Geçmişte olduğu gibi, bugün ve gelecekte de tüm aile, mal ve makam sahiplerini bekleyen, aile yuvalarını ve iktidarları alaşağı ettiren üç büyük tehlikeye karşı çok dikkatli olmamız gerekiyor. Şöhret, servet ve şehvet. Yani makam, mal ve kadın (kadın içinde erkek). Bu hafta hepimiz için çok önemli olan, şeytan ve taraftarlarının nefislerimize kurduğu tuzaklardan ilki olan şehvet tuzağından bahsedeceğiz.
Efendimizin (as) “Men arefe nefsehu feqad arafe rabbehu” buyruğunda da bildirdiği gibi “nefsini (kendini) bilen Rabbini bilecektir.”   

İşte biz, bizi biz yapan; zaaflarımızı, eksiklerimizi, yanlışlarımızı, egomuzu, kusurlarımızı ve sınırlarımızı bilir ve ona göre hareket edersek, bu imtihan dünyasından Baki Aleme alnımızın akıyla geçebiliriz. Unutmayalım ki; bizlerin en büyük düşmanı şeytan ve şeytanın esiri olabilen nefislerimizdir.
Şeytan, Hz. Adem (as) babamızla Hz. Havva (r.a) anamızı kurduğu tuzakla aldatıp Allah (c.c)’ın emrini çiğnettiğinde; “Ya Rabb biz şeytana uyduk” demiyorlardı. “Ey bizim Rabbimiz,(yemeyiniz dediğin meyveyi yiyerek) kendimize (nefislerimize) zulmettik. Şayet Sen kusurumuzu örtüp, bize merhamet buyurmazsan, en büyük kayba uğrayanlardan oluruz!”(A’raf Sûresi-23) diye yalvarıp yakarmışlardı. Çünkü iç düşman dış düşmanla işbirliği yapmadıkça bir devlet nasıl yenilemezse, nefislerimiz de şeytana yataklık yapmadıkça, şeytan ve yandaşları da insana asla zarar veremez.
“Doğrusu, ben nefsimi temize çıkaramam. Çünkü Rabbimin merhamet edip korudukları dışında, nefis daima fenalığı ister, kötülüğe sevkeder. (Yusuf Sûresi a.53)” “Andolsun ki, kadın (Kralın hanımı), O’na (Yusuf’a) karşı gerçekten arzu doluydu. Rabbinin ikazını, emir ve hükümlerini, koyduğu ahlâkî kuralları düşünmemiş olsaydı, Yusuf da O’na az kalsın meyledecekti. Biz kötülük ve zinayı, gayrimeşru ilişkileri, haddi aşmayı, cimriliği, ahlâksızlığı ondan (Yusuf’tan) uzaklaştırmak için böyle uyarılarda bulunduk. O bizim samimi, ihlâslı kullarımızdan biri idi. (Yusuf Sûresi a.24)” Bu ve benzeri ilahi mesajlarda belirtilen nefis mücadelesinde önderlerimizden Hz. Yusuf’un (a.s) nefis mücadelesi hepimize örnek olmalıdır.
“Şeytanın hile ve tuzakları kesinlikle zayıftır. (En-nisa Sûresi-76)” “(Mısır Kralı) dedi ki; bu iş; siz kadınların tuzağındandır. Gerçekten de siz (kadınların) tuzağı çok kuvvetlidir.”(Yusuf Sûresi a.23) ilahi mesajlarında bildirildiği gibi kadının ve erkeğin; güzelliği, bakışı, cazibesi, cilvesi, şeytanların zayıf olan tuzaklarını ve şehevi arzuları kuvvetlendirmektedir. Bu tuzağa ilk düşüp perişan ve rezil olan Kabil’dir. Dünyada ilk cinayet şehvet uğruna işlenmiş, Peygamber oğlu Kabil, kardeşi Habil’i bu sebepten öldürerek yeryüzünün ilk katili olmuştur.
Yaratıcımız, yaşatıcımız ve yöneticimiz Allah (c.c) bu şehvet tuzağına düşmemek için kadın ve erkek biz kullarına acımış, İslâm ilacını gönül doktorlarımız ve Başöğretmenlerimiz olan Peygamberler eliyle tatbik etmemiz için göndermiştir.
 Dinimiz İslâm, nefislerimizin şehvet tuzağına düşmesini önlemek için evliliği teşvik etmiş, faiz, kumar, alkol, fuhuş, zina ve (bakışmak, tokalaşmak ve namahremlerle (nikâhlanabileceklerle) bir arada bulanmak ve oturmak gibi) zinaya giden bütün yolları yasak etmiştir. Bu tedbirler Allah’ın (c.c.) bize, ailelerimize ve tüm insanlığa olan merhametindendir.
“(Ey Resulum) İnanan erkeklere söyle; bakılması yasak olan (hanımlardan) gözlerini çevirsinler ve iffetlerini korusunlar; temiz ve erdemli kalmaları bakımından en uygun davranış tarzı budur. (Ve) Şüphesiz Allah onların (iyi ya da kötü) işledikleri her şeyden haberdardır. İnanan kadınlara da söyle; bakılması yasak olan (erkeklerden) gözlerini çevirsinler ve ırzlarını korusunlar. Kendinden görüneni hariç süslerini açığa vurmasınlar. Başörtülerini, yakalarının üstünü kapatacak şekilde örtsünler. (Nur Sûresi a.30-31) ilahi mesajlarının ışığında hareket etmeliyiz. Şeytan ve yandaşlarının çağdışı, gerici, yobaz gibi kelime tuzaklarının oyununa gelerek milli gelenek göreneklerimizi ve dinî ilkelerimizi asla terketmemeliyiz.
Düğünlerimizde ve diğer toplantılarımızda bu ölçülere mutlaka uymalıyız. Kadınların kendi aralarında, erkeklerin de kendi aralarında oturup eğleneceği ölçüleri yeniden hayata geçirmeliyiz.
 Şeytani medyanın TV, RADYO VE İNTERNET kanallarıyla ateşe benzin dökercesine şehvet tuzağına düşürülen  nesil ve nefislerimiz şeytana köle edilmektedir. Onları ve kendi nefislerimizi bu tuzaklardan koruyup sadece Allah’a kul olmak için malum medyanın zehirli oklarından koruma mücadelesi yapanların yanında olmalıyız.
Yaratıcımız Allah’ın (c.c) nerede olursak olalım bizleri her an gözetleyici ve yaptıklarımızı kayda aldırtdığını düşünerek hareket edersek, hem bu dünyada, hem de Ukba’daki “BÜYÜK BULUŞMA VE DURUŞMA GÜNÜNDE” kasetlerle rezil olmaktan kurtuluruz.
Hayat yasamız İslâm Nizamı insanı suçlu edip cezalandırmayı değil; suçlara ve günaha giden yolları ortadan kaldırıp mutlu etmeyi gaye edinmiştir. İslâm’ın, nefislerimizi terbiye edici başta nikah olmak üzere, zikir, şükür, oruç, tefekkür ve hamd ilaçlarıyla şehevi tuzaklardan kurtulmalıyız. Dua, namaz ve sabırla Allah’tan yardım istemeliyiz.
“Allahım gözümüzü açıp kapayıncaya kadar bile bizi nefsimizle baş başa bırakma.” (Amin!)
Not: Daha önce 24 Şubat tarihi olarak ilan edilen Umre ziyaretimizin gidiş tarihi 3 Mart olarak değişmiştir. İlgi duyan kardeşlerimiz için kayıtlar devam etmektedir. Detaylı bilgi için: www.nadidehac.com / (0212) 616 92 26