’İdeolojik fikirler çatıştıkça değil, bu ülke için çalıştıkça değer göreceklerini anladılar mı?’’ sorusunu; ilgili siyasi ve ideolojik görüşlerin temsilcileri dürüstçe cevaplamalı. Mensupları; çok geçte olsa körü körüne fanatikliği bir kenara koyabilirse, tabandan tavana doğru itici bir çağrıda bulunabilseler! Ve sorsalar: ‘’Çalıştık mı? Çatıştık mı?’’ diye…

Varlıklarını; diğer-ler-inin yokluğu üzerine inşa etmeye çalış(an)mış olanlardan aslında böyle bir beklenti ne kadar gerçekçi olur?

Başta (militanist-ve militarist) Kemalistler, velhasıl Muhafazakarlar, Ulusalcılar, Koministler, Mao’cular, Milliyetçiler, Liberaller vs. diğer tüm alt, yan ve uc fraksiyonlar bu ülkede; tezlerinin kabulü ve yönetim şekli olması adına kimi zaman sert söylemlerde bulundular!

Siyasi tarihimiz bu oluşumların ‘’bir kısmının’’ söylemden eyleme doğru zaman zaman nasıl sertleştiklerinin şahidliğiyle doludur.

Kimileri istisna; ‘’silaha sarılanlarıda’’ hatırlar siyasi hafıza! Tarihlerinde bir takım ‘’kara, acı ve bugün dahi sorgulanan tecrübeler ve itibar kaybından başka ne elde ettiler?’’ dedirten!

Şöyle bir ‘’açmaz’’dan kaçamadılar maalesef!

Düştükleri paradoks onları derin bir girdaba düşürürken halen kendilerini bu aziz millete izah edemeyenler var!

‘’Açmaz’’ dediğimizi açalım!

Bu ülkede herhangi bir vesile ile ister seçimle ve ister vesayetlede olsa bir şekilde iktidara gelmiş olanlar, hükümetlerde yer bulanlar, nedense ‘’devleti’’ hep ‘’kendilerinin’’ zannettiler!

Kendilerini ‘’devlet’’ zannettiler!

Özellikle ‘’Kemalist’’ görüntü içerisindeki ‘’militarist ve militanist’’ olanlar; uzun yıllar süren ve çoğunlukla ‘’halka rağmen’’ hükümet etme dönemlerinde; ‘’devlet biziz ve devlet bizim’’ dediler!

Dayandıkları iç ve dış etki merkezlerinin etkisiyle yıllarca bu cüretle hareket ettiklerine hep şahid olduk ve hükümet olmayı kaybetmiş olmalarına rağmen bu refleksten halen kurtulamadıklarına dair emareleride halen görmekteyiz!

Kolay değil tabi!

Güç zehirlenmesi, bünyeden kolay atılabilen bir zerk değildir!

İktidar içerisinde; koalisyonla ya da tek başına yer bulmayı başaran kim varsa bu ayartıcılığa ve ‘’humma’’ya hep yakalandı! Milliyetçiler, ulusalcılar, Liberaller ve tabi ki ‘’islamcılar!’’(*)

İktidar olduklarında şöyle bir zanna kapıldılar: ‘’Artık, devlet biziz!’’

İşte tam da bu noktada özgüven patlaması yaşadıkları anda yanıldıklarını birileri tokat gibi çarptı yüzlerine!

Yirmi yıldır bu ülkeyi Kemalistlere göre ‘’İslamcılar’’ yönetiyor! Hani o ‘’kemalistler’’ devletin sahipleriydiler? (iktidarın onsekiz yıldır muktedir olabilme sorunlarını ve mücadelesini es geçmeden)

İdeolojiler ve siyasal fikirler de insan gibidir!

Zaafları vardır! Açmazları! Kabiliyetleri vardır! Korkuları da!

Tabi ki her siyasi görüş, insan merkezli sunulur!

O fikri paketinden, insan çıkarır ve lansmanını yapar!

Halkımızın kahir çoğunluğunun yıllardır CHP’nin temsil ettiği ekole sırtını dönmesinin sebebi vatandaşın genel ortalamada muhafazakar olmasından çok, CHP’nin geçmişte ve bugün halen yapageldiklerinden dolayı değil midir? Ya da Milliyetçi oylara talip siyasi ekolün olması gerekenden daha da az oy alıyor olması!

Bu millet sevdiğini ‘’devlet’’ yerine koymuştur!  

Ceberrüt bir baskıyla ‘’Devlet benim!’’ diyenlere ise daima derin ve sessiz bir mukavemet göstermiştir!

Siyasi ve ideolojik fikirlerin gücü elde etme, hükümet-iktidar olma ve muktedirlik mücadelesinde bulunmaları en doğal haklarıdır! Meşru zemin, ‘’millete rağmen’’ olmadıkçadır!

İşte tam da bu noktada uzun yıllar bu ülkede kendini ‘’devlet zannederek’’ inanca ve düşünceye pranga vuranlara karşı; halkın talep ettiği özgürlükler verilmeye başlanmış ve bırakın Ayasofya’nın ezana kavuşmasını, bu topraklarda yaşayan hristiyanların harabe olmuş kilisiseleri dahi çanlarına kavuşmuşsa, ‘’Millete rağmen’’ varolan ve olma iddiasında ki ideolojilerin ‘’devlet’’ olamayacağının en somut misalleri olarak tarihe birer örnek olarak kaydedilmiştir.

Siyasi hareketler ve ideolojik fikirler; merkezkaç değildir! Ama kendilerini, mensuplarına hep böyle lanse ederler!

Kendilerini böyle zannedenler aldanmış ve vakti geldiğinde tokatı bizzat millet eliyle yemiştir!

Tüm bu oluşumları, en uç marjinal yapılarda buna dahil olmak üzere ihtiyaç duyduğu zamanlarda iten ve çeken, görüşleri ne olursa olsun şemsiyesi altında toplayan bir iradeyi görmemek akıl işi değildir! Bakar-kör olmak budur!

Halkın menfati ve âli çıkarlarımız için yeri geldiğinde tüm bu akımları satranç tahtasında birer hamle unsuru olarak tutan, kimi zaman filini feda etse de bir piyonla rakibini şah-mat yapmayı planlayabilen bir irade!

Misal! Ayasofya’yı açan irade! Olabilir mi? Akdeniz’e vatan haritası çizen! O devasa köprüleri ve havaalanlarını kısa bir vakte sığdırabilmiş! Çok mu politize oldu? Parmak ayı gösterirken lütfen parmağa değil, aya bakın!

Misal! Ayn Calut’ta Moğol’un belini kıran! Konstantiniyye’yi fetheden irade mi? Yada Anadolu'nun kapısını AlpArslan'la açan!

‘’Kimdir bu irade?’’ sorusunu vatandaş; ‘’Kim bunlar?’’ diye sorar!

Cevap med-cezir’e etkin olanı bulmaktadır!

merkezkaç kim ve ne, ona bakmalıdır!

Göremediniz mi?

15 Temmuz’a bakın! Öncesinde Mavi Marmara Gemisine!

Bombanın fitili o gün ateşlenmiş olmasın aslında?!

Farkında olarak ifade edeyim ki, tüm bu yaklaşımlar izahata muhtaçtır! Ama her şey artık alenenken; malumu ilana lüzum var mıdır?

İdeolojik tüm yapılar ‘’koordine edebildiğinde’’ birer hizmet vesilesidir!

Bu ülkenin geleceği için liberal, ulusalcı, sosyalist, milliyetçi vs vs tüm bu akımların milli ve yerli olanları 24 Haziran 2018 Partili Cumhurbaşkanlığı sisteminde çarkın dişlileri arasına dahil edilmiştir!

Ve o günden sonra yepyeni bir dönem ve tabiî ki beraberinde bir paradoks ortaya çıkmıştır!

Artık bu ülkede uzun yıllar boyunca iktidar ile muhalefet arasında süre gelen ‘’güç’’ mücadeleside böylece ‘’saraya’’ (*) taşınmıştır!

‘’Güç’’ mücadelesi artık bizzat iktidar içindedir!

Burada emniyet subabı işini en güzel şekilde yapmaya ve kendisinden sonrası dönem için mevziler oluşturmaya en büyük riskleri alarak stratejik hamleler yapmaya devam etmektedir! 2023’te ekonomik güç olmaktan daha da önemli olan şey için, hazırlıklar yapılmaktadır!

Tüm beylikleri Osman Gazi’nin etrafında toplayarak o gün Devlet-i Ali Osman’ın temelini atan o irade, yeni bir kuruluş için canhıraş bir azimle çalışmaktadır!

O günün ayrışmış ve yer yer birbirine kılıç çekmiş olan beylikleri, bugünün siyasi-ideolojik oluşumlarına benzer aslında!

En irite olduğunuz marjinal oluşumların içinde dahi milli ve yerli unsurlar birer nüve olarak yer almaktadır. Vakit gelmiş ve her biri çadıra çağrılmıştır.

Bu nedenle kaht-ı rical zaafından kurtulunarak, dünya görüşü ne olursa olsun ortak payda vatanın selameti amacında sımsıkı kucaklaşılmalıdır, kucaklaşılmaktadır!

Kimseyi ötekileştirmeden ve yok saymadan!

Köprüye çıkan hacı amca da bizim, başı örtülü ablada, blujin’li göbeği açık tişört giymiş elinde bayrak, vatan emniyete koşan kızda, yine elinde bayrak; bulvara çıkan ağzı viski kokan libarelde bizim! Amerikan emperyalizmine hayır diyen ulusalcıda!

Rakı içende bizim, zemzem içende!

Bu vatanı seven herkes bizim!

EdebAli ayakta

Osman huzurda

Beylikler biat makamında

Tekfur kudurmasında ne yapsın!

Bülent Deniz - Habervakti.com Genel Koord.

@bulentdenizim

www.bulentdeniz.com

‘’islamcılar!’’(*) ideolojik ayartıcı söylem üzerinden kullanılmıştır. İslami Hareket kastedilmemiştir.

(*) Saray, devletin iradi ve idari merkezi anlamında kullanılmıştır