İşte Jerusalem Post'taki söz konusu başyazı:

Türkiye'nin eylemlerinin ardından artık Bay İyi Adam (Mr. Nice Guy) yok. İsrail'in Türkiye'yle ilişkilerinin bir nebze de olsa geliştiği görülürken, 7 Ekim'den sonra verdikleri tepkinin geri dönüşü yok. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, görüşmelere, dostça gidip gelmelere ve kısa bir süre öncesine kadar gelişiyor gibi görünen ilişkilere rağmen, İsrail ve Türkiye'nin yakın zamanda müttefik olmayacağını, en azından kendi yönetiminde olmayacağını açıkça ortaya koydu. 

Pazartesi günü Türk lider, İsrail'in Gazze Şeridi'nde devam eden saldırıları nedeniyle Başbakan Binyamin Netanyahu'nun savaş suçlusu olarak yargılanacağını söyledi ve İsrail liderinden "Gazze kasabı" olarak bahsetti.

Türkiye, İsrail'in Hamas'ın kontrolündeki Gazze'de yürüttüğü savunma amaçlı askeri harekâtı sürekli olarak kınamaya devam ederken, Hamas'ın aslında bir terör örgütü olmadığını iddia etti. Erdoğan savaşın başlamasından iki hafta sonra "Hamas... topraklarını ve halkını korumak için savaşan bir kurtuluş grubu, bir mücahittir" dedi. Birkaç gün sonra da İsrail'in "savaş suçu" işlediğini iddia etti. "İsrail'in bir savaş suçlusu olduğunu tüm dünyaya anlatacağız. Bunun hazırlıklarını yapıyoruz. İsrail'i savaş suçlusu ilan edeceğiz" dedi.

Hem Türkiye'den hem de İsrail'den diplomatlar geri çağrıldıkça, Erdoğan'ın bir zamanlar İsrail ile Türkiye arasında sıcak bir ilişki varmış gibi verdiği imajın sadece bir görüntüden ibaret olduğu anlaşıldı. İki hafta önce İsrail'in bir "terör devleti" olduğunu savunan Erdoğan, Gazze'deki askeri çabalarını "insanlık tarihinin en hain saldırıları" olarak nitelendirdi.

Saldırıları sadece İsrail'i hedef almadı: Aslında, bir bütün olarak "Batı" da dahil olmak üzere, Yahudi devletine herhangi bir şekilde destek veren tüm ülkelere ateş püskürdü. "Kendilerini İsrail'e borçlu hissedenler özgürce konuşamazlar. Biz Holokost sürecini yaşamadık, bizim böyle bir durumumuz yok, çünkü bizim insanlığa saygımız farklı" dedi.

"Bu açıklamaların geri dönüşü yok"

Yüksek İstişare Kurulu toplandı: Yeni anayasa vurgusu Yüksek İstişare Kurulu toplandı: Yeni anayasa vurgusu

Geçtiğimiz hafta Erdoğan, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres'e İsrail'in "uluslararası hukuku, savaş hukukunu ve uluslararası insancıl hukuku utanmazca çiğnemeye devam ettiğini" ve bu nedenle "uluslararası hukuk önünde işlediği suçlardan sorumlu tutulması gerektiğini" söyledi.

Son olarak Pazartesi günü İstanbul'daki İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) komitesine "İsrail'in sadece katil değil aynı zamanda hırsız olduğunu" ve Netanyahu'nun "Gazze kasabı" olduğu için savaş suçlusu olarak yargılanması gerektiğini söyledi.

İsrail, 2008 kriziyle gerilen uzun ilişkilerin ardından Türkiye'yle bir nebze de olsa gelişen bir ilişki görürken ve İsrail, ilişkilerin normalleşmesini kolaylaştırmak için Erdoğan'ın geçmişteki yorumlarını geride bırakmaya istekliyken, son açıklamaları yakın zamanda onarılamayacak bir kopuşa işaret ediyor.

"Bu eleştiri değil"

İsrail hükümetinin bu savaş sırasındaki, hatta savaşa giden süreçteki eylemlerini eleştirmek başka bir şeydir. Holokost'tan bu yana Yahudilere yönelik en büyük katliamı gerçekleştiren bir terörist grup tarafından kendilerine dayatılan savunma savaşını sürdüren İsrail Devleti ve liderinin savaş suçlusu olduğunu öne sürmek ise tamamen başka bir şeydir.

Uluslararası ilişkilerde meşru eleştirilere bolca yer vardır, ancak bu eleştiri değildir: eylemlerinin herhangi bir sonuç doğurmayacağını düşünen bir liderin çaresiz çığlığıdır. İsrail ve uluslararası toplumun ona bunun böyle olmadığını göstermesinin zamanı gelmiştir.