Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkan Savaşlarından ağır bir yenilgi alması halk üzerinde olumsuz bir etkisi bırakmıştır. Halkın moral ve motivasyonunu artırmak ve devlete olan itimatlarını pekiştirmek için bir hava seferi düzenlenmesine karar verilmiş ve bu seferin güzergahı da İstanbul-Kahire olarak belirlenmişti. 8 Şubat 1914 Pazar günü Ayastefanos’taki (Yeşilköy) tayyare karargâhından havalanmalarıyla, “Prens Celaleddin” ve “Muavenet‐i Milliye” tayyarelerinin Mısır seyahati başlamıştı.

Havacı Subaylarımız

(Soldan Sağa: Sadık, İsmail Hakkı, Fethi ve Nuri Beyler)

Bu güzergah doğrultusunda seferlerine başlayan şehit havacılarımız Fethi Bey ve Sadık Bey'in pilotajındaki "Muavenet‐i Milliye" adlı tayyare, 27 Şubat 1914 tarihinde, Şam'dan Kudüs'e müteveccihen havalanmış fakat seferi tamamlayamarak iki şehir arasındaki mesafenin ortasında bulunan Taberiye Gölü civarındaki Semre Köyü yakınlarında, Kefr‐i Harib denilen taşlık bir vadiye düşmüşlerdi. Pilotlarımız parçalanan tayyareden sağ çıkamayarak şehit olmuşlardı.

TAYYARE NİÇİN DÜŞTÜ?

Kaza hakkında somut delillere sahip olmasak da tahminler, tayyarenin Şam'dan evvelki durağı Beyrut’a aldığı ağır hasarın yol açabileceği ve Şam‐Kudüs arasındaki bölgenin son derece dağlık ve engebeli olmasından dolayı hava ana‐ forlarına maruz kalmış olabileceği yönünde.

FETHİ BEY DAHA ÖNCE DE İLK ŞEHİRLERARASI FİLO UÇUŞUNA  KATILMIŞTI

11 Kasım 1913’te Türk havacılığında bir ilk yaşanarak, şehirlerarası ilk filo uçuşu; İstanbul-Edirne arasında Fesa, Fethi ve Fazıl Beyler tarafından gerçekleştirilmiştir.

PRENS CELALEDDİN AYNI AKIBETİ YAFA'DA YAŞADI

Nuri ve İsmail Hakkı Beylerin kullandığı Prens Celaleddin adlı tayyare, Yafa’dan Kudüs’e hareket ettikten kısa bir süre sonra denize düşmüştür. 11 Mart 1914 tarihinde gerçekleşen bu kazadan tayyarenin rasıdı  İsmail Hakkı Bey yara almadan kurtulurken Nuri Bey denizden yaralı ve baygın bir halde çıkarılmış, akabinde kaldırıldığı hastanede kurtarılamayarak  şehit olmuştur.

HADİSENİN TOPLUM HAFIZASINDAKİ YERİ: ŞİİRLER VE AĞITLAR

Bu iki havacı pilotumuzun şehadetinin ardından bu elim olay Türk edebiyatında büyük akisler oluşturmuştur. Aka Gündüz 16 Sene Evvel şu mısraları söylemiştir:

Ey Fethi! Ey şehit! Gördü şu cihan
Öldüğü toprakta yeniden doğan,
Kaçanlar önünde uçan kahraman…
Aktı mı kanlarını toprak üstüne?
Tarihte bir şanlı yaprak üstüne…
Vatanın ey sâdık sâdık‟ı şehit!
Yükselmenle ettin küfranı tehdit,
Çürük imanları, eyledin tecdid,
En sonunda düştün toprak üstüne…
Kanatlandırdınız Müslümanlığı
Eflâk‟e saldınız kahramanlığı,
Yükselttiniz gafil, kör insanlığı
Lekesiz düştünüz toprak üstüne,
Toprakta bir altın yaprak üstüne…”

Behçet Kemal Çağlar ise şu satırlarla olayın his alemindeki yansımlarını aktarmıştır:

"Aslan uçtu" diye söylenir methi;
Bu kutsal toprağın çocuğu Fethi..
Kahrolur darbanla elbet her zaman
Olursa bakış yan ve maksat eğri;
Bak; Fethiye oldu sayende Meğri,
Kartalım! gölgende hürdür bu vatan.
 

Sebilci Hafız Hüseyin Efendi tarafından 1914 yılında Fethi ve Rasıtı Sadık Bey'in şehadeti üzerine neveser makamda okunmuş bir eser de bulunmaktadır. Eserin icrası: