hayat Olsa Teperim” inancıyla yaşamağa devam edelim.
“Allah ve melekleri peygambere salavat getirirler. (Şeref ve şanını yüceltirler. Hep O’nu rahmet, övgü ve iltifat ile anarlar) Ey iman edenler, siz de ona salavat getirin, (O’nu dua ve saygıyla, salât ve selâm ile anın)ve tam bir teslimiyetle ona bağlanın, (emir ve yasaklarına gönülden teslim olun) O’nu selâmlayın” (Ahzab S.Ayet 56) buyruğu gereği gönülden, içtenlikle, aşkla ve devamlı “Allahümme salli alâ Seyyidina MUHAMMED” diyelim. Şanını, yetki ve etkisini ülkemize ve kıtalara artırarak yaymağa hep beraber devam edelim. Bu uğurda gayretle çalışıp uğraşan gönül fedailerine de dua ve yardım edelim.
Hz.Muhammed (s.a) efendimizin izinden gitmekle şeref duyuyoruz! Ve O (s.a) Efendimizin izinden gidip, Allah’ın ilke ve inkılabına tabi olanlara selam olsun!
Kutlu doğum, kutlu olsun!